Geçit Hakkı Davası
Geçit hakkı davası, zorunlu geçit hakkının tesisi amacıyla açılan bir davadır. Normal geçit irtifakları karşısındaki farklı birtakım yönleri nedeniyle, zorunlu geçit hakkı, özel bir sınırlı aynî hak türü olarak eşya hukuku alanında önemli bir yer tutmaktadır. Zira, bu hak, doğrudan doğruya taraflar arasında kurulmuş olan bir sözleşmeye dayanmayıp; mülkiyet hakkına dolaylı bazı sınırlar getiren bir yasal sınırlama hükmünden kaynaklanmaktadır. Bu nedenledir ki, yasal irtifak hakları adıyla da anılmakta ve kaynağını tarafların irade özerkliğinde bulan normal irtifaklardan farklı olarak, komşuluk hukuku kökenli bir yasal zorunluluğa dayandırılmaktadır.
İçindekiler
- 1 Geçit Hakkı Davası Nedir?
- 2 Geçit Hakkının Kurulabilmesi İçin Koşullar Nelerdir?
- 3 Geçit Hakkının Kurulabilmesi İçin Genel Koşullar Nelerdir?
- 4 Geçit Hakkının Kurulabilmesi İçin Özel Koşullar Nelerdir?
- 5 Geçit Hakkı Davasında Yargılama Süreci
- 6 İlgili Yargıtay Kararları
- 7 Avukat Vekalet Ücreti Ne Kadardır?
Geçit Hakkı Davası Nedir?
Geçit hakkı davası, ana yola çıkışı olmayan parsel maliki tarafından komşu parsellerden yola çıkış için gerekli iznin alınamaması halinde başvurulacak bir kanuni yoldur. Bu kanun yolu Türk Medeni Kanunun 747. maddesinde düzenlenmiştir. Taşınmazın vasfı ister tarla olsun ister arsa olsun her parselin ana yola çıkış hakkı bulunmaktadır. Komşuların bu çıkışa izin vermemesi halinde hakim kararıyla bu hak elde edilebilir.
Geçit Hakkının Kurulabilmesi İçin Koşullar Nelerdir?
Zorunlu geçit hakkının kurulabilmesi için bulunması gerekli koşulları, başta genel ve özel yasal koşullar olmak üzere, yargı uygulamalarında somut olay gruplarına özgü aranılan koşullar şeklinde üç ana grupta ele almak mümkündür. Ancak, bu koşulların tamamının gerçekleştiği durumlarda mahkeme tarafından zorunlu geçit hakkı kurulabilir. Bu nedenle, bu koşulların tamamının bir arada bulunduğu olaylarda zorunlu geçit hakkının varlığında söz edilebilecektir. Aşağıda, bu koşullar sırasıyla, hem teorik ve hem de uygulamalı açılardan, özellikle Yargıtay’ın önüne gelen somut olaylara ilişkin olarak verdiği kararları da dikkate alınmak suretiyle, ana hatlarıyla ele alınmaya çalışılmıştır.
Geçit Hakkının Kurulabilmesi İçin Genel Koşullar Nelerdir?
Zorunlu geçit hakkı kurulması isteminin kabul edilebilir olması için, yasal açıdan gerekli genel koşulların ne olduğunu belirlerken, TMK. m. 747 hükmüne baş vurulmalıdır. Gerçekten de, anılan maddenin “Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tanı bir bedel karşılığında geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir.” biçimindeki ikinci fıkra hükmü, öncelikle bulunması gerekli genel koşulların ortaya konulmasında yardımcı olmaktadır. Bu ve ilgili diğer maddeler (TMK. m. 704, 715, 747 ve 748) çerçevesinde, genel koşullar, sırasıyla aşağıda belirtilenlerden ibarettir:
Hakkın Üzerinde Kurulacağı Taşınmazın Özel Mülkiyet Konusu ve Tapuya Kayıtlı Olması Koşulu
Zorunlu geçit hakkının varlığı için gerekli ilk genel koşul, yararına geçit yeri istenen yararlanan (hâkim) taşınmaz ile üzerinde geçit hakkı kurulacak yüklü (hadim) taşınmazların tamamının özel mülkiyete konu ve tapuya kayıtlı arazi olmasıdır. O halde, salt zilyetliğe konu taşınmazlar ile arazi niteliğinde olmayan ancak, taşınmaz mülkiyetine konu olan haklar ve yerler (örneğin, tapu kütüğünde ayrı bir sayfaya kayıtlı bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler) yararına zorunlu geçit hakkı kurulamaz. Özellikle, yararına geçit hakkı kurulacak taşınmazın tapu kaydı olmaması durumunda ne olacağı sorunu önem taşımaktadır.
