İçindekiler

    Menfi tespit davası, İcra İflas Kanunu’nda tanımlanmış olup İİK’nun 72.Maddesi’nde icra takibinden önce veya takip esnasında borçlu bulunmadığının ispatı için açılacak bir davadır.

    Menfi Tespit Davası Nedir?

    Menfi tespit davası, İİK’nun 72.Maddesi’nde düzenlenmiş olup ilgili düzenlemeye bakmak gerekirse;

    “(1)Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.

    (2)İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

    (3)İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.

    (4) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.

    (5) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.

    (6)Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

    (7)Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.

    (8)Menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.”

    Menfi tespit davası Bir kimse alacaklı olduğu iddiasıyla herhangi bir kişiye karşı alacak talebinde bulunabilir. Borçlu ise borçlu olmadığı inancıyla söz konusu borcu ödememek adına aleyhine başlatılan takibe itirazda bulunabilir. İcra takibi usuli bir işlem olup taraflar arasındaki maddi ilişkiyi kesin olarak tespit edemediğinden, alacaklının takibe girişmesinden, hatta takip kesinleştikten sonra dahi borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Fakat, borçlu iddia edilen borcu alacaklıya ödedikten sonra menfi tespit davası açamaz.

    Çünkü borç ödendikten sonra yapılacak tespitte borçlunun hukuki yararı bulunmayacaktır. Borçlunun ödeme yapıktan sonra, borçlu olmadığı iddiası ve bu sebeple ödediği parayı geri alabilmesi adına açılacak dava istirdat davasıdır. Kısaca yineleyecek olursak menfi tespit davası; takip başlatıldıktan sonra açılabileceği gibi takip başlatılmadan da açılabilir, para ödendikten sonra menfi tespit davası açılması mümkün olmayıp istirdat davası açılabilir. Eğer ki menfi tespit davası görülmeye devam edilirken borçlu ödeme yaparsa bu dava istirdat davası olarak görülmeye devam edecektir.

    Menfi Tespit Davasının Şartları Nelerdir?

    Menfi tespit davasının, alacaklıya ödeme yapılmadan açılması gerekir.

    Borçlunun açacağı bu davada mevcut hukuki yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar bulunması menfi tespit davası açısından dava şartı teşkil etmektedir.

    Menfi Tespit Davasının Tarafları Kimlerdir?

    Menfi tespit davasında özel kişi şartı bulunmayı bu dava herhangi bir borç ilişkisi öne sürülen borçlu tarafından, alacaklıya yönelik olarak açılmaktadır.

    Menfi Tespit Davasında İspat Yükü Kimdedir?

    Menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak alacaklıya yani davalıya aittir. Davacı iddia edilen borç ilişkisinin hiç doğmadığını öne sürdüğü takdirde kural budur fakat davacı iddia edilen borç ilişkisinin doğduğunu fakat başka bir hukuki sebeple geçersizliğini önse sürüyorsa bu durumda ispat yükü kendisine aittir.

    Menfi Tespit Davası Nasıl Açılır?

    Menfi tespit davası borçlu tarafından asliye hukuk mahkemelerine yazılacak bir manfi tespit dava dilekçesi ile açılır. Dava dilekçesi genel hükümlere göre yazılır. Fakat lehine tazminat hükmedilmesini isteyen davacı, bunu dilekçesinde belirtmesi gerekmektedir. Davada harca esas değer ise davacının borçlu olmadığını iddia ettiği miktar üzerinden nispi olarak belirlenir.

    Menfi Tespit Davasının Sonuçları Nelerdir?

    Davanın kabulü, davacının yani borçlunun lehine sonuçlanması halinde takip derhal durur ve hükmün kesinleşmesiyle de iptal edilir. Davanın kabulü halinde borçlunun haklı olduğu ve borçlu olmadığı kesin olarak belirlenir. Dava sonuçlanmadan önce borçlunun malları haczedilmiş veya malları satılmışsa, dava kesinleştikten sonra haciz kalkar, malların satıldığı ihtimalinde ise satış bedeli borçluya iade edilir. Borçlu aleyhine icra mahkemesi tarafından hüküm kurulmuş olan tazminat bedeli ve para cezaları da kalkar.

