Sözleşme Özgürlüğü

Av. İrem Bike Demirhan > Yazımlar  > Sözleşme Özgürlüğü

Sözleşme Özgürlüğü

Sozlesme Ozgurlugu

Sözleşme özgürlüğü, irade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak kabul edilmiş ve buna ilişkin yasal düzenlemeler hem 1982 Anayasa’sının 48. maddesinin birinci fıkrasında hem de Türk Borçlar Kanunu’nun 26. Maddesinde yer almıştır. İlgili maddede “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” denilerek sözleşme özgürlüğü tanımlanmıştır. Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere, sözleşme özgürlüğünden bahsedilebilmesi, öncelikle irade özgürlüğünün varlığını zorunlu kılmaktadır.

Eğer kişi, sözleşmeyi yapma ya da yapmama konusunda bir seçme özgürlüğüne sahip değilse, sözleşme özgürlüğünden de söz edilemez. Kişi, hiçbir dış baskı veya zorlama olmadan tamamen kendi özgür iradesi ile bir sözleşme kurabilmeli ve aynı şekilde bir sözleşme kurma teklifini reddedebilmelidir. Bu şekildeki bir özgürlük, sözleşme yapma ya da yapmama özgürlüğü olarak nitelendirilmekte ve sözleşme özgürlüğünün kapsamı içerisinde değerlendirilmektedir.

Sözleşme Yapma veya Sözleşme Yapmama Özgürlüğü

Sözleşme özgürlüğü, ilk olarak kişilere, herhangi bir sözleşmeyi yapma ya da yapmama konusunda bir serbesti sağlamaktadır. Bu serbestinin bir gereği olarak kişiler, herhangi bir sözleşmeyi yapmaya zorlanamayacakları gibi, herhangi bir sözleşmeyi yapmaktan da menedilemezler.

Sözleşme özgürlüğü ile tanınan ilk özgürlük olan sözleşme yapma ya da yapmama özgürlüğünün istisnasını sözleşme yapma zorunluluğu oluşturur. Burada, kişilere tanınan irade özgürlüğüne değer verilmez. Kişi, belirli koşulların oluşması halinde sözleşme yapmakla yükümlü tutulmuştur. Böyle durumlarda kişi, sözleşme özgürlüğü prensibi arkasına sığınarak sözleşme yapmaktan kaçınamaz. Bu nedenle, buradaki durumu, sözleşme özgürlüğünün bir sınırlandırılması olarak değil, sözleşme özgürlüğünün istisnası olarak kabul etmek gerekir.

Sözleşmenin Karşı Tarafını Seçme Özgürlüğü

Sözleşme özgürlüğü, kural olarak sözleşmenin karşı tarafını seçme özgürlüğünü de içinde barındırır. Zira, sözleşmenin yapılıp yapılmamasında özgür olan bir kişinin, onu dilediği kimse ile yapıp yapmama konusunda da tam bir serbestiye sahip olacağı kuşkusuzdur. Bu kuralın sonucu olarak kişiler, istedikleri kişilerle sözleşme yapabilir, istemedikleri kişilerle sözleşme yapmaktan kaçınabilirler. Bu anlamda hiç kimse, istediği bir kimse ile sözleşme yapmaktan menedilemeyeceği gibi, istemediği bir kimse ilse sözleşme yapmaya da zorlanamaz. Ancak, bu kural mutlak olmayıp bu kuralın yasalardan kaynaklanan bazı istisnaları vardır.

Yasalar, bazı durumlarda sözleşmenin karşı tarafını seçme konusunda kişilere seçme özgürlüğü tanımamıştır. Böyle durumlarda, kişilerin sözleşmenin karşı tarafını seçme özgürlüğü kısıtlanmakta, bunlara, belirli koşulları haiz bulunan diğer kişilerle bir sözleşme yapma zorunluluğu getirilmektedir. Sözleşme kurma özgürlüğünün tanınmadığı bir başka ifadeyle sözleşme yapma zorunluluğunun getirildiği durumlarda, sözleşmenin karşı tarafını seçme özgürlüğünden söz edilemeyecektir.

Sözleşmenin Konusunu Belirleme ve Düzenleme Özgürlüğü

Kural olarak, sözleşme yapan kişiler, yapmış oldukları sözleşmelerinin konusunu, kapsamını, koşullarını özgürce belirleyebilme hakkına sahiptirler56. Bu özgürlüğün sonucu olarak kişiler, herhangi bir akit tipine bağlı kalmak zorunda da değildirler.

Taraflar, yapacak oldukları sözleşmelerde yasalarda belirlenmiş olan bir akit tipini seçebilecekleri gibi yasalarda hiç düzenlenmemiş bir akit tipini de seçebilirler.

Aynı zamanda, yasalarda yer alan bir veya birkaç akit tipine ilişkin unsurları bir araya getirmek suretiyle karma bir akit tipini de belirleyebilirler. Tarafların, yapacak oldukları akdin tipini serbestçe belirleyebilme özgürlüğüne tip özgürlüğü ya da tip serbestisi denilmektedir.

