Taşınmaz Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davası

Av. İrem Bike Demirhan > Yazımlar  > Taşınmaz Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davası

Taşınmaz Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davası

Tasinmaz Satis Sozlesmesinden Kaynaklanan Tapu Iptal ve Tescil Davasi

Taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davası , taşınmaz satış sözleşmesinin geçersizliğine, yokluğuna dayalı olarak açılabilen tapu iptal ve tescil dava türlerinden biridir.

Taşınmaz satışı iki yanlı bir akittir. Bu akitin unsurları; satışa konu edilen taşınmaz, satış bedeli, devir taahhüdüdür. Satışa konu taşınmazdan amaç; tapu sicilinde kayıtlı bulunan taşınmaz olup, resmi şekilde yapılmak gerekir. Tapulu taşınmaz mülkiyetinin satış yoluyla devri, önce uygun şekilde yapılmış bir satış akdinin varlığına, sonra tapu sicilinde tescil ile tamamlanmasına ihtiyaç vardır. Tescil tasarrufi bir işlemdir. Yinelenen deyişle taşınmaz malın mülkiyeti akit ve tescil ile devredilmiş olur. Akit, yanların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının satım ve alım konusunda birleşmesidir.

Taşınmaz Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davası Nedir?

Taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davası, tapu sicilinde usule ve hukuka aykırı yapılan, artık gerçek durumu yansıtmayan kayıt ve tescil işlemlerinin gerçeğe uygun hale getirilmesidir. Bu davada tapudaki tescil hükmü mahkeme kararı ile değiştirmekte ve taşınmazın mülkiyeti de mahkeme kararı ile kazanılmaktadır.

İlgili maddelere bakmak gerekirse;

Türk Borçlar Kanunu m. 237:

“Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır.

Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz.

Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.”

Türk Medeni Kanunu m. 706:

“Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır.

Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tâbidir.”

Taşınmaz Satışının Konusu

Taşınmaz mülkiyetinin satış yoluyla devri, öncelikle yönetimine uygun bir satış sözleşmesinin yapılması, sonra tapu siciline tescil işleminin tamamlanması suretiyle mümkün olur. Satım konusu taşınmazın, satış senedinde açık seçik belirtilmesi gerekir. Başka bir deyişle, satılanın hangi taşınmaz olduğu, duraksamaya yol açmayacak biçimde anlaşılabilmelidir. Bu bir bakıma taşınmazın tapu sicilinde kayıtlı olduğu sayfa, ada ve parsel numaralarının belirtilmesini de zorunlu kılar. Satış parasının da satış senedinde açık ve seçik, gerçek miktarıyla gösterilmesi gerekir. Bilindiği gibi, taşınmaz satım akdi iki yanlı karşılıklı yükümlülükleri kapsayan bir akittir. Alıcı satış bedelini ödemek, satıcı da taşınmazın mülkiyetini devretmek yükümü altındadır. Taşınmaz mülkiyeti yeni malik adına tapuya tescil ile geçer.

Taşınmaz Satışının Şekli

Tapuda kayıtlı taşınmaz satış sözleşmesi tapu sicilinde resmi biçimde yapılır. Tapu sicilinde düzenlenmeyen taşınmaz satış sözleşmeleri geçersiz olduğu için mülkiyet alıcıya geçmiş değildir. Resmi şekil bir geçerlilik şartıdır. Satışa dayanak resmi senet tapu idaresince resmi senet tapu idaresince düzenlenir. Noterde tapulu taşınmazın satışı mümkün değildir. Noterler taşınmaz satış vaadi sözleşmesi, kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi düzenlemeye yetkilidir.

Harici Satışa Bağlanan Sonuçlar Nelerdir?

Bu sonuçları şöyle sıralayabiliriz:

  • Taşınmazı haricen satın alan alıcı, satış bedelini ödemişse, sözleşmesinin geçersizliği nedeniyle ödediği bu paranın iadesini isteyebilir. İstem zamanaşımı süresi içerisinde yapılmalıdır.
  • Alıcı, satış bedeli kendisine geri verilinceye kadar taşınmazı kullanabilir ve bu kullanma yüzünden kendisinden herhangi bir ecri misil, ya da semere istenemez. Çünkü alıcının bedel kendisine ödeninceye kadar taşınmazı geri vermeyeceğini bir defi olarak sürme hakkı vardır.
  • Alıcı haricen satın aldığı taşınmazda iyi niyetiyle bir bina inşa ederse, taşınmazın mülkiyetinin kendisine geçirilmesini talep edebilir.
  • Kadastro sırasında harici satışa itibar edilerek taşınmazın alıcı adına tescili talep edilebilir.
  • Harici satış ilişkisinin ikrar edilmiş olması, bedelinin alındığının kanıtlanması harici satışı geçerli kılmaz. Davalı satıcının açılan tapu iptal ve tescil davasını açıkça kabulü bulunmadığı sürece sonuç doğurmaz.
  • Haricen yapılan tapuda kayıtlı bir taşınmazın satışına veya satış vaadine, peyakçesi, cezai şart, zamanı rücu gibi ikincil anlaşmalar bağlanmışsa, bu anlaşmalar hukuken geçerli olmadığı gibi ifası da istenemez. Çünkü harici satış geçersizdir.
  • Uygulamada harici satış dolayısıyla alıcı tarafından kademeli dava açıldığı yoğundur. Resmi şekilde yapılmadığı ve davalının da açık kabulü bulunmadığı için ilk kademede istenen tapu ve tescil isteği reddedilip, ikince kademedeki bedelin iadesi istemi incelenmekte ve bedel ödendiği kanıtlanırsa uyarlama suretiyle bedel alıcıya tazminat olarak geri verilmektedir.

Vekil Aracılığıyla Satış

Taşınmaz, vekil eliyle satılmış olabilir. Vekaletnamede özel surette “taşınmaz devri” yönüyle satışa yetkili kılındığına ilişkin açıklık bulunmalıdır. Yoksa vekil edenin satışa icazet vermesi gerekir. Aksi halde taşınmaz satışı yapılamaz, yapıldıysa mülkiyet aktarılmış sayılmaz. Böyle bir durumda tapudaki tescil yolsuz tescil olup, iptali kaçınılmazdır.

Yolsuz Tescil Ne Demektir?

Taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davasının genelikle temelini tecil eden husus satış aşamasındaki tescilin yolsuz olmasıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’nun 1024. maddesinin 2. fıkrasında yolsuz tescil kavramı “Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” şeklinde ifade edilmiştir. Yargıtay ise, yolsuz tescil kavramını şu şekilde ifade etmiştir: “Yolsuz tescil, üst kavram olarak gerek kazanma nedenine dayanmayan haksız tescilleri ve gerekse dayandığı kazanma nedeni geçerli olmayan tescilleri kapsar. Tapu kütüğünün; maddi olarak, yani gerçekte olması gereken hakları göstermemesi; bir diğer ifadeyle bir ayni hakkın daha başlangıçtan beri tescil edilmemiş olması veya ayni hakkın sonradan haksız biçimde terkin ile ortadan kaldırılmış olması hallerinde de, kütüğün yolsuzlaşması söz konusudur.

İhale İle Satış Nedir?

İhale sonucu edinilen mülkiyet, ihalenin feshedilmesi üzerine yolsuz tescil haline dönüşebilir. Bu aşamada taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davası açılabilir. İhalenin usulsüzlüğünden bahisle feshi istenebileceği gibi, ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı tescilin yolsuz olduğu ileri sürülerek tapu iptal ve tescil davası açılmasına da yasal engel yoktur. İhalenin feshi isteklerinin reddedilmiş olması keyfiyetinin, temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmayacağı kabul edilmelidir.  Uygulamada menfi tespit davası açan borçlunun aynı zamanda ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı tescilin yolsuz olduğu iddiasıyla tapu iptal ve tescil davası açıp açamayacağı konusunda duraksama görülmektedir. Böylesi bir kuşkunun giderilmesi için Yargıtay kararından yapılan alıntı şudur: “..dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada yolsuz tescil hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.

Taşınmaz satış Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davalarında görevli mahkeme uyuşmazlığın niteliğine göre değişmektedir. Taşınmazın devri borcu bir tüketici işleminden kaynaklanıyorsa dava tüketici mahkemesinde açılmalıdır. Uyuşmazlık her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili ise ticaret mahkemeleri görevli olacaktır. Sahte belgeye dayalı olarak yolsuz tescilden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir. Tapu iptali ve tescil davalarında yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.

