Çocukların Cinsel İstismar Suçunun Nitelikli Halleri | Av. İREM BİKE DEMİRHAN

İçindekiler

    Türk Ceza Kanunun 103.maddesinin üç ve devamı fıkralarında, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsurları tanımlanmıştır. Suçun;

    •  Birden fazla kişiyle birlikte,
    • İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
    •  Üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey anne, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
    • Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu, aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
    • Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle,
    • Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi, nitelikli hal olarak sayılmıştır.

    Cinsel İstismar Suçunun Birden Fazla Kimse Tarafından Birlikte İşlenmesi

    Kanun koyucunun amacı, cinsel istismar suçlarının birden fazla kişi tarafından aynı zamanda ve yerde işlenmesi halinde mağdura ve kamuoyunda yaratacağı olumsuz etkiler ve fail sayısının mağdurda oluşturacağı korku ile suçun işlenmesinde sağlanacak kolaylıktan yararlanmanın cezalanılmasıdır.

    " Birden fazla kimse" tabirinden iki veya daha fazla kişinin anlaşılacağı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Birden ziyade koşulunun bulunması için, tüm faillerin cezai ehliyetinin tam olması şart değildir. Bir kısım faillerin yaşı küçük olabileceği gibi, bir kısmı da akıl hastalığı gibi nedeniyle cezai sorumluluğu olmayabilir. Burada birden ziyade kimselerin aynı cinsiyette olmaları da şart değildir. Asıl fail erkek iken birlikte suç işleyenler kadın olabilir.

    Bu arttırım nedeninin uygulanabilmesi için cinsel istismar suçunun birden fazla kişinin işlemiş olması yeterli olup, sanıklar hakkında kurulan hükümde birden fazla kişinin mahkum olmasına gerek yoktur. Diğer bir ifadeyle, cinsel istismar suçunu birlikte işleyen sanıklardan birisinin ölmesi ya da akıl hastalığı sebebiyle hakkında ceza yerine güvenlik tedbirine hükmedilmiş olması veya kimliğinin tespit edilememesi sebebiyle hakkında dosyanın ayrılmış olması durumunda da bu artırım nedenini uygulamak mümkün olabilecektir.

    Konuyla alakalı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2016/1430 E. 2018/602 K. 04.12.2018 tarihli "Uyuşmazlığa konu 23.10.2008 tarihinde gerçekleşen olayda ise inceleme dışı sanık ...’ın sanıklar ..., ... ve ... ile Barış Manço Parkında buluşup inceleme dışı sanık ...'e telefon açarak mağdureyi getirmesini istediği, inceleme dışı sanık ...’in de bakkaldan dönen mağdureye elindeki ekmeği bıraktıktan sonra yanına gelmesini söylediği, inceleme dışı sanık ...’in daha önce yaşananları çevresine anlatacağı korkusu ile ekmeği eve bırakan mağdurenin inceleme dışı sanık ...’in yanına döndüğü ve birlikte inceleme dışı sanık ... ile sanıklar ......., ...... ve .....’in bulunduğu Barış Manço Parkına gittikleri, ardından inceleme dışı sanıklar .....ve ...... ile sanıkların mağdureyi cinsel ilişkiye girmek amacıyla sanık ...’in evine götürdükleri,

    Burada mağdure ile ayrı ayrı cinsel ilişkiye girdikleri ve bu ilişkiler sırasında sanıklar ve inceleme dışı sanıkların birbirlerini izledikleri olayda; hafif derecede zeka geriliği ve diğer bozukluklar nedeni ile fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği bulunmayan mağdure ile cinsel ilişkiye girme hususunda birlikte suç işleme kararına sahip olan sanıkların, birbirlerinin suç işleme kararını kuvvetlendirip mağdurenin direncini manevi olarak da kırarak suçun işlenişi üzerinde ortak hakimiyet kurmaları nedeniyle nitelikli cinsel istismar suçuna TCK'nın 37. maddesi kapsamında müşterek fail olarak katıldıkları anlaşıldığından cezalarının TCK'nın 103/3. maddesi uyarınca artırılması gerektiği,

    Bu kapsamda her bir sanığın işlediği cinsel istismar suçunun yanı sıra diğer sanıklar tarafından farklı zamanlarda işlenen cinsel istismar suçlarına da iştirak etmeleri nedeniyle TCK'nın 43/1. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir." şeklinde kararı mevcuttur.

