Hukuk Kurallarının Çeşitleri

Av. İrem Bike Demirhan > Yazımlar  > Hukuk Kurallarının Çeşitleri

Hukuk Kurallarının Çeşitleri

Hukuk Kurallarinin Cesitleri
Hukuk kuralları nitelikleri bakımından dörde ayrılmaktadır: Emredici, tamamlayıcı, yorumlayıcı, tanımlayıcı hukuk kuralları.

Emredici Hukuk Kuralları

Emredici hukuk kuralları, kendilerine mutlak surette uyulmaları gereken hukuk kurallarıdır. Bireyler bu kuralların aksine anlaşma yapamazlar. Kendi iradeleriyle bu kuralları bertaraf edemezler. Kendi davranışlarını bu kurallara uydurmak zorundadırlar. Bireylere bu alanda irade serbestisi tanınmamıştır.

Kanunda yer alan bir hükmün emredici olup olmadığını çok defa o hükmün ifadesinde açıkça anlaşılabilir. Emredici hükümlerde ”mükelleftir”, ”yükümlüdür”, ”geçersizdir”, ”yapamaz”, ”edemez”, ”olunamaz”, ”hükümsüzdür”, ”yasaktır”, ”memnudur”, ”mecburdur” gibi kesin ifadeler kullanılır.

Emredici Hukuk Kurallarının Konuluş Nedenleri

Emredici hukuk kurallarının konuluş nedenleri, kamu düzeni, genel ahlak ve adap ve zayıfların korunması düşüncesidir. Kamu düzeni kavramı genel bir şekilde, belli bir toplumun temel yapısını ve temel çıkarlarını korumak düşüncesiyle konulan kuralların kamu düzenine ilişkin kurallar olduğu söylenebilir.
Emredici hukuk kurallarının bir konuluş nedeni de genel ahlak ve adap düşüncesidir. Genel ahlak ve adap genel bir şekilde, toplumun düzen ve devamı için uyulması zorunlu görülen ahlak kurallarının bütünüdür. Emredici hukuk kurallarının diğer bir konuluş nedeni de zayıfların korunması düşüncesidir.

Emredici Hukuk Kurallarının Müeyyideleri

Emredici hukuk kuralları yokluk ve geçersizlik gibi ağır müeyyidelere bağlanmıştır.
Yokluk, bir işlemin hiç teşekkül etmemiş sayılmasıdır. Örneğin Medeni Kanunun 141. Maddesine göre evlenme resmi memuru huzurunda yapılır. Bu emredici bir hukuk kuralıdır. Zira kamu düzenine ilişkindir. Aksi de kararlaştırılamaz. Buna aykırı yapılan  bir evlenme, örneğin imamın kıydığı nikah, emredici hukuk kuralına aykırıdır; dolayısıyla böyle bir evlilik yoklukla malüldür. Hiç yapılmamış sayılır. Böyle bit evlenmeden meydana gelen çocuk nesepsizdir.
Butlan, bir hukuki işlem veya kanunun emredici hükümlerine aykırıysa bazen butlan ile malüldür. Örneğin, bir kız amcası ile evlenmişse, bu evlilik butlan ile malüldür. Kendiliğinden yok sayılmaz. Böyle bir durumda Cumhuriyet savcısı evliliğin iptal edilmesi için re’sen dava açar.

Tamamlayıcı Hukuk kuralları

Tamamlayıcı hukuk kuralları tarafların serbest iradeleri ile bir hususu düzenlemedikleri takdirde uygulanacak olan hukuk kurallarıdır. Örneğin Medeni Kanunumuzun 202. Maddesi tamamlayıcı bir hukuk kuralıdır. Zira bu maddeye göre ”eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. Eşler mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.” Bu madde karı kocaya kendi serbest iradeleriyle bir sözleşme yaparak diğer mal rejimlerini seçebilme hakkını vermektedir. Ancak karı koca böyle bir seçim yapmamışlarsa, doğan boşluk, Medeni Kanunun 202. Maddesi ile tamamlanır. Buna göre ise aralarında ”edinilmiş mallara katılma rejimi” uygulanır.
Diğer bir ifadeyle, bu durumlarda ilk önce tarafların iradesine, sonra ise kanuna bakılır. Bu nedenle tamamlayıcı hukuk kurallarına ”yedek” hukuk kuralları da denir. Kanundaki bir kuralın tamamlayıcı nitelikte olup olmadığı çoğu zaman onun ifade şekline bakarak anlaşılabilir. Tamamlayıcı hukuk kurallarında çoğu zaman ”hilafına hüküm bulunmadıkça”, ”aksi kararlaştırılmadıkça”, ”hilafı şart edilmedikçe”, ”hilafına mukavele yoksa” gibi ifadeler geçer.

