İdarenin Mal Edinme Yöntemleri | Av. İREM BİKE DEMİRHAN

İçindekiler

    İdarenin mal edinme yöntemlerinin birçok yolu vardır;

    Kamulaştırma

    İdarenin mal edinme yöntemlerinden biri kamulaştırmadır. Anayasa, Kamulaştırma Kanunu ve sair mevzuatta tanımı yapılmamış olan kamulaştırma kavramına ilişkin, Anayasa madde 46/I’de; “Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir.” hükmü yer almıştır. Anayasa madde 46'da yer alan bilgiler ışığında kamulaştırmanın temel ilkeleri sıralayacak olursak, bu ilkeler;

    * Kamulaştırma, devlet ya da kamu tüzel kişileri eliyle yapılabilir,

    * Ancak kamu yararı amacıyla yapılabilir,

    * Özel mülkiyette bulunan taşınmaz mallar üzerinde yapılabilir.

    Acele Kamulaştırma

    İdarenin mal edinme yöntemlerinden biri olan acele kamulaştırma 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu madde 27’de düzenlenmiştir;

    ''3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. Bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedelidir.'' biçiminde hüküm altına alınmıştır.

    Kamulaştırmasız El Atma

    İdarenin mal edinme yöntemlerinden biri olan kamulaştırmasız el koymanın; kamulaştırma yetkisini haiz bir idarenin, kamulaştırmaya tabi olabilecek özel mülkiyette bulunan taşınmazlar üzerinde, kamulaştırma yetkisini kullanmaksızın ve herhangi bir yasal düzenlemeye dayanmaksızın, aktif olarak bir hizmet tahsis etmemesi ya da pasif-sessiz kalmak suretiyle taşınmaz üzerinde bir hizmet tahsis etmediği gibi maliklerin de taşınmazları üzerinde mülkiyet haklarından doğan tasarrufta bulunma yetkilerini engelleyerek fiili ya da hukuki olarak gerçekleştirilebilen bir eylemdir.

    Genel olarak kamu kuruluşlarınca bir kamulaştırma kararı alınarak kamulaştırma yapılmadan, kişilerin taşınmazlarına müdahale ederek, taşınmazları üzerindeki zilyetliklerine son verme olarak nitelendirilen kamulaştırmasız el koyma ile idarenin, herhangi bir idari karara dayanmadan, taşınmaza müdahalede bulunması idari bir eylem olarak değil, haksız bir fiil olarak kabul edilir ve bu haksız fiilden doğan zararlara ilişkin davalar da TBK madde 49 hükmü kapsamında, adli yargı yerinde görülür.

    Başka bir anlatımla; kamulaştırmasız el koyma yolu ile idarenin, re'sen icra yetkisini hukuka aykırı biçimde kullanarak mülkiyet hakkı veya kamu özgürlüklerini ağır bir biçimde ihlal eden eylemleri haksız fiili ortaya çıkarır98. Böyle bir durumda ortada idari bir işlem olmayıp, idarenin mülkiyet hakkını ağır biçimde ihlal eden, hukuka aykırı bir eylemi vardır. İdare hukuku teorisine göre bu tür eylemlere “fiili yol” denmektedir ve fiili yoldan doğan davalar da adli yargı yerlerinde görülürler,

    İstimval

    İdarenin mal edinme yöntemlerinden biri olan istamval; gereksinim duyduğu taşınır malları piyasadan temin etme imkânı olan idarenin, olağanüstü hallerde ihtiyaç duyduğu taşınırları normal yolla elde etme olanağı bulunmadığı durumlarda, kamulaştırma yoluna gitmesi ile hukukumuzda “istimval” olarak adlandırılan durum gerçekleşmiş olur. İstimval, geniş kapsamlı bir deyim olup; “özel mülkiyette bulunan taşınır malların bedeli karşılığında mülkiyetinin veya kullanım ve intifa hakkının idareye cebri geçişini öngören istisnai ve olağanüstü hallere mahsus bir usuldür” şeklinde tanımlanmaktadır. Hukukumuzda oldukça geniş kapsamlı kullanılan istimval kavramı ile; taşınır veya taşınmaz malların sadece kullanma haklarının geçici olarak idareye geçmesini kapsadığı da ifade edilmektedir.

