İletişime geçin
+905455880258Kesinleşmeden icraya konulamayacak kararlar, ilgili kararın ilmalı icra olarak icra edilebilmesi için kesinleşmesi gereken kararları ifade etmektedir. Mahkemelerin yapmış olduğu araştırma ve yargılama işlemlerinin ardından verilen son karara “hüküm”, “ilam” denmektedir. Bu kararların, verildikleri andan itibaren icrai etkiye sahip olurlar. Mahkeme tarafından verilen bu kararların uygulanabilmesi için İcra İflas Kanunu gereğince icra takibi başlatılması gerekmektedir.
Kesinleşmeden icraya konulamayacak kararların belirlenebilmesi için kararın kesinleşmesi hususu netleştirilmelidir. Aleyhinde başvurulacak hiçbir kanun yolu kalmayan karara kesinleşmiş karar denir. Kanun pek basit meselelerde kanun yollarına başvurma hakkını tanımamıştır. Bu istisnaların dışında tüm kararların bir kez daha gözden geçirilmesini temin için kanun yolları belirlenmiştir. Bu hakkın süresi içinde kullanılmaması veya kullanıldığı halde ilgili mahkeme incelemesinden geçip reddedildiği durumlarda mahkeme kararı kesinleşmiş hale gelir.
Bir hükmün icraya konabilmesi için, onun kesinleşmiş olması gerekmemektedir. Fakat bazı istisnai hallerde hükmün icra olunabilmesi için, şekli anlamda kesinleşmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle gerek HMK’de gerek İİK’da; ilamın, kesinleşmeden icra edilemeyeceğinden bahsedilmemişse yorum yoluyla bunların kesinleşmesinin aranması hem borçlu hem alacaklı için gereksiz hak kayıplarına yol açacaktır.
Kararın icraya konulması, mahkeme kararının icra takibine konu edilmesi anlamını taşımaktadır. İlamlı İcra Takibi yolu ile mahkeme kararı icra takibine konu edilir ve mahkeme kararı ile birlikte hükmedilen alacak kalemleri icra takibi vesilesiyle haciz yolu ile tahsil edilir.
Takibe konulabilmesi için kesinleşmesi aranan bir kararın, takibe konulduğu tarihte kesinleşmiş olması gerekir. Takip tarihinde kesinleşmemiş ilam için, sonradan kesinleşmiş olsa dahi, şikayet yolu ile takibin iptaline gidilebilir. Elbette ki bu durum, karar kesinleştikten sonra ilamın yeniden icraya konulmasına engel teşkil etmeyecektir. İcraya konulabilmesi için kesinleşme şartı aranan bir ilamın, kesinleşmeden icraya konulması halinde, icra mahkemesine süresiz şikayet yolu ile ilamlı takibin iptali için müracaat edilebilir.
Kesinleşmeden icraya konulamayacak kararlarından bazılarına bakmak gerekirse;
İİK md. 363/4 “İstinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz.” hükmünü amirdir. İşbu hükmün düzenleme amacı, tarafların kötü niyetli bir şekilde istinafa başvurarak icra işleyişini yavaşlatmasının önüne geçmektir.
Dolayısıyla şikayet üzerine icra mahkemesi tarafından verilen kararların kesinleşmeden icraya konması mümkündür. Zira Yargıtay’ın 16/09/2011, 2011-347 K.- 2011/320 E. Sayılı kararı da icra mahkemesince verilen kararların infazı için kesinleşme şartının bulunmadığını belirtmektedir.
Kesinleşmeden icraya konulamayacak kararların icraya konulabilmesi için kesinleşme şerhine ihtiyaç duyulmaktadır.
Kesinleşme şerhi, mahkeme tarafından yapılan yargılama neticesinde verilen nihai hükmün kesinleştiği ifadesini içermekte olan bir tutanaktır. İşbu tutanağın alınabilmesi için her şeyden önce kararın kesinleşmesi gerekir.
Kararın kanun yoluna götürülmemesi, kesinleşmesi sonucunda karar artık kesinleşir ve artık kesinleşme şerhi yazılmalıdır. Bu durumda kesinleşen karar için kesinleşme şerhinin alınması yaklaşık 1 – 1,5 ay sürebilmektedir. Kararın kanun yoluna götürülerek İstinaf veya Yargıtay nezdinde denetimden geçerek kesinleştiği durumlarda ise ilgili mercii kesin kararı verdikten sonra kararı veren mahkemenin kalem müdürü kesinleşme şerhini hazırlayıp yetkili hakime imzalatır.