Yorumlayıcı Hukuk Kuralları

Yorumlayıcı hukuk kuralları, bireylerin birkaç anlama gelebilen beyan ve hareketlerinin hangi anlama geldiğini saptayan hukuk kurallarıdır. Örneğin taraflar arasında yapılan bir sözleşmede ”ayın ortası” terimi kullanılmışsa, 11 Ocak 2011 tarih ve 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanununun 91. Maddesine göre ”borcun ”ifası için bir ayın başlangıcı veya sonu belirlenmişse, bundan ayın birinci ve sonuncu günü; ayın ortası belirlenmişse, bundan da ayın onbeşinci günü anlaşılır”.
Yorumlayıcı hukuk kuralları ile tamamlayıcı hukuk kuralları zorunlu olmamaları bakımından birbirine benzerler. Ancak, birbirlerinden farklıdırlar. Tamamlayıcı hukuk kuralları belirli bir hususun taraflarca hiç kararlaştırılmamış olması halinde uygulanır. Buna karşılık yorumlayıcı hukuk kuralları, taraflarca kararlaştırılmış, ama anlamı belirsiz olan hususlarda uygulanır.

Tanımlayıcı Hukuk Kuralları

Tanımlayıcı hukuk kuralları bir hukuki kavram veya kurumun ne anlama geldiğini belirten kurallarıdır. Örneğin Medeni Kanunun 118. Maddesinde nişanlanma tanımlanmıştır. Buna göre ”nişanlanma evlenme vaadiyle olur”. Keza Medeni Kanunun 19. Maddesinde ”yerleşim yeri (ikametgah)” kavramı tanımlanmıştır: ”Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir”.
Yorumlayıcı hukuk kuralları ile tanımlayıcı hukuk kuralları birbirine benzemektedir. Ama birbirlerinden farklıdır. Yorumlayıcı hukuk kuralları tarafların kullandıkları kelimelerin anlamını tespit eder. Oysa, tanımlayıcı hukuk kuralları kanunda geçen bir hukuki kurumun anlamını belirtir.

Hukuk Kurallarının Yer Bakımından Uygulanması

Kanun, hangi devlet tarafından çıkarılmış ise o devletin topraklarında, yani ülkesinde uygulanacaktır. Kanunların yer bakımından uygulanmasında ”mülkilik ilkesi” ve ”şahsilik ilkesi” olmak üzere iki ilke vardır:

Mülkilik İlkesi

Mülkilik ilkesine göre, kanun ülkenin sınırları içinde bulunan yerli ve yabancı herkese uygulanır. Diğer bir ifadeyle devletin ülkesi içinde bulunan herkes, o devletin hukukuna tabidir. Kural olarak, kamu hukuku alanında kanunların mülkiliği ilkesi geçerlidir. Ceza hukuku alanında da bu böyledir. Belli bir ülkenin sınırları içinde suç işleyen kişi, ister vatandaş olsun, ister yabancı olsun, sınırları içinde suçu işlediği devletin ceza kanunlarına göre yargılanır. Ancak bu konuda, diplomatik muafiyetlerde olduğu gibi istisnalar vardır.

Şahsilik İlkesi

Milliyet ilkesi de denen şahsilik ilkesine göre ise, bir devletin vatandaşı yabancı ülkede bulunsa bile yine vatandaşı olduğu devletin kanunlarına tabidir. Buna göre kişi nereye giderse gitsin vatandaşlığını taşıdığı devletin hukuku onu takip eder. Şahsilik ilkesi kamu hukuku alanında değil, özel hukuk alanında geçerli olabilen bir ilkedir. Ancak şahsilik ilkesinin özel hukuk alanında mutlak olarak geçerli olduğu söylenemez. Örneğin bina, arsa gibi taşınmaz mallarla ilgili uyuşmazlıklarda genellikle şahsilik ilkesi değil, mülkilik ilkesi, yani taşınmazın bulunduğu ülkenin hukuku uygulanır. Ancak bu alanda da bir çok istisnalar, özel düzenlemeler mevcuttur.

Hukuk Kurallarının Zaman Bakımından Uygulanması

Bir kanunun geçerli olabilmesi için, yasama organı gibi bir yetkili organ tarafından ”kabul edilmesi” ve devlet başkanı gibi bir makam tarafından ”ısdar” edilmesi ve resmi gazetede ”yayımlanması” gerekir. Yasama organı tarafından kabul edilen ve devlet başkanı tarafından ısdar edilip resmi gazetede resmen yayımlanan, yani neşir ve ilan olunan kanun geçerlidir; yani hukuk aleminde vardır. Ama bu kanunun uygulanabilmesi için ayrıca yürürlüğe girmesi de gerekir. Yürürlüğe girmemiş bir kanun, geçerlidir ve hukuken vardır; ama henüz uygulanamaz. Bunun için bu kanunun yürürlüğe de girmesi gerekir.

