İletişime geçin
+905455880258Tam yargı davası, idarenin herhangi bir işlemi, eylemi veya ihmali nedeniyle zarara uğrayan kişinin maddi ve manevi zararının tazmini amacıyla açtığı bir idari dava türüdür.
Tam yargı davası, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından açılan davalara tam yargı davası denilmektedir. Burada bir bireyin maddi ya da manevi bir zarara uğraması söz konusudur. Yani esasen tam yargı davaları, devlet aleyhine açılan tazminat davası olmaktadır. İdarenin güçlü olması, her yaptığı uygulamanın hukuka uygun olacağı anlamına gelmemektedir. Bir zarara sebep olan idare bu zararı gidermek ile yükümlüdür.
Tam yargı davasının dört türü bulunmaktadır. Bunlar tazminat davaları, istirdat davaları, vergi davaları ve idari sözleşmeden doğan davalardır.
Tazminat davaları, idari işlem veya eylemler dolayısıyla bireylerin maruz kaldıkları zararların giderilmesi amacıyla açılan, idarenin mali sorumluluğuna dayanan davalardır.
İstirdat, yani geri alma davası, hukuka aykırı bir şekilde idarenin hesabına geçen bir malvarlığının veya parasal değerin geri alınması talebiyle açılan bir tam yargı davası çeşididir.
Vergi yükümlüsü, sorumluluğu kapsamında bulunan verginin esasına veya miktarına karşı vergi mahkemesinde dava açabilir.
İdari sözleşmeler nitelikleri gereği kamu hizmetlerinin görülebilmesi amacı ile bir tarafında idarenin yer aldığı sözleşmelerdir. İdare bu sözleşmelerde hakim taraf olma özelliğine sahiptir ve bu nedenle özel hukuk sözleşmelerinden ayrılır. İdari sözleşmeler ile ilgili konularda çıkan uyuşmazlıklar idari yargının alanına girer.
Tam yargı davasının kabul edilebilmesi için, mahkemenin, idareyi kusurlu veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereğince sorumlu tutulması ve ortaya çıkan zararın idare tarafından tazmin edilmesi gerekmektedir.
Kusurlu Sorumluluk İlkesi: İdarenin kusura dayanan sorumluluğuna idare hukukunda “hizmet kusuru” denilmektedir. Hizmet kusuru, idarenin işleyişinde veya yerine getirdiği kamu hizmetinde eksiklik, ihmal veya gecikme yaşanmasıdır.
Kusursuz Sorumluluk İlkesi: İdarenin “kusursuz sorumluluk” ilkeleri gereği tazmin yükümlülüğü. Tam yargı davasında mahkeme öncelikle dava konusu zararın gerçekleşmesinde idarenin “hizmet kusuru” olup olmadığını araştırmalıdır. İdarenin zararın gerçekleşmesinde hizmet kusuru olmadığı tespit edildiğinde, “kusursuz sorumluluk” ilkeleri gereği idarenin sorumlu tutulup tutulmayacağı mahkeme tarafından değerlendirilmelidir. Kusursuz sorumluluk, idarenin sorumluluğuna gidilebilmesi için kusurunun aranmadığı, meydana gelen zarar ile idarenin eylem veya işlemi arasındaki nedensellik bağının ispatlanmasının yeterli görüldüğü bir sorumluluk halidir.
Tam yargı davası, idari işlem veya eylemin özelliğine göre Danıştay, idare veya vergi mahkemesinde açılabilen bir idari dava türüdür. Tam yargı davası açılabilmesi için idarenin eylem ya da işlemi ile oluşan zarar arasında bir illiyet bağı olmalıdır. Tam yargı davasının bir idari işlemden doğan zararın tazmini amacıyla açılması durumunda dava, iptal davası ile birlikte açılabileceği gibi iptal davasının kesinleşmesinin ardından da açılabilir.
Tam yargı davasının açılabilmesi için kanunda belirlenmiş genel dava açma süresi, idari işlemin tebliğ tarihinden itibaren vergi mahkemelerinde ise 30 gündür. İdari işlemin niteliğine göre farklı kanunlarda farklı süreler de belirlenmiştir. Bu durumlarda özel dava açma süresine uygun hareket edilmesi gerekir. Zarara uğrayan kişi zararı öğrendiği andan itibaren dava açma süresi başlamaktadır. İdari fiilden dolayı zarara uğrayan birey, zararı öğrenmiş olduğu tarihten itibaren en geç bir sene içinde yapılmış olması gerekir. Zarar geç öğrenilmiş olsa dahi bu zararı eylemin üzerinden beş sene geçmiş ise dava açma hakkı düşmektedir.
➢ İlgili merciin başvuru üstüne otuz gün içerisinde bir cevap verme zorunluluğu bulunmaktadır.
