Muris ve Mirasçı
Miras hukukunun en önemli kişilerinden biri miras bırakandır. Ölüm veya ölüme benzer haller gerçekleştiğinde mirasçılarına terekesi geçen kişidir. Mirasçı ise mevcut terekenin geçtiği kişi olarak tanımlanabilir.
İçindekiler
Mirasbırakan/ Muris Nedir?
Muris terimi, vasiyetname yapan kişiyi ifade eder. Vasiyetname kişinin, mirasını nasıl bırakmak istediğini ve mal varlığının kimlere aktarılacağını belirten bir hukuki belgedir. Muris ölüm veya benzeri haller gerçekleştiğinde hak ve borçları hukuki olarak başkalarına aktarılan kişidir.
Gerçek Kişiler Miras Bırakan Olabilir
TMK. m. 8 f. I bendine göre her insanın hak ehliyeti vardır. Maddede düzenlenen bu ehliyetin insanlarla ilgili olduğu açıkça gösterilmiştir. Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Dolayısıyla her insan miras bırakan olabilir. Bu anlamda cinsiyet, yaş, servet durumu bir anlam taşımaz.
Tüzel Kişiler Miras Bırakan Olamaz
Tüzel kişiler için ölüm söz konusu olmadığı için miras bırakmaları da düşünülemez. Tüzel kişiler için tüzel kişiliğin sona ermesi söz konusudur. Tüzel kişiliğin sonlanması durumunda tasfiyeleri kendilerine özgü özel düzenlemelere göre gerçekleştirilir. Miras bırakan olamayan tüzel kişilerin ise mirasçı olabilmeleri mümkündür.
Mirasçı Nedir?
Mirasçı, gerçek bir kişinin ölüm veya ölüme benzer haller gerçekleştiğinde özel hukuk ilişkilerinin aktarıldığı kişiye mirasçı denilir. Mirasçı terekenin intikal edeceği kişidir. Yani mirasçılar, ölen kişinin mal varlıkları ve borçları dahil olmak üzere mirasını devralırlar.
Yasal Mirasçı (TMK m. 495-501)
Miras bırakanın kanun gereği mirasçısı olan kişilere yasal mirasçı denilir. Yasal mirasçıların mirasçılığının doğuşu kanundan kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle yasal mirasçı kanun gereği mirasa çağrılmaktadır. Tüzel kişiler de mirasçı olabilir. Kural olarak tüzel kişiler sadece atanmış mirasçı olabilir. Tüzel kişilerden sadece devlet, yasal mirasçı sıfatını kazanabilir.
Türk Medeni Kanunu’na göre yasal mirasçılar şu şekildedir;
- Altsoy: Ölen kişinin çocukları (evlatlık da dahil), torunları ve daha sonra gelen nesiller
- Ana ve Baba:Ölen kişinin anne ve babası
- Sağ Kalan Eş:Ölen kişinin sağ kalan eşi
- Evlatlık:Ölen kişinin evlatlık olarak aldığı kişiler
- Devlet:Mirasçı olarak kimse bulunmadığında veya tüm mirasçılar mirastan feragat ettiğinde miras Devlet’e geçer.
Atanmış Mirasçı/İradi Mirasçı (TMK m. 516)
Miras bırakanın mirasçıları sadece kanunun gösterdiklerinden ibaret değildir. Karma sistemin doğal bir sonucu olarak bireyci bir yaklaşımla miras bırakana da kendi iradesi ile mirasa çağrı yapabilmesi sağlanmıştır. Miras bırakan mirasçı belirleme iradesini ölüme bağlı bir tasarrufla gerçekleştirilebilir. Tamamen miras bırakanın iradesine dayanan bu mirasçılığa atanmış mirasçı denilmektedir.
Sayısına Göre Mirasçı
Tereke üzerinde tek mirasçı varsa mirasın intikali konusu sorunsuz bir şekilde halledilir.
Tereke üzerinde tek mirasçı değil de birden fazla mirasçı varsa birlikte mirasçılık söz konusu olup tek mirasçıya göre mirasın intikali konusu sorun oluşturabilir.
