Delil Tespiti Davası
Delil tespiti davası, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 400-406 maddeleri arasında “geçici hukuki koruma tedbirleri” olarak düzenlenmiştir. Delil tespiti davası, ileride açılacak bir davada kullanılacak olan bir davaya henüz sunulmamış olan delillerin kaybolmasının veya ispat gücünün azalmasını önlemek amacıyla delillerin güvence altına alınmasını sağlayan geçici hukuki tedbirdir. Bu niteliği ile delil tespiti bir dava olmayıp ilgili olduğu davaya bağlı usulü bir işlemdir.
İçindekiler
- 1 Delil Tespiti Davasının Amacı Nedir?
- 2 Delil Tespiti Davasında Talepler Nelerdir?
- 3 Delil Tespiti Davasının Şartları Nelerdir?
- 4 Kimler Delil Tespitinde Bulunabilir?
- 5 Delil Tespiti Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme Nedir?
- 6 Delil Tespitinden Sonra Dava Açma Süresi Nedir?
- 7 Delil Tespiti Davası Örnek Yargıtay Kararları
- 8 Avukat vekalet ücreti ne kadardır?
Delil Tespiti Davasının Amacı Nedir?
Delil tespiti davası sürecinde normal şartlarda delilleri, davacı dava dilekçesinde göstermesi gerekir. Ancak taraflar genellikle, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra ve hakim tarafından kendilerine verilen süre sonunda delillerini gösterirler. İleri sürülen delillerin incelenmesi, davanın normal seyri içinde soruşturma aşamasında gerçekleşir. Görüldüğü üzere davada ileri sürülen delillerin incelenebilmesi uzun zaman içinde mümkün olmaktadır. Bu aşamaya gelinceye kadar, delillerin varlığı ve ispat gücü çeşitli tehlikelere maruz kalabilir. İddia ve savunmanın ispatında son derece önemli olan delillerin kaybolması veya ispat gücünün azalması gibi tehlikelerin bertaraf edilmesi, davanın sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması için önemlidir.
Delil Tespiti Davasında Talepler Nelerdir?
Delil tespiti davasında:
- Taraflar dinlenebilir
- Tanıklar dinlenilebilir
- Keşif yapılabilir
- Bilirkişi raporu tanzim ettirilebilir
- İlgili kişi ve kurumlara müzekkere yazılabilir ve bunlarla beraber delillerin elde edilmesi sağlanabilir,
- Delillerin elde edilmesi ve elde edilen delillerin muhafaza altına alınması için diğer gerekli tedbirler alınabilir.
Delil Tespiti Davasının Şartları Nelerdir?
Delil tespiti davası, delillerin ortadan kalkması veya ileri sürülmesinde güçlük çıkması gibi bir durum söz konusu olması halinde başvurulacak bir tedbirdir. Mahkemenin delil tespitine karar verebilmesi ve bu karara uygun olarak delil tespitinin yapılabilmesi için, Hukuk Usul Mahkemeleri Kanunu’nun 368 ve davamı maddelerinde belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekir. Delil tespit yolunun kötüye kullanılmasına engel olmak için mahkemenin, talep halinde delil tespiti için gerekli şartların oluşup oluşmadığını incelemesi ve gerekli şartlar mevcut değilse, bu doğrultuda bir karar vermesi gerekir. Mahkemenin delil tespitine karar verebilmesi için gereken şartlar şunlardır;
- Delil tespiti talebinde bulunanın açılmış veya ileride açılacak olan davada taraf konumunda bulunması
- Tespiti istenen delillerin açılmış veya ileride açılacak olan davaya ilişkin bulunması
- Tespiti istenen delillerin inceleme sırasının henüz gelmemiş bulunması
- Delillerin önceden tespit edilmesinde talepte bulunanın hukuki yararının bulunması
Kimler Delil Tespitinde Bulunabilir?
Delillere yönelik hukuki koruma sağlayan delil tespiti yoluna gidebilmek için diğer hukuki koruma tedbirlerinde olduğu gibi, usule uygun olarak yapılmış bir talebin varlığı gerekir. Mahkeme usulune uygun olarak yapılmış bir talep olmadıkça kendiliğinden delil tespitine karar veremez. Görülmekte olan davada davacı ve davalı taraftan her biri delil tespiti için gerekli şartlar varsa görevli ve yetkili mahkemeye başvurarak bu konuda talepte bulunabilir.