Kanunların Yürürlüğe Girmesi

Bir kuralın yürürlüğe girebilmesi için onun ilgilere duyurulması gerekir. Bu ise ya Resmi Gazetede yayımlanarak olur ya da ilanla veya ilgililere tebliğ ile olur. Muhataplarının bilgisine sunulmamış bir kuralın yürürlüğe girdiği söylenemez. Aksi takdirde hukuk güvenliği ilkesi zedelenir. Bizim hukukumuzda Tüzüklerin yürürlüğe girebilmesi için Resmi Gazetede yayımlanmaları şarttır.
Her yönetmeliğin Resmi Gazetede yayınlanması şart değildir. Hangi yönetmeliğin Resmi Gazetede yayınlanacağı bir kanunla tespit edilmiştir.
Bir kanunun hangi tarihte yürürlüğe gireceği konusunda o kanunun metninde açık hüküm olabilir ya da olmayabilir.
1.Kanunda Açık Hüküm Varsa
Bir kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük veya yönetmelik hangi tarihte yürürlüğe gireceğini kendi metninde açıklamış olabilir: ”İşbu kanun yayımı tarihinden … Ay sonra yürürlüğe girer” gibi. Açıktır ki bu takdirde o kanun, o tarihte yürürlüğe girer.
2.Kanunda Açık Hüküm Yoksa
Bir kanunun hangi tarihte yürürlüğe gireceği hakkında hiçbir hüküm bulunmayabilir. Bu takdirde kanun, Resmi Gazetede yayımını takip eden günden itibaren 45 gün sonra yürürlüğe girer.

Kanunların Yürürlükten Kalkması

Kanunların yürürlükten kalkması çok çeşitli yollarla olmaktadır.

Kendiliğinden Yürürlükten Kalkma

Bazı kanunların bizzat kendisi ne kadar süre ile yürürlükte kalacağını açıkça belirtmiş olabilir. Bu durumlarda kanunda belirtilen sürenin bitimi ile başka bir işleme gerek kalmaksızın o kanun kendiliğinden yürürlükten kalkar.

Başka Bir Kanunla Yürürlükten Kaldırma: İlga

Yürürlüğe giren yeni bir kanun, eski bir kanunu yürürlükten kaldırabilir. Buna hukuk dilinde ”ilga” denir. İlga, kanun koyucunun mevcut bir kanunu geçerliliğine son vermek konusunda açıkladığı bir iradedir. İlga etme yetkisi, ilga edilen kuralı koyan organa veya onun üstünde yer alan organa aittir. Anayasayı ilga etme yetkisi, devrim, hükümet darbesi gibi olağanüstü durumlarda ortaya çıkan hukuk dışı nitelikte olan kendisine ”asli kurucu iktidar” denen iktidara aittir. Örneğin kurucu iktidar bir önceki anayasayı ilga edebileceği gibi, istediği kanunları da ilga edebilir. Keza kanun koyucu (yasama organı, TBMM) kanunları ilga edebileceği gibi, bir tüzüğü veya yönetmeliği de ilga edebilir. Bir kanun ilgası ”sarih” ve ”zımni” olmak üzere iki değişik şekilde olabilir.
Sarih İlga: Sarih ilga (açık kaldırma) mevcut bir kanunun geçerliliğine son vermek konusunda kanun koyucunun açıkça belirtilen kesin iradedir. Genelde yeni bir kanun sonunda ayrı bir madde olarak belirtilir. Sarih ilga durumunda, ilga eden kanun yürürlüğe girince mülga (ilga edilen) kanun yürürlükten kalkar.
Zımni İlga: Zımni ilga (üstü örtülü kaldırma) mevcut bir kanunun geçerliliğine son vermek konusunda kanun koyucunun açıkça dile getirilmeyen, iradesinden kaynaklanan ilgadır. Bazen yeni çıkan kanunlar, hangi kanunları açıkça ilga ettiklerini belirtmezler. Ancak bu halde dahi yeni çıkan kanunu hükümleriyle çelişen eski kanunun hükümlerinin yürürlükten kalktığı kabul edilir.
Bir kanunu ilga eden kanun, başka bir kanunla ilga edilirse, ilk kanun tekrar yürürlüğe girmez. Eğer ilga edilmiş ilk normun düzenlediği davranış tekrar emredilmek isteniyorsa yapılması gereken şey, ilga eden normu ilga etmek değil, ilga edilen norm ile aynı içerikte bir ikinci norm koymaktır.