Sözleşmeyi Değiştirme veya Ortadan Kaldırma Özgürlüğü

Kural olarak sözleşme özgürlüğü taraflara, yapmış oldukları sözleşmeyi değiştirebilme veya ortadan kaldırabilme özgürlüğünü de tanır. Ancak, bunun yapılabilmesi için, her iki tarafın da sözleşmenin değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması yolunda bir anlaşmaya varmış olmaları şarttır. Buna karşın, bir tarafın sözleşmeyi değiştirmeyi veya ortadan kaldırmayı istemesine rağmen diğer tarafın buna rıza göstermemesi halinde sözleşme, tek taraflı olarak değiştirilemez veya ortadan kaldırılamaz. Karşı tarafın rızası hilafına sözleşmeyi değiştiren veya ortadan kaldıran taraf, sözleşmeye aykırı hareket etmiş olur. Sözleşmeye aykırı hareket eden taraf, diğer tarafın bu yüzden uğramış olduğu zararları tazmin etmekle yükümlü tutulabilir.

Sözleşmenin Şeklini (Biçimini) Belirleme Özgürlüğü

Sözleşme özgürlüğü, taraflara, yapacak oldukları sözleşmenin şeklini de özgürce belirleyebilmelerine imkân tanımaktadır. Tarafların, sözleşmenin şeklini özgürce belirleyebileceklerine dair “şekil özgürlüğü ilkesi” Türk Borçlar Kanunu’nun 12. Maddesinin birinci fıkrasında “Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.” şeklinde ifade edilmiştir.

Aynı şekilde, sözleşme özgürlüğünün bir sonucu olarak taraflar, TBK 17. Maddesinin birinci fıkrasında “Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz.”  Denilerek taraflara iradi şekil imkânı tanınmıştır. Taraflar, bu şekli bir geçerlilik şekli olarak kararlaştırabilecekleri gibi bir ispat şartı olarak da kararlaştırabilirler. Taraflarca kararlaştırılan bu şeklin geçerlilik şekli mi yoksa ispat şartı mı olduğu hususu hâkim tarafından yorum yoluyla belirlenecektir. Ancak, bir hukuki işlem yasa ile herhangi bir şekle bağlanmamış, buna mukabil taraflar bu hukuki işlemin gerçekleşmesini belirli bir şekle tabi tutmuşlar ise taraflarca kararlaştırılan bu şeklin geçerlilik şekli olduğu konusunda TBK. 17 bir karine koymuştur. Bu karinenin aksi her zaman ispat edilebilir.

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2011/13747 K. 2012/356 T. 19.01.2012:

“Dava, franchising sözleşmesine aykırılık iddiasına dayalı haksız rekabetin tespit ve önlenmesi istemine ilişkindir.

Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 13.11.2007 tarihli sözleşmenin 5.5. maddesinde, alt imtiyaz sahibinin bu anlaşmanın sona ermesini veya feshedilmesini takip eden bir yıllık süre boyunca imtiyaz bölgesinde, ne kendisinin ne de ilgili olduğu bir şirketinin bu anlaşma ile makul olarak tasarlanmış bulunan iş ile aynı veya benzer olan işlerde, özelde de gıda zinciri ile veya gıda toptan veya perakende satışı yapan Dia ürünlerinin benzerlerini veya aynısını satan rakip bir işletme ile iş yapmaktan ve genelde de Dia işletmeleri ile rekabet yaratacak doğrudan veya dolaylı faaliyetlerde bulunmaktan kaçınmayı taahhüt ettiği düzenlenmiş olup, davacı tarafından davalının sözleşmenin feshinden sonra anılan maddede yasaklanan işleri yapmaya devam ettiği ileri sürülerek işbu dava açılmış olup, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlıklı 48 ve devamı maddelerinde, herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu bildirilmiş, BK.’nun 19. maddesinin ilk fıkrasında, bir akdin mevzuunun kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunacağı belirtildikten sonra, 2. fıkrasında bu serbestinin sınırları gösterilmiş, 20. maddesinde ise bir akdin mevzuunun gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlaka ( adaba )mugayir olması halinde o akdin batıl olacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla sözleşmenin tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu belirlemekte özgür iseler de bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez. Anayasa’nın ve BK.’nun anılan hükümleri sözleşme özgürlüğünün sınırlarını çizmiştir.

Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, taraflar arasındaki sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 5.5. maddesi hükmü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olması ve tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek her hangi bir düzenleme yapmalarının mümkün bulunmaması nedeniyle geçersizdir.

Bu durum karşısında mahkemece, dava konusu 13.11.2007 sözleşmenin 5.5. maddesi hükmünün, yukarıda anılan yasal düzenleme ve ilkelere aykırı olduğundan geçersiz bulunduğu kabul edilerek, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, yukarıda açıklanan şekilde incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.”

Avukat vekalet ücreti ne kadardır?

Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir.  Bilindiği üzere her yıl  Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer.  Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla  her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir. (2024 -2025 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)

İlgili yazılarımız;
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?

Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)

AV.İREM BİKE DEMİRHAN

Sivas Avukat Irem Bike Demirhan

 

Sohbeti Aç
Hemen iletişime geç
Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?