Bu sorun ile karşılaşan Yargıtay, özellikle tapusuz taşınmazlardan yararlanma bağlamında, geçit isteminde bulunan kişinin mevcut hukuksal yararı dolayısıyla, kendi zilyetliğindeki bu taşınmazın adına tapuya geçirilmesi için bir tapu tescili davasını ya da taraflar arasında bir yararlanma anlaşmasıyla yol olarak ayrılan yere yönelik bir el atma eylemi varsa bunun önlenmesi davası açabilme konusunda yetki ve mehil verilerek tescil ya da el atmanın önlenmesi kararı alınması yönünde kararlar vermiştir . Kanımızca, tapusuz taşınmazlarla ilgili zorunlu geçit davalarının da yasal çerçevede gerektirici nedenleri gösterilmek suretiyle yargısal bir çözüme kavuşturulması, istisnaden kişisel nitelikli zorunlu geçit irtifakı kurulabileceğinden, mümkün görülebilmelidir.
Ancak, doktrinde, Yargıtay’ın kararlarında olduğu gibi, özellikle açılacak bir tapu tescil davasının mahkemece reddedilmesi gerektiği ve sadece davada her iki tarafın malik sıfatıyla zilyetliği sabit görüldüğünde ise, davacı lehine kişisel (şahsa bağlı) bir geçit hakkı tanınmasına karar verilebileceği görüşü ileri sürülmüştür.
Geçit Gereksiniminin Zorunlu Olması
Geçit gereksinimindeki zorunluluk, somut ve objektif ölçütler yardımıyla belirlenir. Bu nedenledir ki, geçit zorunluluğu, duruma göre mutlak ya da nisbî bir nitelik gösterebilir. Bu ise, geçit gereksinimi duyan taşınmazın hiç ya da yeteri kadar bağlantısının bulunmaması nedeniyle genel yola çıkamayacak durumda olup olmamasına bağlıdır. Zorunlu geçit hakkı tanınmak suretiyle, geçit gereksinimi içinde bulunan taşınmazın genel yolla birleştirilmesini talep yetkisi sağlanmış olmaktadır. Burada, genel yol terimi ile kasdedilen ise, kısaca, kamusal kullanıma özgülenmiş ve olağan ölçülerde herkes tarafından gelip geçilmek suretiyle kullanılmakta olan yollardır. Örneğin, devlet yolları, il yollan ve köy yolları biçiminde yetkili kamu tüzel kişiliği tarafından kamunun kullanımına özgülenerek her bir bireyin başlı başına yararlanabileceği türden yollar genel yol nitelilği taşır.
Geçit gereksinimindeki zorunluluğun mutlak mı yoksa nisbî mi olduğu o taşınmazın geçitten tamamen ya da kısmen yoksun kalması noktasına bakılarak belirlenecektir. Kısaca, geçit yoksunluğu olarak da belirtilen mutlak geçit zorunluluğunda, geçite gereksinimi olan taşınmazın genel yolla hiçbir bağlantısı yoktur. Yani, herhangi bir ara yol, sokak veya özel bir yoldan ana (genel) yola çıkamama hali söz konusudur. Bu hal, daha başlangıçtan bu yana olabileceği gibi kadastro ve imar uygulamaları çerçevesinde gerçekleşen parselasyon işlemlerine bağlı arazi bölünmeleri ya da kamulaştırma işlemleri sonucunda olabilir. Mutlak geçit zorunluluğunun bulunup bulunmadığını ortaya çıkarma amacıyla yapılacak keşifte o taşınmazın genel yola hiçbir cephesinin olmaması anlaşıldığı takdirde, artık geçit gereksiniminin mutlak bir zorunluluk gösterdiği kabul edilir.
Tam Bedelin Ödenmesi Koşulu
Zorunlu geçit hakkının kurulmasında gerekli genel koşullardan üçüncüsü, bu hakkın tam bir bedel karşılığında kurulabilmesidir. Bu esaslı koşulun anlamı, zorunlu geçide katlanmak yükümlülüğü altında kalan yüklü taşınmaz malikinin, bu yüzden uğramış olduğu bütün zararların belirlenen denkleştirilme bedeli ödenerek karşılanmasıdır. Kendisine yasa ile zorunlu geçit hakkı kurulmasını isteme yetkisi tanınmış olan yararlanan taşınmaz maliki, hukuka uygun ancak zarar veren müdahalesi karşılığında mahkemece belirlenecek olan tam bedeli ödemekle yükümlüdür.