    Devletleştirme

    İdarenin mal edinme yöntemlerinden biri olan devletleştirme, Anayasa madde 47 ve 3082 sayılı Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilmesi Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir; Anayasa madde 47’de; “Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir. Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.” biçiminde hüküm altına alınmıştır.

    3082 sayılı Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilmesi Hakkında Kanun madde 3’te; “Kamu hizmeti niteliği taşıyan ve özel teşebbüslerin kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde, devletleştirilmesi kanunla düzenlenir.” biçiminde yer alan hükme göre, devletleştirme kararını alma yetkisi yasama organına ait olup, yasama organı bu yetkisini kullanabilmek için her bir devletleştirme işlemi için ayrı bir kanun çıkartacaktır.

    Geçici İşgal

    İdarenin mal edinme yöntemlerinden geçici işgal; kamu yararına yönelik bir faaliyetin, genellikle bayındırlık hizmetlerinin yerine getirilmesine ilişkin olarak, bu hizmetlerin görülebilmesi için ihtiyaç duyulan kum, kireç, taş vb. maddeleri çıkarmak, hazırlamak ya da birtakım eşyayı koyabilmek amacıyla özel mülkiyette bulunan bir taşınmaza geçici olarak idare tarafından el konulmasıdır.

    İdarenin Kurumları Arasında Taşınmaz Mal Devri

    Hukuka uygun bir geçici işgalin söz edebilmek için bazı şartların gerekmektedir. Bu şartlar;

    * Geçici işgalin yapılabilmesi için bu durumu uygun gören bir kanunun bulunması gerekir.

    * Geçici işgal, adından da anlaşıldığı üzere geçici olmalıdır. Örneğin, bayındırlık eserinin inşasının tamamlanmasıyla beraber burada biriktirilen inşaat artıklarının tamamıyla kaldırılıp arazi sahibine eski haliyle iade edilmelidir. Ayrıca geçici işgal kararında işgalin süresi belirtilmelidir.

    * Geçici işgalin konusu ancak binasız araziler olabilir. Binalar ya da konut olarak kullanılan, etrafı duvarlarla çevrilmiş olan yerler geçici işgale konu oluşturamazlar. 9 Şubat 1331 (1915) tarihli Menafii Umumiyeye Müteallik Hususat İçin Efrada Ait Arazi ile Taş Ocaklarının Muvakkaat Surette İşgali Hakkında Kanun madde 1’de “ İmalat ve inşaatı nafıaya ahşaptan maada lüzumu olan her nevi gayri mamul taş ve toprak ile levazımı saireyi inşaiyenin izhar ve tedariki ve inşaatın hususatı sairesi için muktezi arazi ” olarak ifade edilen araziler geçici işgale konu olabilirler.

    * İdare, ihtiyaç duyduğu araziyi geçici olarak işgal etmeden önce karşılıklı anlaşma yöntemini denemeli, bu yöntemde başarı gösteremediği takdirde geçici işgal yoluna gitmelidir. Zira, 9 Şubat 1331 (1915) tarihli Menafii Umumiyeye Müteallik Hususat İçin Efrada Ait Arazi ile Taş Ocaklarının Muvakkaat Surette İşgali Hakkında Kanun madde 2; “arazinin muvakkaten işgali hakkında muvafakati tarafeyn” hususunun sağlanmasını gerekli görmektedir.