Otuz gün içinde zararı giderebilir, bu talebi reddedebilir ya da yanıtsız bırakabilir. Yanıt vermez ise ya da talebi reddeder bu reddin kendisine tebliğini takip eden altmış günlük zaman içinde tam yargı davası açmak söz konusu olabilmektedir. Aynı şekilde yanıtsız bırakır ise zaten reddetmiş sayılacağından ötürü otuz günlük yanıtlama süresinin sona ermesinden itibaren ikinci altmış günlük dava açma zamanı başlar.
İdari bir eylemden zarar görenler tam yargı davası açmadan önce, zarar verici idari eylemi idarenin yazılı bildirimi veya başka şekilde öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her hâlükârda eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir.
Yürütmenin durdurulması; hukuka aykırılık iddiası ile iptal davasına konu olan bir idari işlem hakkında yetkili yargı yerinin dava konusu idari işlemi geçici olarak durdurmasıdır. Yürütmenin durdurulması kararları; idari işlemin iptal edilmesi anlamına gelmemekle birlikte yargılama boyunca işlemin hukuka uygun olduğuna ilişkin karinenin ve aynı zamanda işlemin uygulanmasının durdurulması anlamına gelmektedir. Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde;
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Dolayısıyla yürütmenin durdurulması yalnızca iptal davalarında söz konusu olabilir. Yani tam yargı davası sadece zararın giderilmesini konu edindiği için bu davalarda yürütmenin durdurulması talep edilemez. Ancak iptal davası ile tam yargı davası birlikte açıldığı durumlarda idari işlemin yürütmesinin durdurulması istenebilecektir.
Bu dava türünde genel görevli mahkeme idare mahkemeleridir ancak bazı davalar ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da da görülebilir.
➢ İdari sözleşmeden kaynaklanan tam yargı davaları dava konusu sözleşmeyi gerçekleştiren merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesinde görülür.
➢ Zarara neden olan idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili idare mahkemesi; eğer zarar idarenin herhangi bir eylemiyle doğmuşsa, hizmetin görüldüğü yerdeki idare mahkemesidir.
Bunun dışında kalan durumlarda yetkili mahkeme davacının ikametgahı yer mahkemesidir.
Danıştay E. 2012/1657, K. 2014/3421, T. 3.11.2014
İdarenin Kusurluluğu (Hizmet Kusuru)
“İdare, yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerini yerine getirirken, gerekli teşkilatı kurmak, bu teşkilatın ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarını hizmete hazır tutmak, hizmetin ifası sırasında hizmetin zamanında ve gereği gibi işlemesine devamlı olarak nezaret etmek ve hizmetin işleyişini kontrol etmekle sorumludur. Gerek hizmetin ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarının temin ve ifasındaki kusur, gerekse temin edilen bu araçlarla ifa olunan hizmetin geç işlemesi, gereği gibi veya hiç işlememesi; idareye, zarar gören kimselerin bu sebeplerle doğan zararlarını tazmin sorumluluğunu yükler.”
Danıştay 10.Dairesi, E. 2013/3926, K. 2016/2818, T. 23.5.2016
İdarenin Kusurluluğu (Hizmet Kusuru)
“Evlerinin hemen alt kısmındaki arazide hayvan otlattığı esnada bulduğu havan mühimmatını, evlerine 80-100 metre mesafedeki kullanılmayan harabe eve götürmesi ve anılan yerde oynarken patlaması neticesinde ölmesi olayında, mühimmatın bulunduğu ve patladığı yerin meskûn mahal içerisinde kalması ve vefat edenin yaşı göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu alanın kişilerin yaşam hakkını temin edecek şekilde var olan mühimmatın temizlenmesi ya da alana sivillerin girmesini önlemek amacıyla gerekli bütün tedbirleri almak suretiyle güvenliğin sağlanması gerekirken, söz konusu önlemlerin alınmaması sebebiyle idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, mühimmatın bölücü terör örgütü mensuplarına ait olmasının da idarenin anılan hizmeti yerine getirme sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağının kabulü gerekir.”
İdare hukukunu ilgilendiren davalarında süre mahkemenin yoğunluğuna ve dosyanın kapsamına göre değişebilmektedir. Adalet Bakanlığı tarafından yargıda hedef süreler belirlenmiştir. Bu süreler davanın konusu ve niteliği uyarınca belirlenmiş olup İstinaf ve Danıştay aşamaları bu süre içinde değerlendirilmez. Pratik uygulamalara göz atıldığında;
Ancak bir davanın en kısa süre içerisinde sonuçlanması doyanın yakından takip edilmesi ile birebir ilgilidir. İyi bir dosya takibi davanın gereksiz uzamasını engellemektedir.
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. İdare hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.
İletişime geçin
+905455880258