Zorunlusu ve zorunlu kaynak hakkı gibi diğer zorunlu irtifak haklarında olduğu gibi, bu esaslı koşulun bir gereği olarak bedeli mahkeme dışında taraflar aralarında serbestçe kararlaştırabilirler. Ancak, böyle bir kararlaştırmanın olmadığı durumlarda ise, artık zorunlu geçit hakkı kurulması davasını hükme bağlayacak olan mahkeme, geçide katlanan yüklü taşınmaz maliki için ne kadar bir bedelin tazminat olarak ödeneceğini belirleyecektir. Esasen bu belirleme bir tazminat hesaplaması olmaktan öte, bir fedakârlıkların denkleştirilmesi işlemidir.
Mahkemece, keşif sonrasında alınan yerel veya teknik bilirkişilerin raporlarında belirttikleri bedeller karşılaştırmalı olarak değerlendirilip, bu konuda gerekli bütün araştırma ve incelemeler yapıldıktan sonra tam bedel takdir edilmiş olacaktır. Bu bağlamda, geçit olarak bırakılmak suretiyle yola tahsis edilen yerin değeri, yolun geçmesiyle birlikte taşınmazın uğradığı değer kaybı, yolun geçtiği taşınmazdaki gelir azalması gibi hususlar hep birlikte değerlendirilmelidir.
Geçit Hakkının Kurulabilmesi İçin Özel Koşullar Nelerdir?
TMK. zorunlu geçit hakkı kurulmasını isteme yetkisine sahip olunabilmesi için bazı özel yasal koşulların da bulunmasını aramaktadır. Aşağıda üzerinde sırasıyla duracağımız bu özel koşullar, genel koşullar ve somut uygulamaya bağlı olan diğer koşullarla birlikte gerçekleştikten sonra, mahkemece saptanan çerçevede zorunlu geçit hakkının tapu kütüğünün irtifaklar sütununa kaydı işlemi yapılabilecektir.
Geçitin En Az Zarar Verecek Biçimde Kurulması Koşulu
Zorunlu geçit kurulabilmesi için gerekli bu özel koşul, zorunlu geçidin kurulmasında en az zarar kavramının anlamının ortaya konulmasını gerektirmektedir. Öncelikle belirtmelidir ki, diğer seçenekler arasından seçilen yolun sadece en kısa oluşu veya en düşük masrafı gerektirmesi gibi durumlar en az zarar verme koşulunun gerçekleşmiş olduğunun kabulünü zorunlu kılmamaktadır.
Zira, bu iki nokta yanında, geçit hakkının yük altına alınacak olan taşınmazın ekonomik ve geometrik bütünlüğünü bozucu bir şekilde tamamen ikiye bölünerek kurulmaması; çizimi yapılan yol güzergâhının izleyeceği sınırlar itibariyle elverişsizliği; üzerinden yolun geçirileceği taşınmazın hizmet ettiği bir tarımsal ya da sınaî işletmeye özgü faaliyet alanına girmemesi; yüklü taşınmazın yapısal durumu ve üzerinde ekili bulunan şeylerin niteliği ile birlikte bu arazinin kullanımı ve işletilmesinde uzun dönemde ortaya çıkması olası değişikliklerin önceden görülememesi gibi birer alternatif olgu oluşturan diğer bütün seçenekli durumlar çerçevesinde, yüklü taşınmazın somut ve objektif kullanım amacı da dikkate alınarak, en az zarar verme koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenecektir.
Taraf Çıkarlarının Dengelenmesi Koşulu
Zorunlu geçit hakkının kurulmasında, taraf yararlarının dengeli bir biçimde gözetilmesi koşulu, fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi bağlamında temel belirleyiciliği olan önemli bir sorun kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle, zorunlu geçitlerin komşuluk hukukundan kaynaklanması ve kural olarak bir eşyaya bağlı irtifak türünden olmaları nedeniyle, birbirine komşu taşınmazların nitelikleri, geometrik ve ekonomik bütünlükleri ile zorunluluk içerisinde geçit gereksinimindeki taşınmazdaki doğrudan genel yol bağlantısı oluşturulma gereği bir arada değerlendirilerek hakkaniyetli bir çıkar dengelemesi yapılmalıdır.