Yargıtay 8. HD. E:2017/9088 K:2017/2175 KT:20.02.2017:
“Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Borçlular vekili, vekil edenleri aleyhine, kesinleşmeyen menfi tespit ilamında hükmedilen vekalet ücreti ve faizinin tahsili amacıyla takip başlatıldığını, ancak ilam kesinleşmediğinden takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece, borçlunun davası reddedildiğinden ilamın kesinleşmeden icra takibine konu edilebileceği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmesi üzerine hüküm, borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Talep, İİK’nun 41.maddesi yollamasıyla İİK’nun 16. maddesine dayalı şikayete ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK’nun 443/1 (HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir.
Yine, HGK’nun 05.10.2005 tarih ve 12-534 2005/554 sayılı kararında da belirtildiği gibi ilamın yargılama giderine (vekalet ücretine) ilişkin bölümü, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümüyle bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esasına ilişkin hüküm kısmı kesinleşmeden yargı gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısmı da icra takibine konu edilemez.
Somut olayda; takip dayanağı Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.02.2016 tarih ve 2014/1113 Esas, 2016/156 Karar sayılı ilamında; davacıların (borçluların) davalıya (alacaklıya) karşı açtığı borçlu olmadığının tespitine ilişkin davanın reddine karar verildiği, ilamın kesinleşmediği, bu durumda İİK’nun 72/4 ve 5.maddelerine göre menfi tespit davalarının kabul veya ret tefriki yapılmaksızın ilamın fer’isi olan vekalet ücreti ve yargılama gideri alacaklarının da takibe konu edilemeyeceğinin kabulü gerekir. (HGK’nun 05.10.2005 tarih ve 12-534 2005/554 sayılı)
O halde; Mahkemece şikayetin yukarıda açıklanan gerekçeyle kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi yerine, yazılı şekilde istemin reddi yönünde hüküm tesisi doğru değildir.
SONUÇ: Borçlular vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenle İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 20.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Yargıtay HG. E: 2013/8-2200 K: 2015/1223 KT:17.04.2015
“Talep, şikayet yolu ile icra emrinin iptali istemine ilişkindir. Kesinleşmeden infaz edilemeyecek bir ilamın icraya konulması durumunda bu hususun kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle re’sen gözönüne alınarak takibin iptaline karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olup, yerel mahkeme kararının onanması gerekir. Dava: Taraflar arasındaki “şikayet yoluyla icra emrinin iptali” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda? Söğüt İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 05.10.2012 gün ve 2012/32 E., 2012/36 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21.01.2013 gün ve 2012/13958 E., 2013/492 K. sayılı ilamı ile?
(… Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de Şikayetçi vekili çocuk teslimi için Yönetmelikte öngörülen örnek: 3 sayılı icra emri yerine örnek: 4-5 sayılı icra emrinin gönderilmesi nedeniyle takibin iptalini talep etmiştir. Mahkeme ise “Söğüt İcra Dairesi’nin 2012/354 Esas sayılı icra dosyasında çocuk teslimine ilişkin ilama dayanılarak icra takip talebinde bulunulduğu halde İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nin 24. maddesinde öngörülen hususları içerir örnek: 3 icra emri yerine örnek: 4-5 icra emrinin gönderildiği anlaşılmakla, bu yöndeki şikayetin haklı ve yerinde olduğundan icra emrinin iptaline, ayrıca HMK’nun 350/2. maddesine göre bu tür ilamların kesinleşmedikçe infaz edilemeyeceği ve bu hususun kamu düzenine ilişkin olup re’sen gözetilmesi gerektiği” gerekçesi ile takibin iptaline karar vermiştir.
Her ne kadar boşanma kararı ile birlikte verilen çocuk teslimine ilişkin ilamlar kesinleşmeden takip konusu yapılamaz ise de bu husus ilgilisi tarafından şikayet konusu yapıldığı takdirde icra mahkemesince incelenebilir. Somut olayda borçlunun icra mahkemesine bu yönde bir şikayeti bulunmamaktadır.
O halde, mahkemenin örnek: 3 icra emri yerine örnek: 4-5 icra emrinin gönderilmesi gerektiği yönündeki değerlendirmesi yerinde olup, bu nedenle icra emrinin iptali ile yetinilmesi gerekirken şikayetçi alacaklı tarafından takibe dayanak ilamın kesinleşmedikçe infaz edilemeyeceğine yönelik şikayet olmadığı halde bu gerekçe ile takibin iptaline de karar verilmesi isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Karar: Talep, şikayet yolu ile icra emrinin iptali istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, istemin kabulü ile takibin iptaline dair verilen karar davalının temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş? mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davalı temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık? icra emrinin iptaline yönelik şikayetin incelenmesi sırasında takibe dayanak çocuk teslimine dair ilamın kesinleşmedikçe infaz edilemeyeceğine yönelik şikayet olmadığı halde, icra mahkemesince bu hususun kamu düzeninden olduğundan bahisle re’sen dikkate alınarak takibin iptaline karar vermesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı süresiz şikayet yoluna gidilebilir. Bu husus kanunda yazılı değildir. Ancak, doktrin ve Yargıtay, kamu düzenine ilişkin hususlarda, şikayetin süreye tabi olmadığını kabul etmiş ve bu ilke uygulamada yerleşmiştir. Borçlunun, üçüncü kişilerin ve kamunun (ammenin) menfaatini korumak için konulmuş amir hükümlere aykırı olarak yapılmış olan işlemler, kamu düzenine aykırıdır. Kamu düzenine aykırı olan bu gibi işlemlere karşı her zaman (icra takibi bitinceye kadar) şikayet yoluna gidilebilir. (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Bası, Ankara 2013 s. 109).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 350. maddesinin 2. fıkrasına göre, kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez. Bu durumda çocuk teslimi hakkındaki ilamın icraya konulabilmesi için kesinleşmesi şarttır.