    2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu (Değişik: 24/4/2001- 4650/17 madde) madde 30’da; kamu tüzel kişilerinin ve kurumlarının sahip oldukları taşınmaz malın, kaynak veya irtifak haklarının diğer bir kamu tüzel kişisi veya kurumu tarafından kamulaştırılamayacağı, taşınmaz mala, kaynak ya da irtifak haklarına ihtiyacı olan idarenin bedel tespitinde bulunarak, ödeyeceği bedeli yazılı olarak bildirmek suretiyle mal sahibi idareye başvuruda bulunacağını, mal sahibi idarenin devre muvafakat etmemesi halinde alıcı idarenin başvurusu üzerine durumun, Danıştay ilgili idari dairesince incelenerek iki ay içinde kesin karara bağlanacağı, tarafların bedel üzerinde anlaşamamaları halinde ise alıcı idarenin, devirde anlaşma tarihinden veya Danıştay kararının tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine başvurarak kamulaştırma bedelinin tespitini isteyebileceği,

    Bu durumda yapılacak yargılamada mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin alıcı idare tarafından mal sahibi idare adına bankaya yatırıldığına dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın alıcı idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin mal sahibi idareye ödenmesine karar verileceği ile bu kararın, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirileceği, tescil hükmünün kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz haklarının saklı olduğu, bu şekilde devir alınan taşınmaz malın, kaynak veya irtifak hakkının, sahibinden kamulaştırma yoluyla alınmış sayılacağı ve devir amacı veya devreden idarenin izni dışında başka bir kamusal amaçla kullanılamayacağı, aksi halde devreden idarenin, madde 23 uyarınca taşınmaz malı geri alabileceği, bu hususun da tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh verileceği hüküm altına alınmıştır.

    Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

    Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E. 2015/13362 K. 2016/10012 T. 21.06.2016

    KARAR : Taraf vekillerinin karar düzeltme istemi üzerine dosya ve eklerinin yeniden incelenmesi sonucunda; 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 6487 sayılı Kanunla değiştirilen Geçici 6.maddesinin onikinci ve onüçüncü fıkraları 13.03.2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarih, 2013/95 Esas ve 2014/176 Karar sayılı kararıyla iptal edildiği dikkate alındığında 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 günü arasında fiilen el atılan taşınmazlarla ilgili açılan kamulaştırmasız el koyma davalarında Geçici 6.maddenin 7.fıkrası gereği harç ve vekalet ücretinin maktu olarak, 04.11.1983 tarihinden sonra el atılan taşınmazlar yönünden açılan davalarda ise mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretinin genel hükümler doğrultusunda dava değeri üzerinden nispi olarak belirlenmesi gerekmektedir.

    Dava konusu taşınmaza 04.11.1983 tarihinden sonra el atıldığı anlaşıldığından taraf vekillerinin karar düzeltme isteminin bu nedenle kabulü ile Dairemizin 16/04/2015 gün ve 2015/4440-2015/6237 sayılı düzelterek onama kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;

    2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 6487 sayılı Kanunla değiştirilen Geçici 6.maddesinin onikinci ve onüçüncü fıkraları 13.03.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 13.11.2014 tarih, 2013/95 Esas ve 2014/176 Karar sayılı kararıyla iptal edildiğinden; 04.11.1983 tarihinden sonra el atılan taşınmazlar yönünden, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan davalarda, mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretinin nispi olarak uygulanması gerektiğinden bu husus bozma nedeni yapılmıştır.

    Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E. 2014/9491 K. 2014/19283 T. 01.07.2014

    Karar: Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.

    Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

    Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki;

    Kamulaştırma Kanunu’nun 11/1-g maddesine göre arsa niteliğindeki taşınmazlara değer biçilirken dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması ve değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması gerekir.

    Dava konusu taşınmaz büyük yüz ölçümlü ve ilçe merkezi hudutlarında olmasına karşın, emsal taşınmazların kılavuz beldesinde olan ve küçük yüzölçümlü emsal taşınmazla karşılaştırılması inandırıcı görülmemiştir.

    Bu durumda taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılarak taşınmaz ve emsal kabul edilen taşınmazların Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonunca belirlenen emlak vergisine esas m2 değerleri getirtilip, taşınmazın emsal taşınmazlara üstünlük oranları da tartışılarak, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, Doğru görülmemiştir.

    Avukat vekalet ücreti ne kadardır?

    Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl  Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir. (2024 -2025 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)

    İlgili yazılarımız;


    AV. İREM BİKE DEMİRHAN


    Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
    Yardım lazım mı? Bizimle İletişime Geç!
    Hukuk iyi ve adil olanın sanatıdır.

    İletişime geçin

    +905455880258