    Davacının talebi olduğu takdirde, eğer ki davalı takibinde haksız ve kötü niyetli ise davacının bu dava sebebiyle ve sürecinde uğradığı zararların da tazminine karar verilir. Karar verilecek tazminat tutarı, davaya konu teşkil eden borç miktarının yüzde yirmisinden az olamaz. Henüz takip başlatılmadan açılan menfi tespit davalarında tazminata hükmedilemez zira takip başlatmayan alacaklının haksız ve kötüniyetle hareket ettiğini ispatlamak mümkün değildir.

    Davanın reddi, davacının yani borçlunun aleyhine sonuçlanması halinde söz konusu borcun varlığı davacının borçlu olduğu kesin hükümle tespit edilmiş olur. Borçlu lehine verilmiş ihtiyati tedbir kalkar ve alacaklı takibe devam eder. Takibe devam edilebilmesi için hükmün kesinleşmesine gerek yoktur. Davacı aleyhine daha önceden verilmiş para cezaları ve tazminat bedeli tahsil edilebilir. Alacaklının, ihtiyati tedbir sebebiyle alacağına geç ulaşması sonucunda uğradığı maddi zarar sebebiyle borçlu aleyhine alacak tutarının yüzde yirmisinden az olmamak kaydıyla tazminat bedeli hükmedilir. Alacaklı talep ve ispat ederse bu miktar yüzde yirmiden daha fazla bir miktar da olabilir.

    Menfi Tespit Davasında Zamanaşımı veya Hak Düşürücü Süre Var Mıdır?

    Menfi tespit davası, herhangi bir hak düşürücü süreye veya zamanaşımına tabii değildir. Davaya konu teşkil eden borç ilişkisinin zamanaşımı ne ise menfi tespit davası da aynı zamanaşımı süresi gelmeden açılmalıdır.

    Menfi Tespit Davasında Görevli Ve Yetkili Mahkeme Hangisidir?

    Menfi tespit davasında görevli olan mahkeme HMK m.2 gereği asliye hukuk mahkemeleridir, borcun miktarı ve değeri görevli mahkemede değişikliğe sebep olmaz. Yetkili mahkeme ise, takibe başlamadan önce dava açılması takdirinde davalı tarafın yerleşim mahkemesi, takip başladıktan sonra ise takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesidir.

    Menfi Tespit Davası Ne Kadar Sürer?

    Bu hususta verilebilecek net bir cevap yoktur. Davaya konu teşkil eden somut olayın koşullarına göre bu süre değişkenlik göstermektedir. Davadan en kısa sürede doğru sonucu alabilmek için bu sürece hakim bir avukatla çalışmanız tarafımızca önerilmektedir.

    Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

    Yargıtay Kararı – 13. HD., E. 2018/1508 K. 2019/12867 T. 19.12.2019:

    “…Davacı eldeki dava ile davalı tarafından hakkında 27.05.2013 tarihli şifahi sözleşmeye dayanılarak başlatılan … 3. İcra Müdürlüğünün 2014/5271 sayılı icra takip dosyası nedeni ile borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalı, davacıya bitkisel ürünlerin özütlerinin formüllerini verdiğini, buna ilişkin sözleşme yapıldığını, icra takibinin vekil aracılığıyla yapılmadığını, o sırada yazılı sözleşme elinde olmadığından icra görevlilerince şifahi sözleşme yazıldığını, oysaki yazılı sözleşme bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

    Mahkemece, itirazın iptali davalarında takip dayanağından başka bir belgeye dayanılmasının mümkün olmaması hususu bu davanın niteliğine özgü olup menfi tespit davasında daha geniş bir değerlendirme yapılması gerektiğinden bu kuralın somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığı, bu nedenle takip talebinde her ne kadar sözleşmenin şifahi olduğu yazılmış ise de, dosyaya ibraz edilen yazılı sözleşmeye değer vermek gerektiği, taraflar arasında yapılan bu sözleşmenin, sözleşmede yazılı tarihten başka bir tarihte yapıldığı iddiasının yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