Kesinleşmeden icraya konulamayacak bir ilam, kesinleşmeden icraya konulursa, borçlu buna karşı icra mahkemesinde şikayet yoluna başvurabilir. Bu şikayet üzerine, icra mahkemesi, ilamlı takibin iptaline karar verir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s. 926, 927). İlamın kesinleşmeden icraya konulduğuna ilişkin şikayet, kamu düzenine ilişkin olduğundan, süreye tabi değildir, süresiz şikayet yoluna başvurulabilir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C. 3, 3. baskı, İstanbul 1993, s. 2224? Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s. 921, dipnot 31).
Somut olayda şikayetçi vekili çocuk teslimi için Yönetmelikte öngörülen örnek: 3 sayılı icra emri yerine örnek: 4-5 sayılı icra emrinin gönderilmesi nedeniyle takibin iptalini talep etmiş, mahkemece “çocuk teslimine ilişkin ilama dayanılarak icra takip talebinde bulunulduğu halde İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nin 24. maddesinde öngörülen hususları içerir örnek: 3 icra emri yerine örnek: 4-5 icra emri gönderildiğinden bu yöndeki şikayetin haklı ve yerinde olduğundan icra emrinin iptaline, ayrıca HMK’nun 350/2. maddesine göre:
bu tür ilamların kesinleşmedikçe infaz edilemeyeceği ve bu hususun kamu düzenine ilişkin olup re’sen gözetilmesi gerektiği” gerekçesi ile takibin iptaline karar verilmiştir. Davalının temyizi üzerine Özel Daire tarafından yerel mahkeme kararı “her ne kadar boşanma kararı ile birlikte verilen çocuk teslimine ilişkin ilamlar kesinleşmeden takip konusu yapılamaz ise de bu husus ilgilisi tarafından şikayet konusu yapıldığı takdirde icra mahkemesince incelenebileceği, takibe dayanak ilamın kesinleşmedikçe infaz edilemeyeceğine yönelik şikayet olmadığı halde sözkonusu ilamın kesinleşmedikçe infaz edilemeyeceği ve bu hususun kamu düzeninden olduğundan bahisle re’sen dikkate alınarak takibin iptaline de karar verilmesinin isabetsiz olduğu” gerekçesiyle bozulmuştur.
Yukarıda da açıklandığı üzere HMK’nun 350. maddesinin 2. fıkrasına göre kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez. Bu durumda çocuk teslimi hakkındaki ilamın icraya konulabilmesi için de kesinleşmesi şarttır. Kamu düzenine ilişkin olan bu konunun mahkemece re’sen dikkate alınması ve kesinleşmeden icraya konulan ilam nedeniyle takibin iptaline karar vermesi usul ve yasaya uygundur.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, kesinleşmeksizin infaz edilemeyen bir ilamın icraya konulması halinde borçlunun şikayetinin 7 günlük süreye bağlı olduğunu, diğer bir deyişle süresiz şikayete tabi olmadığını, bu nedenle 7 günlük süre geçtikten sonra borçlunun bu hususu ileri sürmesinin mümkün olmadığını, somut olayda da süresi içerisinde infaza konu ilamın kesinleşmeden icraya konulamayacağı yönünde bir şikayet olmadığını, yerel mahkemece bu hususun kamu düzeninden olduğundan bahisle re’sen gözönüne alınmasının mümkün olmadığı belirtilerek yerel mahkeme kararının bozulması yönünde görüş beyan edilmiş ise de, Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, yerel mahkemece kesinleşmeden infaz edilemeyecek bir ilamın icraya konulması durumunda bu hususun kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle re’sen gözönüne alınarak takibin iptaline karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olup, yerel mahkeme kararının onanması gerekir.
Sonuç: Davalının temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 17.04.2015 tarihinde oyçokluğu ile, karar verildi.”
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. İcra hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.
İletişime geçin
+905455880258