İdari İşlemin Unsurları
İdari işlemin unsurları yetki, şekil, sebep, konu ve amaç unsurlarından oluşmaktadır. İdari işlemin hukuka aykırılığı iş bu unsurlara aykırılık olarak tezahür etmektedir.
İçindekiler
Yetki Unsuru
İdare hukuku açısından yetki, “kişileri, eşitlik kuralını, temel hak ve hürriyetleri, kamusal para ve malları doğrudan ilgilendiren ve kamu gücü kullanımının aracı olan idari işlemin, idari teşkilat içerisinde herkes tarafından değil, yalnızca kanunla belirlenmiş ve sınırlanmış makamlar tarafından yapılabilmesi yeteneğini ifade eder”. Bu bağlamda yetki kişiye değil göreve bağlıdır dolayısıyla hizmeti ifa eden makama verilir.
Yetki kişi, konu, coğrafi alan ve zaman olarak değerlendirilmelidir. Kişi ve konu açısından yetki de hangi konuda hangi makam tarafından işlem yapılacağı hususu anlaşılır. Coğrafi alan açıdan yetki, idarenin yetkisini kendisine tanınmış olan coğrafi alan sınırında kullanmasıdır. Zaman açısından yetki idari organ veya makamların usulüne uygun göreve getirilmelerinden itibaren çeşitli nedenlerle görevleri sona erene kadar ki dönemde yetkilerin kullanımını ifade eder. Bazı durumlarda idareye yetki yasayla belirli bir süre için tanınmış olabilir, idarenin yetkisini belirlenen bu sürede kullanması gerekir ki bu durumda zaman açısından yetki kapsamında değerlendirilmektedir.
İdari işlemlerin hukuken geçerli sayılması için kararların kanunla yetkili kılınan makam ve kişilerce alınması gerektiğinden idari makamların işlemin yetki unsurunda takdir yetkisi olamaz.
İdari işlemde yetki konusunun incelenmesinde temel husus işlemi gerçekleştirmiş olan kişinin idare adına irade kullanma yetkisinin varlığıdır. Eğer işlemi gerçekleştiren kişinin idare adına irade açıklama yetkisi yoksa o zaman işlem “yok” hükmündedir. Aynı şekilde irade açıklamaya yetkili makam bu yetkisini başka bir işlevin yerine geçerek mi kullanmış (örneğin yasa koyucu ya da mahkemeler adına mı kullanmış) sorusunun cevabı olumlu ise işlev (fonksiyon) gaspından bahsedilir ve bu şekilde gerçekleştirilen işlemler de yok hükmündedir.
Ancak savaş, felaket ve afetler gibi olağanüstü durumlarda idare adına irade açıklamaya yetkisi olmayanların gerçekleştirdikleri işlemler olağanüstü koşullar göz önünde bulundurularak yetkili görevlilerce yapılmış gibi kabul edilebilir ki bu işlemleri gerçekleştirenler fiili görevli (ajan) olarak adlandırılırlar. Ayrıca yokluk hükmü her yetkisizlik durumunda geçerli değildir, yokluktan bahsedebilmek için işlev veya yetki gaspıyla ağır ve bariz yetki tecavüzü bulunmalıdır.
Şekil Unsuru
İdarenin işlemlerini gerçekleştirirken önceden belirlenmiş şekil kurallarına riayet etmesi şekil unsurunu oluşturur. Özel hukukta şekil genel bir kural olarak düzenlenmemişken, kamusal işlemlerde şekil, işlemin kamu yararına uygunluğunu sağlayacak önemli bir olgu olarak nitelendirilmektedir. İdari işlemler muhatapları açısından geniş ve ağır sonuçlar doğurabilmekte, tek taraflı niteliğiyle bireyleri ve hatta toplumu muvafakatleri olmadan yükümlülük altına sokabilmektedirler, bu bağlamda gerçekleştirilen işlemlerin varlığı, kapsamı ve anlamı hakkında çeşitli yorum ve anlaşmazlıklara yer vermemek açısından idari işlemlerin belirli şekillere tabi olarak düzenlenmesi gerekmektedir.
İdari işlemin kural olarak yazılı düzenlenmesi gerekir ve bu husus mevzuatın çeşitli maddelerinde zikredilmiştir. İdari işlemin yazılı düzenlenmesiyle kararı oluşturan iradenin maddi dünyaya yazılı olarak açıklanması sağlanır ayrıca idarenin denetimi gerçekleştirilir ve idari işleme ilişkin olaylar da belgelenmiş olur.
İdare idari eylem veya işlem yapılması için kendisine yapılan başvuruları cevapsız bırakamaz, ancak eğer idare belirtilen sürenin sonunda yukarıdaki düzenlemelere rağmen cevapsız bıraktıysa başvuru reddedilmiş sayılacak ve idarenin iradesini belirtmemiş olması da idari bir karar sayılacaktır ki öğretide bu karar zımni ret kararı olarak adlandırılır.
