İletişime geçin
+905455880258Terekenin tespiti davasını incelemek için miras hukukunun temel kavramlarından biri olan tereke kavramına bakmak gerekir. Tereke ölen kişinin mal varlığı değerlerini ifade eder. Tereke dediğimizde miras bırakanın alacak ve borçları da dahil olmak üzere sahip olduğu aktif ve pasifteki tüm varlıklarını anlamamız gerekir. Terekenin Tespiti Davası, miras bırakanın mal varlığından emin olunmadığı durumlarda, mirasçının ne kadarlık bir mirası kaldığının anlaşılması için açılması gereken bir dava türüdür. Mirasçılar bu davayı terekeye ilişkin herhangi bir hak kaybına uğramamak adına açar.
Tereke ilk olarak miras bırakanın özel hukuk işlerinde karşımıza çıkar. Tereke, bir kimsenin ölümünden önceki maddi malvarlığını oluşturan unsurların tamamına denilmektedir. Bu mallar o kimsenin ölümünden sonra terekesini oluşturur, aktif ve pasif olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Miras bırakanın alacakları, hakları aktif kısmı oluştururken borçları pasif kısmı oluşturmaktadır. Kural olarak miras bırakanın tüm hak ve borçları terekeye dahil edilir. Ancak bazı malvarlığı değerleri özellikleri gereği terekeye dâhil edilmezler. Ölenin şahsına bağlı hak ve alacaklarının terekeye dahil edilebilmesi söz konusu değildir. Tereke, kişilerin öldükten sonra geride bıraktığı;
Birçok kişinin bildiği gibi miras bırakanın ölümüyle birlikte tüm malvarlığının mirasçılarına kalmaktadır. Fakat mirasçıların miras bırakanın tüm malvarlığını tam anlamıyla ve doğru bir şekilde bilmesi mümkün olmayabilir. İşte bu nokta da mirasçıların miras bırakanın malvarlığının tespiti için terekenin tespiti davasını açabilirler.
Terekenin tespiti davası miras bırakanın tüm mal varlığının yanı sıra ölümünden önceki yapmış olduğu karşılıksız kazandırmaların(bağış), satışlar bu gibi hukuki işlemlerin tespiti ve ölümünden sonra terekesinde bulunan aktif (taşınır, taşınmaz, banka hesapları vs.) ve pasif (cenaze giderleri, borçlar vs.) mirasların tespiti için kamu kurumları ve özel bankalara yapılan başvurular neticesinde araştırılmasının yapılması gerektiği talep edilebilir.
Tereke tespit davası hukuki yararı olan kimseler tarafından açılabilir, bu sebeple ancak mirasçılar tarafından açılabilecek bir dava türüdür. Terekenin tüm aktiflerinden tüm pasifleri çıkartılarak net terekenin tespiti elde edilir. Tespit edilen net tereke mirasçılara dağıtılacak kısımdır.
Mirasçı tarafından dava dilekçesinde davayı açma amacı dilekçenin konusunda belirtilerek terekenin tespit edilmesi ve resmi kurumlardan miras bırakanın taşınır ve taşınmaz malvarlığına ilişkin müzekkere yazılması talep edilmektedir. Bu davanın tek amacı miras bırakanın mal varlığının tespiti değildir. Aynı zamanda malvarlığının tespiti ile bunların kayıt altına alınarak korunmasını da sağlamaktır. Yani her bir mirasçının, miras bırakanın malvarlığı üzerindeki haklarının özellikle mirasın paylaşımı sırasında zarara uğramaması için doğru tespitin yapılmasıyla ve her bir mirasçının haklarının hukuki olarak kayıt altına alınması amaçlanır. Kayıt altına alınarak mirasçıların miras üzerinde neler yapabileceklerine ilişkin bir yol çizmeleri sağlanır.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi kural olarak mirasçılar terekenin tespiti davasını açmada yetkilidirler. Fakat buradaki soru hep birlikte mi açabilirler yoksa tek tek açmaya da hakları var mıdır?
Her mirasçı dilediğinde bu davayı açabilir. Her bir mirasçının açmaya yetkisi olduğu gibi tüm mirasçıların birlikte de açma yetkisi vardır.
Terekenin tespiti davası açılabilmesi için kanunumuzda herhangi bir zamanaşımı yahut hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Burada önemli olan bu davayı açmakta hukuki yararın olmasıdır. Dolayısıyla hukuki yararı olan ilgili kişilerce terekenin tespiti davası her zaman açılabilir.
Terekenin tespiti davası bir çekişmesiz yargı işidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 383.maddesinde belirtildiği üzere çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme aksine bir hüküm yoksa Sulh Hukuk Mahkemeleridir. Terekenin tespiti davaları sonuçlanması için süre bakımından da belirli zamandan söz etmek zordur.
Yetkili mahkeme konusunda Türk medeni kanunu 576. Maddesinde belirtildiği üzere terekenin tespiti davası miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesinde açılacaktır.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2013/13009 Esas ,2014/17643 Karar sayılı kararında:
“…Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir.
Mirasçıların tamamının oluru alınmak suretiyle tereke malvarlığı unsurlarının bir kısmının veya tamamının bir mirasçıya teslimi de mümkündür. Mirasçıların tamamının oluru alınmadan terekenin paylaştırılması sonucunu doğuracak şekilde karar verilemez. Kuşkusuz bu şekilde tereke emanet hesabına alınan malvarlığı unsarlarının terekeye dahil olmayıp kendisine ait olduğu iddiasıyla her bir mirasçının istihkak davası açma hakkı mevcut olup; dava başarıya ulaştığı takdirde mirasçının o malvarlığı unsurunu tereke mahkemesinin kendisine teslimini istemesi imkan dahilindedir..” demiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/4790 Esas, 2016/4296 Karar sayılı kararında:
“…mahkemece; öncelikle mirasbırakanın terekesi (temlik içi – temlik dışı), taraf vekillerinin beyanına da başvurularak belirlenmeli (HMK. md. 31), tereke kapsamındaki taşınır – taşınmaz mal varlığı hakkındaki bilgi, belge ve kayıtlar dosyaya celbedilmeli, ondan sonra bu ilkeler esas alınarak, tenkis konusunda uzman bilirkişiden yukarıda belirtilen hususları da karşılayacak nitelikte rapor alınarak, net tereke hesabı üzerinden sabit tenkis oranı belirlemek gerekir..” demiştir.
Adalet Bakanlığı tarafından yargıda hedef süreler belirlenmiştir. Bu süreler davanın konusu ve niteliği uyarınca belirlenmiş olup İstinaf ve Yargıtay aşamaları bu süre içinde değerlendirilmez. Pratik uygulamalara göz atıldığında;
Genel ortalamalara bakıldığı zaman tenkis davalarının ortalama olarak 12 ila 24 ay arasında sonuçlandığı söylenebilir. İlk derece mahkeme kararının ardından başlayan İstinaf ve Yargıtay aşamaları hesap edildiğinde bir davanın 3-4 yıla kadar uzaması mümkündür.
Ancak bir davanın en kısa süre içerisinde sonuçlanması doyanın yakından takip edilmesi ile birebir ilgilidir. İyi bir dosya takibi davanın gereksiz uzamasını engellemektedir.
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Miras hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla miras hukuku avukatı vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.
İletişime geçin
+905455880258