Bu özel koşul çerçevesinde, zorunlu geçit irtifakı ile ilgili somut uyuşmazlıkların çözümünde dikkat çeken bazı hususlar vardır: Bunlardan ilki, geçit boyutunun (örneğin, yolun genişlik ve uzunluğu gibi) bir yandan yüklü taşınmaz yönünden ağır derecede ve haklı sayılamayacak ölçülerde olmaması; diğer yandan, yararlanan taşınmazın gereksinim sınırını gerçeğe ve hakkaniyete uygun bir belirlemeye dayanarak ödenecek bedelin saptanması ile ilgilidir. İkinci bir durum ise, komşulardan olabildiğince en az sayıda kişiyi rahatsız edip etmeme ile ilgilidir.
Bu gibi durumlarda, zorunlu geçidin yeri, yönü, süresi, fiziksel ve geometrik kapsamı ile birlikte geçit yetkilisi kişiler ve yararlanmanın şekli gibi somut özgülemeye ilişkin konular, tarafların karşılıklı yararları somut olay adaletine uygun bir biçimde tartılmalıdır. Bu amaçla, geçit vermekle yükümlü tutulacak yüklü taşınmazdan geçit kurulduktan sonra yararlanılması olanağının ileride bulunup bulunmayacağına; geçit yüzünden yüklü taşınmaz malikinin uğrayacağı zarar ile yararlanan taşınmaz malikinin elde edeceği yarar arasında açık bir orantısızlığın ortaya çıkıp çıkmayacağı; dava konusu taşınmazın çevre yollarla bağlantısını ve komşu taşınmazlarla olan konumlarını gösteren ayrıntılı paftaların yerel ve teknik (uzman) bilirkişilerle birlikte keşifte zemine aplike edilerek somut olayda belirli bütün alternatif geçitler karşılaştırılıp, ilgili taşınmazların tapu maliklerinin de görüşleri alınarak, en az zarara uğrayacak yüklü taşınmazın hangisi olacağı belirlenecektir.
Geçit Hakkı Davasında Yargılama Süreci
Geçit hakkı davasında görevli mahkeme dava konusu taşınmazın bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesidir ve dava geçit hakkının tesis edilmesi istenen parselin malikine karşı açılır. Geçit davaları nispeten yargılaması hızlı gerçekleşen davalar arasındadır. Geçit davası ne kadar sürer sorusuna net bir cevap vermek mümkün olmamakla birlikte mahkemenin yoğunluğuna göre en fazla bir yıl içerisinde geçit davaları karara bağlanabilmektedir. Önemli olan mahkemenin gerekli delilleri toplayarak davayı karar aşamasına getirmesidir.
Bu davalarda en önemli delil yapılan keşif neticesinde alınan geçit hakkı tesisi bilirkişi raporudur. Mahkeme dava açıldıktan sonra uygun bir keşif tarihi belirleyerek taraflara tebliğ eder. Keşfe varsa tarafların tanıkları ile bilirkişi heyeti iştirak eder. Geçit keşiflerinde hakimin takdirine göre harita mühendisi, kadastro teknikeri, ziraat mühendisi gibi teknik bilirkişiler yer alabilir.
Mahkemece yapılan keşifte taraflar ile tanıkları dinlenir. Dava konusu parselin konumu ve komşu parselleri tespit edilir; hangi yollarda yola çıkışın yapılabileceği bilirkişiler tarafından alternatifleriyle birlikte belirlenerek mahkeme bir rapor halinde sunulur. Mahkeme hazırlanan rapor doğrultusunda en makul olan yolu belirler ve bu yola ilişkin tespit edilen geçit hakkı bedeli yatırılmak üzere davacıya süre verir. Bu bedel yolun kullanılabilmesi için bir kereye mahsus ödenmek üzere belirlenen bir ücret olup yolun mülkiyetini davacıya geçirmez; sadece kullanım hakkı verir. Bedelin depo edilmesi ile birlikte mahkeme hükmünü açıklar ve durumu tapuya bildirir.
İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 14. HD. E:2009/14164 K:2010/189 KT:19.01.2010:
“ÖZET: Geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli; taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Dava: Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.01.2007,17.03.2008 ve 28.01.2009 günlerinde verilen dilekçeler ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.06.2009 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Sibel vd. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Dava ve birleştirilen davalar ile davacı, 1908 parsel sayılı taşınmazı yararına 1907, 5392, 5391, 5393 ve 1910 parsel sayılı taşınmazlardan Türk Medeni Kanunu’nun 747. maddesi hükmü uyarınca geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacıya ait 1908 parsel sayılı taşınmaz yararına 1907, 5392 ve 5393 parsel sayılı taşınmazlardan geçit kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, 5393 parsel sayılı taşınmaz maliki Sibel ile Dilber temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi, geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine geçit ihtiyacı> veya <geçit yoksunluğu>, ikincisine de geçit ihtiyacı> ya da <geçit yetersizliği> denilmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Somut olaya gelince;
Yukarıda açıklandığı gibi geçit istemlerinin karşılanmasında, fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi asıldır. Aleyhine geçit kurulan ve hükmü temyiz eden 5393 parsel sayılı taşınmaz 2831 m2, 1910 parsel sayılı taşınmaz ise 17850 m2’dir. Dosyada bulunan krokiden 1910 parsel sayılı taşınmazın doğu sınırını takip edecek geçit güzergahından genel yola ulaşma olanağının bulunduğu ve bu güzergahtan kurulacak geçit hakkının fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesine daha uygun olacağı anlaşılmaktadır. Ancak, mahkemece yapılan keşif ve inceleme sırasında açıklanan bu güzergah değerlendirilmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak 1910 parsel sayılı taşınmazın yukarıda açıklanan doğu sınırı değerlendirilmeli, geçide elverişli ise bu güzergahtan geçit hakkı kurulmalıdır. Geçide elverişli olmadığının anlaşılması halinde ise şimdi olduğu gibi geçit hakkı kurulmasına karar verilmelidir.
Açıklanan bu yön göz ardı edilerek, eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 19.01.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
Yargıtay 14. HD. E:2016/17676 K: 2018/205 KT:11.01.2018:
“Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.04.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davalılar, kendilerine ait parsellerin yüzölçümü itibariyle küçük olduğunu, başka alternatiflerin değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacıya ait 2441 parsel lehine davalı …’a ait 2446 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit hakkı kurulmasına dair verilen kararın adı geçen davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 07.05.2015 tarihli 2014/12538 Esas 2015/5202 Karar sayılı ilamıyla özetle; aleyhine geçit kurulan 2446 parselin yüzölçümü itibariyle küçük olduğu, mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi de göz önünde bulundurulmak suretiyle 2445 ve 2446 parsellerin ortak sınırından ya da 2444 ve 2431 parseller üzerinden anılan parsel malikleri de davaya dahil edilerek geçit kurulmasının mümkün olup olmadığının araştırılması gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulü ile davacıya ait 2441 parsel lehine 2246 ve 2245 parseller üzerinden fen bilirkişisinin 05.06.2016 tarihli raporu ve ekli krokisinde 6 no’lu alternatif olarak J, L ve M harfleriyle gösterilen 155,33 m2’lik kısımda geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı … temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Somut olaya gelince, her ne kadar 05.06.2016 tarihli fen bilirkişisi raporu ve ekli krokisinde 6 no’lu alternatif olarak belirtilen güzergahtan geçit hakkı kurulması yerinde ise de aleyhine geçit kurulan taşınmazların parsel numaraları gerçekte 2445 ve 2446 iken hüküm sonucunda 2245 ve 2246 olarak gösterilmesi doğru olmadığı gibi kurulan geçidin eninin belirtilmemesi de doğru değildir.
Bu durumda mahkemece, hüküm sonucunda aleyhine geçit kurulan taşınmazların parsel numaralarının doğru bir şekilde gösterilmesi ve kurulan geçidin eninin belirtilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı …’ın sair temyiz itirazlarının reddine, (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
Avukat Vekalet Ücreti Ne Kadardır?
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. İcra hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
İlgili yazılarımız;
- Geçit hakkı davası
- Kamulaştırmasız El Atma
- Taşkın Yapı (Taşkın İnşaat)
- Şufa Hakkı Davası
- Ferağa icbar davası
- Kamulaştırmasız fiili el atma davası
- Kamulaştırmasız hukuki el atma davası
- Taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davası
- Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi
- Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinin Tapuya Şerhi
- Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davası
- Tapu iptal ve tescil davası
- Ortaklığın giderilmesi davası nedir?
- Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davasının Açılamayacağı Durumlar
- Miras hukuku
- Satış yoluyla ortaklığın giderilmesi,
- Vasiyetnamenin tenfizi davası,
- Ortaklığın giderilmesi/İzale-i şuyu davası,
- Hukuk davaları
- İstihkak davası
- Ecrimisil davası
- Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası
- Sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?
Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
AV.İREM BİKE DEMİRHAN