İdari işlemin şekil unsurlarından birisi de “açık” olmasıdır. Açıklık özellikle bireylerin menfaatleri aleyhinde olan ya da bireyleri bağlayıcı nitelikteki kararlarda idarenin kararın içeriğini ve sonucunu göstermesi açısından önemlidir.
Sebep Unsuru
“İdarenin iradesini harekete geçiren ve içeriğini belirleyen hukukça tanınabilir maddi veya hukuksal durumlar idari işlemin nedenidir”. Sebep idareyi işlem yapmaya sevk eden saiktir. Diğer bir deyişle sebep, idari işlemin içeriği ile idarenin beyanı arasındaki illiyettir. Sebep, idari işlemin hem dayanağını hem de yapılış gerekçesini oluşturur. İdari işlemin sebebi işlemin yapılmasına zemin hazırlayan olgulardır. Sebep idarenin işlem yapmasını sağlayan etkendir ve doğal olarak her idari işlemin bir sebebi vardır, bu sebep hukuki, hukuk dışı, gerçek, gerçek dışı olabilir ama nihayetinde her işlem bir sebepten doğar. “İdare hukukunda sebep dendiğinde, idari işlemin dışında, idareyi böyle bir işlem yapmaya yönelten etkenler anlaşılır.
Bir başka ifadeyle idari işlemin sebebi, o idari işlemden önce gelen, idareyi o işlemi yapmaya sevk eden ve objektif hukuk kurallarınca belirlenmiş bir etkendir”.
“İdarelerin tesis ettikleri işlemlerin unsurlarından olan sebep unsuru, idareyi işlem yapmaya iten hukuki neden, bir başka ifadeyle; tüm idari işlemlerde olduğu gibi işlemle gerçekleştirilmeye çalışılan kamu yararına dayanan hukuki, somut durumdur. İdari işlemin sebep ögesindeki hukuka aykırılık işlem yargı mercii önüne getirildiğinde resen dikkate alınacaktır”. Sebep idarenin harekete geçmesini sağlayan hukuki ve fiili olguların tamamıdır. Aslında sadece idarenin değil, genel olarak devletin gerçekleştirdiği işlemlerin tamamının belirli bir sebebi olması gerekir. İşleme uygulanacak hukuk kuralının belirlenmesi de sebep unsuru sayesinde olur
Konu Unsuru
İşlemin konusundan kasıt hukuk düzeninde meydana getireceği sonuç ve değişikliktir. İşlemin konusu aslında işlemin kendisi yani işlemin içeriğidir. İşlemin konusu “meşru ve mümkün” olmalıdır. Yani idare gerçekleşmesi mümkün olamayacak bir konuyla hukukun ve genel ahlak kurallarının kabul edemeyeceği hususlarda işlem yapamaz. Özel hukuktakinin aksine idare işlemin konusunu seçmek açısından bir serbestiye sahip değildir, zira kural olarak idari işlemlerin konusu ve doğuracakları sonuçlar önceden yasalarda belirlenmiştir.
Konu unsuru açısından şu hususlar dikkat edilmesi önemlidir;
– Konu mevzuata uygun olmalıdır. Bu bağlamda idare mevzuatta izin verilmeyen bir konu hakkında işlem yapmayacaktır. Ayrıca işlemin dayanağı olan mevzuatta o işlemin konusu açıkça düzenlenmiş olmalıdır, mevzuatta bulunmadığı halde muhataplarına yükümlülükler yükleyen işlemler konu unsuru açısından hukuka aykırıdırlar. Ek olarak idare işlemi gerçekleştirirken ilgili mevzuatı doğru yorumlama hususuna dikkat etmelidir.
– İdare hukukunun statüter bir hukuk dalı olmasıyla idarenin kanuniliği ilkesinin bir sonucu olarak idari işlemin konusu üzerinde idare serbest değildir, mevzuatta belirlenmiş bir konuda işlem yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Ayrıca konu unsuru mevzuatta açıkça yer aldığı takdirde idare bu konu dışında sonuç doğuracak başka bir işlem gerçekleştiremez. İdare işlemi gerçekleştirirken özel kanun/genel kanun, yeni kanun/eski kanun uygulamasına dikkat edecektir.
– İdare kural olarak geçmişe yönelik hüküm ve sonuç doğuran işlemler tesis etmemelidir, bu husus hukuk kurallarının uygulanmasıyla ilgili genel bir hukuk kaidesidir, idari işlemler açısından da geçerlidir.