Birden fazla mirasçılık farklı şekilde oluşabilir;
- Birden fazla mirasçının tamamı yasal mirasçı olabilir,
- Birden fazla mirasçının tamamı atanmış mirasçı olabilir,
- Birden fazla mirasçı yasal mirasçı ile atanmış mirasçılardan da oluşabilir.
Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir miras ortaklığı meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Tereke üzerinde oluşan bu elbirliği hakkına öğretide tam hak denilmektedir.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atanabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.
Birlikte mirasçılıkta bunlar tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir.
Mirasçılar, bölünmesine veya nakline alacaklı tarafından açık veya örtülü olarak rıza gösterilmemiş olan tereke borçlarından dolayı, paylaşmadan sonra da bütün mal varlıklarıyla müteselsilen sorumludurlar.
Mirasçılardan biri, terekeye dahil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesini isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir.
Her mirasçı, mirası ret veya resmi deftere göre kabul edeceği yerde terekenin resmi tasfiyesini isteyebilir. Bu istem, birlikte mirasçı olanlardan birinin mirası kabul etmesi halinde dikkate alınmaz.
Sırasına Göre Mirasçı
Emanetçi Mirasçı
Yasal mirasçılar mirası başkalarına devir koşuluna bağlı olmadan kesin olarak alırken bazı mirasçılar emanetçi olarak mirasçı olurlar. Emanetçi mirasçı için ön mirasçı örneklenebilir.
Miras bırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla ön mirasçı atadığı kişiyi mirası artmirasçıya devretmekle yükümlü kılabilir. Aynı yükümlülük artmirasçıya yüklenemez. Bu kurallar belirli mal bırakma da uygulanır.
Tasarrufta geçiş anı belirtilmemişse miras, ön mirasçının ölümüyle art mirasçıya geçer. Tasarrufta geçiş anı gösterilmiş olup ön mirasçının ölümünde bu an henüz gelmemişse miras, güvence göstermeleri koşuluyla ön mirasçının mirasçılarına teslim edilir. Mirasın artmirasçıya geçmesine herhangi bir sebeple olanak kalmadığı anda miras önmirasçıya; önmirasçı ölmüşse onun mirasçılarına kesin olarak kalır.
Kesin Mirasçı
Yasal mirasçılar emanetçi mirasçılardan farklı olarak mirası başkalarına devir koşuluna bağlı olmadan kesin olarak alır.
Halefiyete Göre Mirasçı
Külli Halef Mirasçı
Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile başka bir anlatımla sadece ölüm olayına bağlı olarak mirası bir bütün olarak kanun gereğince kazanırlar.
İşte mirasçılar terekedeki hakları ve hukuksal ilişkileri bütün olarak tek bir hukuki olayla kendiliğinden iktisap etmesine külli halefiyet denilir. Bu şekilde mirasçı olan kişiye de külli halef mirasçı denilir.
Cüzi Halef Mirasçı
Mirasbırakan, bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunabilir.
Belirli mal bırakma, ölüme bağlı tasarrufla bir kimseye;
- Terekedeki bir malın mülkiyetinin kazandırılması,
- Terekenin tamamı ya da bir kısmı üzerinde intifa hakkının kazandırılması,
- Bir kimse lehine tereke değeri üzerinden bir edimin yerine getirilmesinin,
- Bir iradın bağlanmasının,
- Bir kimsenin bir borçtan kurtarılmasının, mirasçılara veya belirli mal bırakılanlara yükletilmesi suretiyle olabilir.
Vasiyet alacaklısı tereke üzerinde tam hak elde etmeyip külli haleflere karşı belirli malın ya da hakkın kendisine verilmesine ilişkin bir alacak hakkı elde etmektedirler.
İşte terekedeki belirli mal ya da hakların bu vasiyet alacaklılarına geçişine cüzi halefiyet denilmektedir. Külli halef teknik anlamda bir mirasçı sayılırken vasiyet alacaklıları teknik anlamda mirasçı sayılmadıklarından külli halef değil cüz’i halef sayılmaktadır.
Özel Halef Mirasçı
Cüz’i halefiyet ve külli halefiyet dışında bazı kanunlarda mirasın intikali konusunda farklı düzenlemelerin de getirildiği görülmektedir.