Taşınmaz satış Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davası İle İlgili Yargıtay Kararları

Yargıtay 14.HD. E:2016/ 8805 K:2019 / 2897 KT: 01.04.2019:

Davacı vekili, davacının babası murisi … ’ın ölümü üzerine dava konusu 848 parsel sayılı taşınmazın intikal ettiğini, muris …’ın diğer mirasçılarından …’ın babalarından kalan taşınmazın 15.052.800 hissesinden kendisine intikal edecek olan 2.588.800 payı davacı olan kardeşi …’a sattığını 1976 tarihli harici satış sözleşmesi attığını, …’ın sözleşmede taşınmazın kadastro müdürlüğünde itirazlı olması nedeniyle itiraz sonuçlanınca tapusunun devredileceğini taahhüt ettiğini ve zilyetliği devrettiğini, …’ın 11.10.1993 tarihinde vefatı ile geriye mirasçıları olarak davalıları bıraktığını, tüm bu nedenlerle …’ın harici satış sözleşmesi ile devretmiş olduğu 848 parseldeki davalılar adına tescil edilmiş olan 2.588.800 hissenin tapu kaydının iptali davacı adına tesciline mümkün olmadığı takdirde 1976 tarihli satış sözleşmesinde ödenmiş bulunan 50.000,00TL’nin günümüz değerine uyarlanarak davalılardan alınarak davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, kadastronun kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava; taraflar arasındaki tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, iadesi talebine ilişkindir.

Dava şartları mahkemece, davanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Hak düşürücü süre, özel kanun olan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra artık, “kadastrodan önceki nedenlere” dayanılarak dava açılamaz.

Gerçekten, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmünce tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Ne var ki davacı, tapu iptal tescil isteği yanında talebinin kabul görmemesi halinde tazminat talep etmiştir.

Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.

Borçlar Kanununun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki (TBK’nın 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.

Sebepsiz zenginleşme; bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.

Dava konusu taşınmaz yönünden; taraflar arasındaki harici satış sözleşmesi taşınmazın bulunduğu bölgedeki kadastro tespitinin kesinleştiği 10.10.1983 tarihinden önce yapıldığı için, her ne kadar sözleşme adi yazılı şekilde yapılmış olsa da geçerli sayılmaktadır.

Bu bilgiler ışığında somut olayda; dava konusu 848 parsel sayılı taşınmazın kadastro kesinleşme tarihinin 10.10.1983 tarihi olduğu, davanın açılış tarihinin ise 17.11.2014 olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu kuşkusuzdur. Dava konusu taşınmazın satışa konu olduğu tarihte tapusuz yerlerden olduğundan harici satış sözleşme ile devri geçerli olup, mahkemece tescil yönünden hak düşürücü süre gözetilerek davanın reddine karar verilmesi doğru ise de, geçerli sözleşme nedeniyle davalı taraf edimini yerine getirmediğinden sözleşmedeki bedeli iade etmek durumundadır.

Geçerli sözleşme ifa edilmediğinden yapılması gereken iş bu sözleşme ifa edilmiş olsaydı, davacı taraf hangi oranda zenginleşecek ise bu miktarın hüküm altına alınmasıdır. Bu durumda mahkemece, satışa konu hisseyi dava tarihindeki gerçek değeri bilirkişilere hesaplattırarak bu miktar üzerinden karar verilmesi gerekirken tazminat yönünden de hak düşürücü sürenin dikkate alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.04.2019 tarihde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 8.HD.  E:2014/ 22138 K:2016 / 8537 KT: 09.05.2016

Dava ve Karar: … ve müşterekleri ile … ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davasının kabulüne dair … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen … sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacılar vekili, vekil edenlerinin mirasbırakanı …’ın 1996 yılında tapuda davalı … adına kayıtlı bulunan … parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payı haricen satın aldığını açıklayarak .. parselde davalı … adına kayıtlı 1/2 payın tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tesciline; bu mümkün olmadığı takdirde davalıya ödenen satış bedeli nedeniyle şimdilik 10.000 TL’nin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı … davaya cevap vermemiş, ölümünden sonra davaya dahil edilen mirascıları ise davacılar ile mirasbırakanları …’in ilk defa 23.02.2000 tarihinde nizalı hale geldiğini, talebin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davalı …’ün davaya cevap vermediği, mirasçılarının ise cevap süresinden sonra zamanaşımı def’inde bulundukları gerekçesiyle buna ilişkin itirazların reddine, taşınmazda 1/2 pay maliki olan …’ün harici satış nedeniyle imzaladığı senedin iptali için açtığı davada, aynı nedenle Cumhuriyet Savcılığına sunduğu şikayet dilekçesinde, şikayet nedeniyle kollukta alınan ifadesinde ve davacılardan … tarafından açılan tapu iptal tescil davasında harici satışı ve harici satış nedeniyle davacıların mirasbırakanı …’dan satış bedelini aldığını doğruladığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 22 parselde davalı … adına kayıtlı 1/2 payın tapu kaydının iptaliyle miras payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece kararda gösterilen gerekçeyle davalı mirasçıların zamanaşımı def’ine ilişkin ret kararı isabetli ise de; tapulu taşınmazların satışı resmi şekil koşuluna tabi olup, haricen satışı TMK’nın 706, BK’nın 213 (6098 sayılı BK’nun 237.), 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26 ve Noterlik Kanunu’nun 60 ve 89. maddeleri gereğince geçersizdir. Satış ilişkisinin ikrar edilmiş olması davalının davayı açık kabulü bulunmadığı sürece sonuç doğurmaz. Davalı …’ün davayı açık kabulü mevcut değildir. O halde davacıların kademeli taleplerinden tapu iptal tescil talebinin reddedilip, bedel (tazminat) isteği hakkında denkleştirici adalet ilkesi uyarınca inceleme yapılıp gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın tapu iptal tescil talebi yönünden kabul edilmesi doğru değildir.