    Davacının istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, sözleşmenin düzenlendiği 27.05.2013 tarihinde davacının yetkili kişisi tarafından imzalanan yazılı sözleşmenin, icra takip tarihinde var olduğu, davalının iddiasını ispat  eder belge niteliğinde olduğu, icra takibinde şifahi sözleşmeye dayanılmasına rağmen, sonradan yazılı delil niteliğindeki sözleşmenin delil olarak sunulmasına yasal engel bulunmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

    Hemen belirtilmelidir ki; davacının eldeki davada talebi, hakkında 27.05.2013 tarihli şifahi sözleşmeye dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeni ile borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup, iddiasını icra takip dosyasındaki bilgi ve belgelere dayandırmıştır. Davalı ise yargılama sırasında icra takibinde dayandığı şifahi sözleşmeden başka davacı ile aralarında yazılı sözleşme olduğunu savunarak ve borcun nedenini değiştirerek yazılı sözleşme sunmuştur. Ne var ki; davacının icra takip dosyası nedeni ile borçlu olmadığının tespitini talep etmesi karşısında, davanın takip talebinde gösterilen borç ve borç sebebi ile bağlı olarak ele alınması gerekmekte olup, takip dayanağı belgeden başka bir belgeye dayanılmasının mümkün olmadığının kabulü gerekir.

    Menfi tespit davasında ispat yükü üzerinde olan davalı, yargılamada sunmuş olduğu 27.05.2013 tarihli belge ile yeniden takip yapıp dava açabilecekse de eldeki davada ispat aracı olarak kullanamaz. O halde mahkemece, takip talebinde borç sebebi olarak 27.05.2013 tarihli şifahi sözleşmenin gösterilmesi, takip talebinde gösterilen borç ve borcun sebebi ile bağlılığın asıl olması ve takip dayanağı yapılabilecek güçte olup da takipte dayanılmayan belgenin yargılamada ispat aracı olarak kullanılmasının mümkün olmadığı ve menfi tespit davasında ispat yükünün davalı üzerinde olduğu gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”

    Yargıtay Kararı- 6. HD., E. 2021/828 K. 2021/565 T. 4.10.2021:

    “… Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi ve davaya istirdat davası olarak devam edilmesi İİK’nın 72/VI. maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde hükmüne göre borçlu, dava konusu borcu ödemek zorunda kalmış olursa menfi tespit davası yasa gereği kendiliğinden 

    istirdat davasına dönüşür ve davaya istirdat davası olarak devam edilir. Buna göre menfi tespit davasının devamı sırasında borcun herhangi bir nedenle ödendiği iddiası üzerine mahkemece bu iddia araştırılıp ödemenin kanıtlanması halinde, talep olmasa dahi dava kendiliğinden istirdat davasına dönüşeceğinden açılan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilmelidir.

    Yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, yargılama esnasında ve dosyadaki davalı kooperatifçe sunulan belgelere göre, davacının 25/04/2013 tarihinde toplam 20.629,92 TL ödediği ve kooperatif kayıtlarında herhangi bir borcunun kalmadığı anlaşılmakta olup, bu durumda menfi tespit talepli olarak açılan davanın İİK’nın 72/VI. maddesi gereğince kendiliğinden istirdat davasına dönüştüğü gözetilerek, ödenen bedelin istirdadına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde menfi tespit hükmü kurulması doğru olmamış kararın bu sebeple davacı yararına bozulması uygun bulunmuştur. “

    Avukat Vekalet Ücreti Ne Kadardır?

    Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.

    İlgili Yazılarımız;

    AV.İREM BİKE DEMİRHAN

    Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz? Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
    Yardım lazım mı? Bizimle İletişime Geç!
    Hukuk iyi ve adil olanın sanatıdır.

    İletişime geçin

    +905455880258