Korunmasına Göre Mirasçı
Saklı Paylı Mirasçı
Yakın kan hısımlığından doğan bağlar kanun koyucuyu bazı yasal mirasçıların miras paylarının belirli bir kısmı üzerinde mirasbırakanın iradesi ile bertaraf edilmeyen bir hak tanımayı zorunlu kılmıştır.
Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan mirasbırakan, mirasının ancak saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir.
Türk Medeni Kanununu yürürlüğe girerken saklı paylı mirasçılarda değişiklik yapılmamış, sadece onların alacakları saklı payların azaltılması yoluna gidilmişti. Maddenin dördüncü bendinde sağ kalan eşin saklı payı belli miktarda artırılmıştı.
Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir.
- Altsoy için yasal mirasın payının yarısı,
- Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
- Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü.
Kardeşler saklı paylı mirasçı değildir.
Saklı Paysız Mirasçı
5650 sayılı kanunla yapılan değişiklikten sonra saklı pay;
- Altsoy için yasal miras payının yarısı,
- Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
- Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçünden ibarettir.
- Diğer mirasçılar ise saklı paysız mirasçılar sayılmaktadır.
İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. HD. E: 2004/14345 K: 2004/15527 KT:22.12.2004
“Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden M. A. vekilleri Av. M. U. ve Av. C. S. ve karşı taraf davalılardan Z. K. ile vekili Av. A. T. ve diğer davalılar M. ve A. A. vekili Av. B. B. geldiler. Diğer dayalılar tebligata rağmen gelmediler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Mirasçılık mirasın geçişi miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. (4722 SK. md. 17 )
Tenkis hesaplarında Türk Kanunu Medenisinin 512. maddesi hükümleri nazara alınmamış yine sabit tenkis oranının belirlenmesinde, kazandırma konusu miktarın tespiti yönünden Türk Kanunu Medenisinin 503 – 505 maddesi gereğince saklı paylı mirasçı çocuklara ait saklı paylar düşülmeden tenkis işlemi yapılmıştır. Diğer taraftan doğru sabit tenkis oranı bulunduktan sonra her taşınmaz yönünden ayrı ayrı tanışmazların sabit tenkis oranı değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmelerinin mümkün olup olmadığının araştırılması, bölünmeleri mümkün olmayanlar yönünden ise ayrı ayrı ilgili davalılara seçimlik haklar kullandırılması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur.
Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (MK.454) Miras bırakanın Medeni Kanunun 453. maddesinde belirlenen mahfuz hisseye tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi Tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 507. maddesinin 1,2 ve 3 fıkrasında gösterilenler) veya mahfuz hisseyi ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni kanunun 512. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 503. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek,
dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 505. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olmayacağı (MK.506) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 506. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan, davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.
Sonuç: Hükmün açıklanan sebeplerle BOZULMASINA bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 400.000.000 lira vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22.12.2004”
Yargıtay 3. HD. E: 2021/845 K: 2021/2371 KT:08.03.2021
“Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 17 nci maddesi; “Mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir.” hükmünü içermektedir. Mirasbırakan 09/01/2006 tarihinde vefat etmiştir. Buna göre, olayın çözümünde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Kardeşlerin saklı paylı mirasçılığını düzenleyen TMK’nın 506 ncı maddesinin üçüncü fıkrası, 10/05/2007 tarihli ve 26518 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5650 sayılı Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2 nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Diğer bir anlatımla, mirasbırakanın ölüm tarihi de gözetildiğinde, kardeşi olan davacının saklı paylı mirasçı olduğu ortadadır. Hal böyle olunca mahkemece; saklı paylı mirasçı olan davacının tenkis isteminin usulünce incelenmesi ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile tenkis isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı; davalı kardeşleri ile müşterek murisi olan diğer kardeşi …arasında anne ve babalarının mirasından kaynaklanan ihtilaf bulunduğunu, müşterek murisi kardeşi …. tarafından tanzim edilen …. Noterliğinin 01/05/2003 tarih ve 07743 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde vasiyetnamede imzaları bulunan tanıklar ve davalılar hakkında vasiyetin sahte olarak tanzim edildiği hususunda suç duyurusunda bulunduğunu, vasiyetnamede murisin kendisine ait tam imzanın olmamasının vasiyetin iptali için geçerli bir neden olduğunu, vasiyetnamenin davalılar tarafından kardeşlerinin kimliği kullanılmak suretiyle başka bir şahıs götürülmek suretiyle sahte tanzim edildiğini,
vasiyetnamenin muris tarafından yapılmış olması halinde ise vasiyet lehine olan kardeşleri ve tanıkların cebir, tehdit ve baskısı ile vasiyetnamenin yapıldığını, geçersiz olduğunu, vasiyeti kabul etmediğini belirterek usul ve yasalara aykırı olarak düzenlenmiş olan vasiyetnamenin iptalini, mümkün olmadığı takdirde vasiyetnamenin mahfuz hissesi oranında iptali ile tenkisini talep etmiştir.