Anayasa Mahkemesinin Kararıyla Yürürlükten Kaldırma: İptal

Anayasamıza göre Anayasa Mahkemesi, kanunların Anayasaya uygunluğu denetlemekle görevlidir. İşte Anayasa Mahkemesi, bir kanunun anayasaya aykırı olduğu kanısına varırsa,  o kanun hakkında ”iptal” kararı verir. İptal kararları Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte iptal edilen kanun yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir.
Kanunlar bazen toplum içinde etkiliklerini tamamen yitirmektedirler. Bu kurallar devamlı bir şekilde uyulmamış ve uygulanmamış olarak kalmaktadırlar. Bu durumda ”metrukiyet”ten bahsedilir. Metrukiyet, hukuk normunu fiilen geçersiz hale getirmektedir. Ancak bir normun birkaç defa uygulanmaması onun hemen metrukiyet sonucunu doğurmaz. O norm, kesin ve sürekli bir şekilde etkililikten yoksun olmalıdır. Her hukuk düzeninde çok da az olsa metrukiyete düşmüş kanunlar olabilir. Metrukiyete düşen kanunlar da fiilen geçerliliklerini kaybederler. Ancak bunlar yine de biçimsel olarak yürürlüktedirler. Bu nedenle metrukiyet, kanunları yürürlükten kaldıran bir hal değildir.

 Yürürlüğe Giren Kanunların Zaman Bakımından Uygulanması

Bir kanunun uygulanacağı olay ve durumların ortaya çıkış tarihi ile bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih arasındaki ilişki konusunda üç ihtimal olabilir:
  • Söz konusu olay ve durumlar, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ortaya çıkmış ve kanunun yürürlüğe girmesinden önce tamamlanmıştır.
  • Söz konusu olay ve durumlar, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ortaya çıkmakla birlikte, kanunun yürürlüğe girmesinden sonra da devam etmektedirler.
  • Söz konusu olay ve durumlar, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ortaya çıkacaktır.
Bu üç ihtimal göz önünde bulundurulduğunda üç değişik cevap verilir:
  • Birinci cevap: Yeni kanun üç ihtimale de uygulanır.
  • İkinci cevap: Yeni kanun ikinci ve üçüncü ihtimallerde uygulanır. Yani bu cevaba göre, yeni kanun geçmişte olmuş bitmiş olay ve durumlara uygulanamaz, ama geçmişte başlamış olmasına rağmen, kanunun yürürlüğe girdiği tarihte hala devam eden olay ve durumlara uygulanır.
  • Üçüncü cevap: Yeni kanun, sadece üçüncü ihtimalde uygulanır.

Bu cevaplardan birincisi kabul edilirse kanunun uygulama alanı çok genişler. Bu cevaplardan üçüncüsü kabul edilirse kanunun uygulama alanı çok daralır. İkincisi kabuk edilirse bu ikisinin arasında ortalama bir durum çıkar.

Bu üç cevabın her biri aynı anda geçerli olamaz. Ama uygulanmayan cevabın da bazı başka olay ve durumlar için doğru ve haklı olduğu durumlar olabilir. Dolayısıyla, bu üç cevaptan birisinin kaide olarak, diğer ikisinin ise istisna olarak uygulanması söz konusu olabilir.
Hukukun genel teorisinde bu cevaplardan sadece ikincisinin ”kaide”; diğer ikisinin ise ”istisna” olarak geçerli olabileceği kabul edilmiştir.
Hukukun genel teorisinde birinci cevaba ”geçmişe etki”, ikinci cevaba ”yeni kanunun derhal uygulanması/etkisi’ ilkesi ismi verilir. Fransa hukukunun genel teorisinde üçüncü cevaba ”ertelenmiş etki” ismi verilir.
Dolayısıyla kanunların zaman bakımından uygulanması meselesi, derhal etki, geçmişe etki ve ertelenmiş etki olmak üzere üç ilke uygulanarak çözümlenmektedir. Bu ilkelerden derhal etki ilkesi, bu konuda genel kuralı, diğer ikisi ise istisnayı teşkil etmektedir.
Buna göre bir kanunun zaman bakımından uygulanmasına ilişkin bir tereddüt ortaya çıkarsa bu tereddüt, derhal etki ilkesi uygulanarak çözümlenir. İstisnanın olabilmesi için ise, bu istisnanın ayrıca ve açıkça asıl kuralı koyma yetkisine sahip olan makam tarafından konulması gerekir.
Dolayısıyla bir kuralın istisnasının olup olmadığı konusunda tereddüt ortaya çıkarsa, bu kuralın istisnasının olmadığı sonucuna ulaşılır. Böyle bir durumda yorum yoluyla istisna üretmek, kuralı koyma yetkisine sahip makamın yetkisini gasp etmek anlamına gelir.

Avukat vekalet ücreti ne kadardır?

Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir.  Bilindiği üzere her yıl  Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer.  Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla  her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir. (2024 -2025 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)

İlgili yazılarımız;
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?

Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)

AV.İREM BİKE DEMİRHAN

Sivas Avukat Irem Bike Demirhan

Sohbeti Aç
Hemen iletişime geç
Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?