Delil Tespiti Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme Nedir?
Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif veya bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir. Bununla beraber dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.
Delil Tespitinden Sonra Dava Açma Süresi Nedir?
Delil tespitinden sonra dava açma süresi kesin sınırlar ile düzenlenmemiştir. Bu sebeple genel hükümler doğrultusunda zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dikkate alınması gerekir. Ayrıca delillerin tespiti, geçici bir hukuki koruma tedbiri niteliğindedir. Bu sebeple delil tespiti davası açılması asıl dava konusu olaydaki zamanaşımını kesmeyeceği gibi hak düşürücü sürelerin de önüne geçmeyecektir.
Delil Tespiti Davası Örnek Yargıtay Kararları
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/2113 E.,2016/3814 K, Karar Tarihi: 23.03.2016
“MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Talep eden … vekili Avukat … tarafından, karşı taraf … ve diğeri aleyhine 09/07/2015 gününde verilen dilekçe ile delil tespiti istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; talebin reddine dair verilen 10/07/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, delil tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, 25/06/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle jandarma tarafından tutulan kaza yeri tutanağıyla kusur oranlarının yanlış belirlendiğini iddia ederek, kusur oranlarının doğru belirlenmesi amacıyla delil tespiti istemiştir.
Mahkemece, talep reddedilmiş; karar delil tespiti isteyen tarafça temyiz edilmiştir.
Delil Tespiti, ileride açılacak veya açılmış olan bir dava ile ilgili delillerin, bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp güvence altına alınmasını sağlamak için kabul edilmiş bir müessesedir. 6100 sayılı HMK’nın 405. Maddesi uyarınca, delil tespiti dosyası asıl dava dosyasının eki niteliğindedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, delil tespiti asıl dosyanın eki niteliğinde olduğundan ve dolayısıyla nihai bir karar olmadığından temyizi kabil değildir. Şu durumda, temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenle temyiz dilekçesinin reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi. “
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2022/ 327, Karar: 2022 / 1496, Karar Tarihi: 10.11.2022:
“Kira sözleşmesine ilişin bu açıklamalardan sonra Mahkemenin direnme gerekçesi dikkate alındığında delil tespiti konusuna kısaca değinmek yerinde olacaktır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 400 ve devam maddelerinde düzenlenen delil tespiti, ileride açılacak veya açılmış olan bir davayla ilgili delillerin zarar görmesi veya yok olması gibi tarafın hakkını önemli ölçüde zedeleyen durumlara karşı güvence altına alınmasını sağlamak amacıyla kabul edilmiş bir kurum olup (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Bası, C. 4, s. 4426) hukukî niteliği itibarıyla bir dava değil geçici hukukî himaye tedbiridir (Akil, Cenk: Medeni Yargılama Hukukunda Mahkemelerce Yapılan Delil Tespiti, AÜHFD, C. 58, S. 1, s. 3)(Hukuk Genel Kurulunun 01.03.2022 tarihli ve 2019/3-53 E., 2022/230 K. sayılı kararı).
Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir (HMK m. 405). Tespiti istenilen husus teknik bir incelemeyi gerektiriyorsa mahkemece taraf talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişi incelemesine başvurulabilir. HMK’nın 402. maddesine 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun ile eklenen 4. fıkra ile tespitin yapılmasından sonra, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneğinin mahkemece karşı tarafa re’sen tebliğ olunacağı düzenlemesi getirilmiştir.
Delil tespitinde de önem arz eden bilirkişi incelemesi, uygulamada sıklıkla kullanılan ispat vasıtalarından biridir ve bu vasıta çoğu zaman yargılamanın seyri bakımından büyük bir öneme sahip olmaktadır. Bu nedenle, bilirkişi incelemesine değinmekte de fayda bulunmaktadır.
İddia ve savunmalarını ispat için tarafların mahkemeden bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeleri hâlinde hukuk hâkiminin, uyuşmazlığı kendi tespit ve takdiri ile medeni hukuk alanı kurallarına göre çözümlemesi gerekir.
Diğer taraftan HMK’nın 266 vd. maddeleri ile 26.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3 vd. maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hâllerde hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim raporu, sunulan bilimsel ya da teknik veriler çerçevesinde diğer delillerle birlikte serbestçe takdir eder. Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz. Bir başka anlatımla bilirkişiler hâkimin yapması gereken hukukî nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz. Yalnızca verilen işi özel ve teknik bilgi dâhilinde incelemekle görevlidirler.