    Suçun İnsanların Toplu Olarak Bir Arada Yaşama Zorunluluğunda Bulunduğu Ortamların Sağladığı Kolaylıktan Faydalanmak Suretiyle İşlenmesi

    İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların neler olduğu hususunda metinde bir açıklık yoktur. Tasarının gerekçesinde; insanların toplu olarak bir arada yaşamasının zorunlu olduğu kışla, ceza infaz kurumu, öğrenci yurdu, okul pansiyonu ve hastane gibi yerlerde bu suçların işlenmesinin artırım nedeni olarak kabul edileceği ifade edilmiştir.

    Artırım nedeninin uygulanabilmesi için fiilin insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamlarda işenmesi yanında ayrıca bu durumun sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle de işlenmesi gerekir. Yargıtay uygulamasında otobüs, minibüs, vagon, asansör gibi yerlerin insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortam olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı benimsenmiştir.

    Konuyla alakalı Yargıtay 14.Ceza Dairesinin 2016/8528 E. 2017/973 K. 22.02.2017 tarihli " Mahkemece sanık hakkında hüküm kurulurken 6545 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı TCK'nın 102/3-e maddesi uyarınca arttırım yapılmış ise de, anılan hükmün gerekçesinden de anlaşılacağı üzere suçun yetiştirme yurdu, ceza infaz kurumu, öğrenci yurdu, okul pansiyonu ve hastane gibi insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesi halinde sanığın cezasında arttırım yapılabileceği,

    Suça konu olayda sanığın basit cinsel saldırı suçunu minibüs içerisinde yolculuk yaparken işlediği ve eylemin gerçekleştirildiği minibüsün TCK'nın 102/3-e maddesinde "insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamlar" şeklinde tarif edilen yerlerden olmadığı gözetilmeden, sanık hakkında koşulları oluşmadığı halde anılan maddenin tatbiki suretiyle fazla ceza tayini, " kararı mevcuttur.

    Cinsel İstismar Suçunun Çocukla Aralarında Akrabalık İlişkisi Bulunan Kimseler Tarafından İşlenmesi

    Suçun üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey anne, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından işlenmesi halleri nitelikli hal olarak kabul edilecektir. Konuyla alakalı Yargıtay14.Ceza Dairesinin 2018/6646 E. 2018/7311 K. 06.12.2018 tarihli " 5237 sayılı TCK'nın 103/3. maddesinde sayılan hısımlığa ilişkin nitelikli halin sanık hakkında uygulanabilmesi için sanık ile mağdure arasında 3. dereceye kadar bir kan veya kayın hısımlığı ilişkisinin bulunması gerektiği,

    Dosya kapsamına göre sanık ...'in, mağdurenin annesi katılan ...'ün dayısı konumunda olması nedeniyle mağdure ile arasında kanunda aranan derecede bir yakınlığın bulunmadığı dikkate alınıp lehe kanun değerlendirmesi sırasında bu hususun gözetilmesi gerekirken yazılı şekilde anılan maddenin tatbiki suretiyle hüküm kurulması neticesinde fazla ceza tayini," şeklinde kararı mevcuttur.

    Cinsel İstismar Suçunun Vasi, Eğitici, Öğretici, Bakıcı, Koruyucu Aile, Sağlık Hizmeti Veren Veya Koruma, Bakım Veya Gözetim Yükümlülüğü Bulunan Diğer Kişiler Tarafından İşlenmesi

    Vasi, TMK'nın 413 vd. Maddeleri uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından, verilen kararın atanan kimseye TMK'nın 421.maddesine göre tebliğiyle atanmış sayılır. Aynı kanunun 423.maddesine göre vasiliğe atanan kimse bu karara itiraz etmiş olsa bile, yenisi atanıncaya kadar görevine devam edeceğinden atama kararının tebliği ile vasiliğe atama işlemi tamamlanmış olur. Ta ki, yerine başkası atanıncaya kadar. Vasinin vasiliğe atanma kararı kendisine tebliği edildikten sonra ve vasiliği sona ermeden önce vesayeti altında bulunan aleyhine işlediği cinsel istismar suçundan dolayı TCK'nın 103/3.maddesiyle arttırım yapılacaktır. Suç işledikten sonra vasilik sıfatının kalkması artırıcı nedenin uygulanmasına engel değildir.

    Kayyım vasi terimine dahil olmadığından, bunlar arasında işlenen cinsel istismar suçunda bu nitelikli hal nedeniyle artırım yapılamaz.