Davalılar; vasiyetnameye karşı davacı tarafça ileri sürülen iddiaların tamamen gerçek dışı olduğunu, vasiyetnamenin noterde şahitler huzurunda tanzim edildiğini, vasiyetnameye vasiyette bulunan …’un resminin yapıştırıldığını, davacının iddiası gibi iş bu belgeye başkası getirilip imza ettirilmesine fiilen imkan olmadığını, vasiyetnamede vasiyetçinin hem imzasının hem de parmak izinin bulunduğunu, davacının vasiyetname iptal edilmezse tenkis şeklindeki talebinin de hukuken geçersiz olduğunu, terditli talebin kabulünün mümkün olmadığını savunarak davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece; Adli Tıp Kurumu raporu, tanık anlatımları ve davacı tarafından vasiyetnamenin sahte tanzim edildiği iddiasıyla yapılan şikayet üzerine İstanbul 44. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada söz konusu vasiyetnamedeki imzanın davalılara ait olmayıp vasiyet eden ….’a ait olduğu gerekçesiyle davalıların beraatine dair verilen kararın kesinleştiği gözetilerek vasiyetnamenin iptali davasının reddine, Türk Medeni Kanununda yapılan değişiklik ile Kenan Mete’nin ölüm tarihi göz önüne alınarak kardeşlerin saklı pay sahibi olamayacakları düzenlemesi nedeniyle açılan tenkis davasının da reddine karar verilmiş, hüküm; davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle vasiyetnamenin iptali iddialarının yerinde olmadığının mahkemece belirlenmiş olmasına göre, davacı tarafın bu yönlere ilişen temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 17 nci maddesi; “Mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir.” hükmünü içermektedir.
Mirasbırakan 09/01/2006 tarihinde vefat etmiştir. Buna göre, olayın çözümünde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Kardeşlerin saklı paylı mirasçılığını düzenleyen TMK’nın 506 ncı maddesinin üçüncü fıkrası, 10/05/2007 tarihli ve 26518 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5650 sayılı Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2 nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Diğer bir anlatımla, mirasbırakanın ölüm tarihi de gözetildiğinde, kardeşi olan davacının saklı paylı mirasçı olduğu ortadadır.
Hal böyle olunca mahkemece; saklı paylı mirasçı olan davacının tenkis isteminin usulünce incelenmesi ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile tenkis isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
Yargıtay 14. HD. E: 2017/114 K: 2017/977 KT:13.02.2017
“Dava ve Karar: Taraflar arasındaki atanmış mirasçılık belgesi verilmesi istemli dava sonucunda mahkemece verilen hükmün Dairemizce bozulması üzerine, yerel mahkemece verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası, 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununa eklenen Geçici 4. maddenin ikinci fıkrası uyarınca Dairemize gönderilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Dairemizin 11.2.2016 gün ve 2015/2699.E. 2016/1699.K.sayılı Kararı ile yerel mahkemenin 13.2.2014 tarihli ve 2013/756E. 2014/191K.sayılı hükmünün bozulmasına karar verilmiş ve mahkeme 12.7.2016 tarihli ve 503-827 sayılı Kararıyla ilk hükmünde direnmiştir.