Bir uyuşmazlıkta hâkim özel ve teknik bilgiye üç durumda ihtiyaç duyabilir. Bunlar kısaca; salt özel veya teknik bilginin mahkemeye iletilmesi, özel veya teknik bilginin vakıalara uygulanmak suretiyle mahkemeye iletilmesi ve özel veya teknik bilgi vasıtasıyla salt bir vakıa tespiti yapılması olarak özetlenebilir (Atalı, Murat/ …, …/ Erdoğan Ersin: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2022, s. 529).
Nitekim bu özelliğinden dolayı bilirkişi raporu kavramı, Türk Hukuk Lûgatında; “Bilirkişinin hukuki değerlendirmeleri içermeyecek şekilde davanın çözümlenmesinde gereken teknik konulardaki açıklamalarını içeren mahkemeye sunduğu metindir. Bilirkişi raporu mahkemenin uyuşmazlığı çözerken kullandığı kanıtlardan biri olup yargıç, bilirkişinin oy ve görüşünü öteki kanıtlarla birlikte serbestçe araştırır” şeklinde açıklanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, s. 164).
Yargılama faaliyetinde esas olan aynı konuda bir kez bilirkişi raporu alınmasıdır. Ancak, HMK’nın 281. maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkemece, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alınabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için mahkemenin, gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bu bağlamda hâkim, bilirkişi raporunu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa, çelişki giderilmeden karar verilemez. Aynı şekilde denetime elverişli olmayan, dayanaksız bilirkişi raporları da hükme esas alınamaz.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki 01.06.2011 başlangıç tarihli kira sözleşmesi gereğince kiracı olan davalının oturduğu davaya konu kiralananın 26.08.2014 tarihinde kalorifer borusunun patlamasıyla su ile dolduğu, bundan dolayı hem kiralanan meskenin hem de alt kattaki dükkânın zarar gördüğü, davacı tarafın hem kiralananın hem de alt kattaki dükkânının zararının tespiti için iki ayrı dosya ile delil tespiti talebinde bulunduğu, tespit dosyasında alınan bilirkişi raporlarında kiralananın ve alt kattaki dükkânın hasarının belirlendiği, bunun üzerine davacı tarafın eldeki dava ile davalı kiracıdan zararının tazminini istediği anlaşılmaktadır.
Anılan hususlarda uyuşmazlık olmayıp uyuşmazlık, doğan zarardan kiraya verenin mi kiracının mı sorumlu olacağına ilişkindir. Mahkemece isabetli olarak, uyuşmazlık noktasının teknik bilgiyi gerektirdiği değerlendirilerek bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş; dosyaya sunulan bilirkişi raporunda ise yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalı kiracının %70, taşınmazdaki demirbaşların zarara yol açmadan tamiri ve değiştirilmesi yönünde gerekli dikkat ve özeni göstermeyen davacı kiralayanın ise %30 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş olmasına karşın bu rapor değerlendirilmeye alınmayarak hüküm tesis edilmiştir.
Her ne kadar mahkemece kiracının hasarı öngöremeyeceği, kiraya verenin tamamen kusurlu olduğu gerekçesiyle hasar bedelinin tazmini yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, yukarıda da açıklandığı üzere kiracının da özenle kullanma ve kiralanandaki aksaklıkları kiraya verene bildirme yükümlülüğü bulunduğundan, Özel Daire bozma kararında da işaret edildiği üzere, mahkemece alınan bilirkişi raporu çerçevesinde değerlendirme yapılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; kiraya verenin kiralananı kullanıma uygun şekilde bulundurmakla yükümlü olduğu, kiraya verenin kusurunun daha fazla olduğu, direnme kararının değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ile kusur sorumluluğunun tespitini bilirkişinin değil mahkemenin yapması gerektiği, mahkemece de belirtildiği üzere kiracının sorumluluğunun olmadığı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca, Mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan, dava tarihi 29.12.2014 olduğu hâlde direnme kararının başlık kısmında 02.05.2017 olarak hatalı yazılmış ise de bu durum mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.”
Avukat vekalet ücreti ne kadardır?
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Türk hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
İlgili yazılarımız;
- Delil tespiti davası
- Geçici hukuki koruma yolları
- İhtiyati tedbir
- İhtiyati haciz
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?
Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
AV.İREM BİKE DEMİRHAN