– Mahkeme kararlarının uygulanmasına yönelik işlemlerde işlemin konusu mahkeme kararlarını gereği gibi yerine getirecek durumda olmalı, yargı yerinin kararını geçersiz kılacak işlemler yapılmamalıdır.
– İşlemin konusu kazanılmış hakları ihlal etmemelidir.
Amaç Unsuru
Amaç unsuru ile anlatılmak istenen işlemin gerçekleştirilmesiyle elde edilen sonuçtur. Amaç, idari işlemi gerçekleştiren kamu görevlisinin gerçekleştirdiği işlemin sonucu konusunda zihninden geçen niyettir. Amaç unsuru işlemi gerçekleştiren kamu görevlisinin sübjektif düşüncesini, iç alemindeki hislerini yansıttığından objektif nitelikte olan sebep unsurundan farklı olarak sübjektif niteliktedir.
İdari işlemlerde amaç, kamu yararını temin etmenin yanı sıra kamu hizmetlerinin etkin, istikrarlı, verimli yürütülmesini sağlamaktır. İdare işlemlerinde kişisel, siyasi amaç güdemez, üçüncü kişileri koruma maksadıyla hareket edemez. İdari işlemin hizmet gereklilikleri ve kamu yararından başka bir amaçla gerçekleştirilmesi, amaç unsurunda sakatlık oluşturur.
Sebep unsuru ve amaç unsuru birbiriyle bağlantılı kavramlardır. Bu iki unsur arasında sıkı bir ilişki bulunur. İdare idari işlemleri gerçekleştirdiği sırada işlemin sebep unsuruna ilişkin verilerin değerlendirilmesinde kendisine verilen karar alma gücünün amacını da dikkate almalıdır. Yasalarda sebep unsurunun düzenlenmediği durumlarda idari işlemin amacı genel amaç olan kamu yararı ve özel amaç göz önüne alınarak belirlenebilir, hatta sebep unsurunun yasada belirlendiği durumlarda dahi somut olayda sebeplerin idare tarafından oluşturulma biçimleri de genel ve özel amaçla değerlendirilebilmektedir.
Konuya İlişkin Yargıtay Kararları
Danıştay 11. Daire E. 2006/2398 K. 2007/375 T. 22.01.2007:
“Olayda, dava konusu işlemin dayanağını teşkil eden 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun 37/h maddesinde yer alan ”bir katını geçmemek üzere” ibaresinin Anayasa Mahkemesinin 29.11.2005 gün ve E:2005/6, K:2005/21 sayılı kararıyla yürürlüğü durdurulmuş, 29.11.2005 gün ve E:2005/6, K:2005/93 sayılı kararıyla da iptal edilmiştir.
Her ne kadar dava konusu işlemler 2005 yılı Bütçe Kanununun 37/h maddesinin iptal kararından önce tesis edilmiş ve Anayasanın 153. maddesinin 3. fıkrası, “Kanun, Kanun Hükmünde Kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırılabilir” 5. fıkrasında ise; “iptal kararları geriye yürümez” kuralını taşımakta ise de; Anayasa Mahkemesince bir Kanun veya Kanun Hükmünde Kararname’nin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasanın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşeceği için uygun görülemez.
Öte yandan, Anayasanın 153. maddesinde yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplum huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemek amacıyla kabul edilmiş olup, bu kuralın mutlak anlamda anlaşılıp uygulanamayacağı, özellikle bir davaya bakmakta olan mahkeme tarafından itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürülen konularda uygulanmasının mümkün olmadığı, aksi halde Anayasanın 152. maddesinde düzenlenmiş olan;
“Anayasa’ya aykırılığın diğer mahkemelerce ileri sürülmesi” (itiraz) yoluna başvurulan Kanun ya da Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili kararının beş ay içinde gelmemesi halinde mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağına işaret edilen 12. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” yolundaki kural da Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış bulunan ve bakılmakta olan davalarda uygulanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Bu durumda, idari işlemlerin dayandığı “sebep unsurunun” yani yönetimi böyle bir işlemi yapmaya yönelten gerekçenin sakat olması halinde idari işlem de sakat olacağından, 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun 37/h maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine, dava konusu işlemin yasal dayanağı ortadan kalkmış bulunduğundan dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle Ankara 8. İdare Mahkemesinin 30.11.2005 gün ve E:2005/580, K:2005/1750 sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 22.1.2007 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.”
Avukat Vekalet Ücreti Ne Kadardır?
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. İcra hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2024 -2025 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
İlgili yazılarımız;
- İdari İşlemin Unsurları
- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na Göre Disiplin Suç ve Cezaları
- Yürütmenin Durdurulması
- Tam Yargı Davaları
- İptal Davaları
- İdari sözleşmeden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?
Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
AV.İREM BİKE DEMİRHAN