Direnme kararı davacılar vekili vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, muris …’un 25.11.2005 tarihinde vefat ettiğini, murisin vasiyetname bıraktığını, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/2255 Esas, 2005/1862 Karar sayılı veraset ilamı alındığını ve yine … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2005/2350 Esas sayılı dosyası ile vasiyetnamenin açılıp okunduğunu ve kesinleştiğini, vasiyette yer alan mirasçıların aynı zamanda yasal mirasçılar olduğunu, tapu müdürlüğünde işlem yapabilmek için vasiyetname ile atanmış mirasçı olduğunu ve hangi malların hangi mirasçıya vasiyet edildiğini gösteren mirasçılık belgesinin verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevabında, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme “…taraf vekillerinin beyanları, Yargıtay ilamı, bilirkişi raporu, MY.’nın 598. maddesi ve tüm dosya kapsamına göre, açılan davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile davacıların düzenleme şeklindeki vasiyetnamelerden dolayı atanmış mirasçı olduklarının tespitine, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin ilk hükmünü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 11.2.2016 tarihli ve 2015/2699E. 2016/1699 K. sayılı bozma ilamında, ” .Davacılar, hem yasal mirasçı hem de atanmış mirasçıdır. Hem yasal mirasçı hem de atanmış mirasçı olan kişilerin açtığı davada, iki sıfatına göre mirasçılık belgesi verilmesi gerekirken vasiyet alacaklısı olduğuna dair belge verilmesi ile yetinilmesi doğru görülmediği…” gerekçe gösterilerek karar bozulmuştur.
Mahkeme, 12.07.2016 tarihli ve 503-827 sayılı direnme kararında, “…TMK 598 maddesi ve dosya kapsamına göre ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararı incelenmek üzere, Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ise de 24/11/2016 tarihinde kabul edilen 6763 tarihli Kanunla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununa eklenen Geçici 4. maddenin ikinci fıkrası uyarınca, direnme kararı incelenmek üzere Dairemize gönderilmiştir.
Direnme kararının Dairemizce incelenmesi üzerine, her ne kadar 11.2.201 tarihli bozma kararımızda, “…Davacılar, hem yasal mirasçı hem de atanmış mirasçıdır. Hem yasal mirasçı hem de atanmış mirasçı olan kişilerin açtığı davada, iki sıfatına göre mirasçılık belgesi verilmesi gerekirken vasiyet alacaklısı olduğuna dair belge verilmesi ile yetinilmesi doğru görülmemiş…” gerekçesi ile mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Muris …, 19.06.2001 tarihinde … İkinci Noterliğinde yaptığı vasiyetname ile mallarını ayrı ayrı bir kısım mirasçılarına vasiyet etmiştir. Vasiyet alacaklıları aynı zamanda yasal mirasçılardır. Başvurusu üzerine sulh hukuk mahkemesince hem atanmış hem yasal mirasçılara ayrı ayrı mirasçılık sıfatlarını gösteren mirasçılık belgesi verilir. … 1. Sulh Hukuk Mahkemesince 2005/2255 E.- 2005/1862 K. sayılı ilamı ile mirasçılık belgesi verilmiştir. O halde mahkemece istek doğrultusunda vasiyet alacaklılarına atanmış mirasçılık belgesi verildiğinden davacılar vekilinin direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının reddine, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine, 13.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
Avukat vekalet ücreti ne kadardır?
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Türk hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla avukat vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
İlgili yazılarımız;
- Muris ve mirasçı
- Mirasçılık Belgesi
- Mirasın Gerçek Reddi
- Mirasın Reddinin İptali Davası
- Vasiyetnamenin İptali Davası
- Kamulaştırmasız fiili el atma davası
- Kamulaştırmasız hukuki el atma davası
- Taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davası
- Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi
- Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinin Tapuya Şerhi
- Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davası
- Tapu iptal ve tescil davası
- Ortaklığın giderilmesi davası nedir?
- Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davasının Açılamayacağı Durumlar
- Miras hukuku
- Satış yoluyla ortaklığın giderilmesi,
- Vasiyetnamenin tenfizi davası,
- Ortaklığın giderilmesi/İzale-i şuyu davası,
- Hukuk davaları
- İstihkak davası
- Ecrimisil davası
- Ferağa icbar davası
- Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası
- Sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası
- Mirasın Reddinin İptali Davası
- Mirasın Reddi Dilekçe Örneği
- Muvazaalı İşlemler
- Paylı Mülkiyet
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?
Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
AV.İREM BİKE DEMİRHAN