Kural olarak, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ve 07.06.1939 tarih, 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarına göre harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Bilindiği üzere geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder.

Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilmemelidir. Davacının harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir.

O halde mahkemece yapılacak iş; dosyanın bir hukukçu, bir mali müşavir veya muhasebeci ve bir bankacıdan oluşturulacak üçlü bilirkişi kuruluna tevdi edilmesi, harici satış nedeniyle nakten ödendiği belirtilen satış bedeli tutarının, ödeme tarihinden itibaren belirlenen TEFE-ÜFE endekslerindeki artışlar, altın, döviz fiyat ve kurlarındaki artışlar, işçi ve memur aylıklarındaki artışlar ve benzeri ekonomik etkenler gözetilerek ödeme tarihinden dava tarihine kadar uyarlamanın yapılması, uyarlanma suretiyle dava tarihinde vardığı değerin belirlenmesinin istenmesi, bu konuda gerekçeli, karşılaştırmalı, tarafların ve Yargıtayın denetimine elverişli rapor alınması, ondan sonra bedel konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesinden ibarettir.

Mahkemece, yazılı gerekçeyle tapu iptal tescil talebinin kabulüne karar verilmesi yukarıda açıklanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararlarına ve açıklanan ilkelere aykırı olmuştur.

Yargıtay 14. HD E: 2015/11533 K: 2015/11176 KT: 03.12.2015:

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.06.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Davacılar, dava konusu 320 ada 4 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 1500 m2′ lik kısmının 1971 yılında davacılar murisi .. tarafından davalı belediyeden satın alınarak bedelinin 11.01.1971 tarihli ve 01.04.1971 tarihli makbuzlarla ödendiğini ve 40 yılı aşkın süredir de üzerine inşa edilen yapıda ikamet edilerek zilyet edildiğini ancak davalının tapuda ferağ vermediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davacılar murisi adına tescilini talep etmiştir.

Davalı, yasada belirlenen şekilde bir satış işlemi bulunmadığından davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 320 ada 4 parsel sayılı taşınmazın davacılar adına miras payları oranında tesciline karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekilli temyiz etmiştir.

1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2-5272 sayılı Yasanın 87. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1580 Sayılı Belediye Yasasının 70 ve 83. maddelerinde olduğu gibi 5393 sayılı Belediye Yasasının 18/e ve 34/g maddesi hükmü ile taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması halinde tahsisin kaldırılmasına, üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi 30 yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı ayni hak tesisine karar vermek belediye meclisinin görevleri arasındadır.

Taşınmazların satımı konusunda belediye meclisi kararı olmadan veya belediye meclisi tarafından bu konuda işlem yapılmak üzere belediye encümeni ya da belediye başkanına yetki verilmeden mülkiyeti belediyeye ait bir taşınmazın satışı ve satış ihalesi geçerli değildir.

Somut olayda da dava konusu taşınmazın satışına ilişkin bir belediye meclisi kararı mevcut olmadığından mahkemece davanın reddi gerekirken belirtilen husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırına iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”

Avukat vekalet ücreti ne kadardır?

Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir.  Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer.  Türk hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla avukat vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)

İlgili yazılarımız;
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?

Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz.  Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)

AV.İREM BİKE DEMİRHAN

Sivas Avukat Irem Bike Demirhan

Sohbeti Aç
Hemen iletişime geç
Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?