    Eğitici, çocuğun terbiye ve eğitimi ile ilgilenen kişidir. Bu kişinin ücretli veya ücretsiz çalışmasının bir önemi yoktur. Eğitici, daha çok dersler dışında şeyleri öğreten, örneğin satranç basketbol, futbol, kik-boks, güreş, drama, bale gibi spor, sanat gibi sosyal aktivite konularını öğreten kimseler için kullanılmaktadır. Öğreticiden ise daha çok derslerle ilgili bir şeyler öğreten kimseler anlaşılmaktadır. Okulda, dil kursunda, üniversiteye hazırlık kursunda, kur'an kursunda bir kimseye bir şeyler öğreten kimse için bu tabir kullanılır. Konuyla alakalı Yargıtayın vermiş olduğu bazı kararlar şöyledir;

    - Yargıtay 14.Ceza Dairesinin 2015/1075 E. 2016/4256 K. 26.04.2016 tarihli " Olay tarihinde onüç yaşı içerisinde bulunan mağdurun yatılı olarak kalıp dini ders aldığı derneğe ait yatılı yurtta kuran dersi veren sanığın, öğrencisi olan mağdura karşı bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda basit cinsel istismar eylemlerinde bulunduğu tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, hakkında TCK'nın 103/1. maddesi gereğince belirlenen temel cezanın koşulları oluştuğu halde aynı Kanunun 103/3. maddesi ile arttırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması sonucunda eksik ceza tayini," kararı mevcuttur.

    -Yine Yargıtay 14.Ceza Dairesinin 2014/6330 E. 2016/7092 K. 17.10.2016 tarihli " Suç tarihinden önce lisede beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan sanığın, olay günü bilgisayarda yazı yazmak üzere öğrencisi olan on altı yaşı içerisindeki mağdure ...'i çağırmasının ardından odaya nöbetçi öğrenci arkadaşı on altı yaşındaki mağdure ...'yla birlikte giden...'in bilgisayar masasına oturup söylediklerini yazdığı sırada sanığın, elini omzuna koyup sırtını okşayarak beline indiği...'in rahatsız olup kalkmasından sonra onun yerine oturup yazı yazmaya devam eden ...'nın sırtını da okşayıp bacağına dokunduğu tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından,

    Hükümlerden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda yapılan değişiklikte nazara alınarak 5237 sayılı TCK'nın 103/1, 103/3-d. maddelerinde yer alan çocuğun basit cinsel istismarı suçundan (iki kez) mahkumiyetine karar verilmesi yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek TCK'nın 102/1. maddesinde düzenlenen basit cinsel saldırı suçundan (iki kez) hükümler kurulması," kararı mevcuttur.

    Bakıcı, bir çocuğa bakmak üzere çocuğun kendisine bırakıldığı kimseyi ifade için kullanılmıştır. Bakıcının da ücretli veya ücretsiz, geçici veya sürekli olarak çocuğa bakmasının bir önemi bulunmamaktadır. Yargıtayca mağdurun bakıcısının evinde bulunan kişiler tarafından eylemin gerçekleştirilmesi halinde, bakıcı tarafından yükümlülüğün faile devredilmediği hallerde bu arttırım nedeninin uygulanamayacağı içtihat edilmiştir. Konula alakalı Yargıtay 14.Ceza Dairesinin 2011/42 E. 2011/59 K. 18.07.2011 tarihli "

    Sanığın mağdurenin bakıcısı olmadığı gibi koruma ve gözetmekle yükümlü olduğuna, yahut mağdurenin bakıcısının bu yükümlülüğü geçici de olsa sanığa devrettiğine dair dosya içinde bir bilginin de bulunmadığı,

    Keza ceza miktarını artırım nedenleri ile ilgili yorumların da dar yapılması gerektiğine ilişkin genel ilke de gözetildiğinde tebliğnamede bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir." kararı mevcuttur.

    Koruyucu aile, çeşitli nedenlerle öz ailesi yanında bakımları bir süre için sağlanamayan çocukların kendi aile ortamında eğitim, bakım ve yetiştirilme sorumluluğunu kısa veya uzun süreli olarak, ücretli veya gönüllü statüde devlet denetiminde paylaşan, hissettikleri toplumsal sorumluluğu gösterebilen uygun aile ya da kişilerdir.

    Sağlık hizmeti veren kimse ile anlatılmak istenen de, doktor, ebe, hemşire gibi çocukla ilgili olarak sağlık hizmeti veren, tedavi uygulayan, muayene eden kimseler anlatılmak istenmiştir. Sağlık kuruluşunun özel veya resmi olmasının, hatta bunların bir sağlık kuruluşunda bulunmasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan, sağlık hizmeti verirken kendisine karşı güveni kötüye kullanarak bu suçun işlenmesidir. Fiilin sağlık hizmeti verildiği sırada işlenmesi gerekir, aksi halde cezanın artırılması mümkün değildir.

    Koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından istismar suçunun işlenmesi ise, çocuk üzerinde koruma, bakım veya gözetim yükümü altında bulunan ancak diğer şıklarda sayılanlar dışında kalan kimseler tarafından bu suçun işlenmesini ifade etmektedir. Konuyla alakalı Yargıtay 14.Ceza Dairesinin 2018/4977 E. 2018/4886 K. 03.07.2018 tarihli,

    " Eşinin yeğeni olan mağdureyi, babasının izni ve isteğiyle alıp evine götürmekte iken cinsel istismar eylemini gerçekleştiren sanığın mağdure üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunduğu halde hakkında TCK'nın 103/3. maddesinin uygulanmaması, Mağdurenin soruşturma evresindeki samimi görülen beyanları ile vücudunda darp izlerinin olduğuna ilişkin adli rapor içeriği nazara alındığında eylemi cebirle işlediği anlaşılan sanık hakkında hükmedilen temel cezada koşulları oluştuğu halde TCK'nın 103/4. maddesi ile arttırım yapılmayarak sonuç cezanın eksik tayini," kararı mevcuttur.

    Cinsel İstismar Suçunun Kamu Görevinin veya Hizmet İlişkisinin Sağladığı Nüfuzu Kötüye Kullanmak Suretiyle İşlenmesi

    Yargıtay uygulamasında failin nüfuzunun bulunduğunun kabulü için görevinin mağdur üzerinde güç ve otorite oluşturması, bu otoritenin mağdurenin direncini kırması ve mağdurun bu nedenle çekinerek karşı koyamaması gerektiği kabul edilmektedir. Sadece görevinin sağladığı kolaylıktan faydalanarak eylemin gerçekleştirilmesi halinde nüfuzun kötüye kullanıldığının kabulünün mümkün olmadığı yönünde uygulama istikrar kazanmıştır.

    Konuyla alakalı Yargıtay 14.Ceza Dairesinin 2015/4780 E. 2019/8326 K. 19.03.2019 tarihli " Meram Tıp Fakültesi Ortopedi polikliniğinde araştırma görevlisi doktor olarak görev yapan sanığın muayene ettiği reşit olan mağdureye karşı basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğu, mevcut haliyle sanığın, mağdure üzerinde kamu görevinden kaynaklanan bir nüfuzunun olmadığı, zira sanığın nüfuzunun bulunduğunun kabulü için görevinin mağdure üzerinde güç ve otorite oluşturması, bu otoritenin mağdurenin direncini kırması ve mağdurenin bu nedenle çekinerek karşı koyamaması gerektiği,

    Bunun gerçekleşmesi içinde sanığın görevinin mağdure yönünden zorunlu ve icbar edici nitelik taşımasının zaruri olduğu, dolayısıyla sadece görevinin sağladığı kolaylıktan faydalanarak eylemin gerçekleştirilmesi halinde nüfuzun kötüye kullanıldığının kabulünün mümkün olmadığı, 5237 sayılı TCK'nın 102/3-b maddesi gereğince yapılacak artırımın, kamu görevinin, vesayet ve hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması haline münhasır olup dosya içeriğine göre sanığın,

    Mağdure üzerinde nüfuzu kötüye kullanma durumunun olmadığı anlaşıldığından, mağdureye yönelik eyleminin TCK'nın 102/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturup takibinin şikayete bağlı olduğu ve müştekinin hükümden sonra verdiği 21.08.2013 günlü dilekçe ile mevcut şikâyetinden vazgeçtiği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK'nın 73/6. maddesi gereğince vazgeçmeyi kabul edip etmediği sanıktan sorulup neticesine göre hüküm kurulması lüzumu," kararı mevcuttur.

    Cinsel İstismar Suçunun Birinci Fıkranın (A) Bendindeki Çocuklara Karşı Cebir Veya Tehditle ya da ( B) Bendindeki Çocuklara Karşı Silah Kullanmak Suretiyle Gerçekleştirilmesi

    Yukarıda cinsel istismarın, 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan kişilere karşı cebir veya tehdit kullanmadan işlenmesinin cinsel istismar suçunun basit şeklini oluşturduğuna değinilmişti. TCK'nın 103.maddesinin dördüncü fıkrasında, cinsel istismarın, 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan kişilere karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi, cezanın artırılmasını gerektiren bir nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.

    Ancak, bunun için uygulanan cebrin en fazla kasten yaralama suçunun temel şeklini oluşturacak boyutta olması gerekir. Bu bakımdan, beşinci fıkraya göre, cinsel istismar için başvurulan cebir veya şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.

    Avukat vekalet ücreti ne kadardır?

    Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl  Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir. (2024 -2025 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)

    İlgili yazılarımız;


    AV.İREM BİKE DEMİRHAN



    Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
    Tags
    Yardım lazım mı? Bizimle İletişime Geç!
    Hukuk iyi ve adil olanın sanatıdır.

    İletişime geçin

    +905455880258