Yürütmenin Durdurulması
Yürütmenin durdurulması kurumu, yargının denetim etkinliğini arttırıcı bir araç olarak dava hakkının bir parçası olduğu gibi kamu yararı amacının ve kamu düzeninin gerçekleşmesine hizmet etmektedir. Yürütmenin durdurulması kararı ile, dava konusu işlemin tesis edildiği andan önceki hukukî durumun geri gelmesi sağlanmakta, böylece kişiler dava sonuçlanıncaya kadar bu işlemin olumsuz etkilerinden korunmaktadırlar.
İdare, kamu hizmetini, kamu gücü ayrıcalıkları dediğimiz, idare edilenlere göre üstün hak ve yetkilere sahip olarak yürütür. Kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, idarenin tek yanlı iradesiyle tesis ettiği ilgililerin hukukî durumunu etkileyecek nitelikteki işlemleri, hiçbir makamın onayına veya aracılığına gerek olmaksızın, kendiliğinden yürütülme özelliğine sahiptir.
İçindekiler
- 1 Yürütmenin Durdurulması Nedir?
- 2 Yürütmenin Durdurulması Kararının Hukuki Niteliği ve Şartları Nelerdir?
- 3 Yürütmenin Durdurulması Kararı Verilemeyecek Haller Nelerdir?
- 4 Yürütmeyi Durdurma Kararlarına Karşı İtiraz
- 5 Yürütmenin Durdurulması Kararı Nasıl Uygulanır?
- 6 Danıştay Kararı Örnekleri
- 7 Avukat Vekalet Ücreti Ne Kadardır?
Yürütmenin Durdurulması Nedir?
Yürütmenin durdurulması, hukuka aykırı olduğu düşünülen, kedisine karşı iptal davası açılan ve dava sonunda iptali dahi gündeme gelebilecek olan bir işlemin uygulanmasına devam edilmesi halinde telafisi güç veya imkânsız zararlar ortaya çıkmaması için başvurulan bir hukuk müessesidir. Yürütmenin durdurulması kararı ile hukuka aykırılık sebebi ile iptal davasına konu edilen idari işlem hakkında yetkili yargı yerinin dava konusu idari işlemi geçici olarak durdurur.
İptal davalarının en önemli unsuru çoğunlukla davanın başında verilen tedbir mahiyetindeki yürütmenin durdurulması kararıdır. Yürütmenin durdurulması kararının amacı, hukuka aykırı olduğu açık olan idari işlemin yaratacağı muhtemel zararları önleyerek adil yargılanma hakkını temin etmektir. Yürütmenin durdurulması kararı, aleyhine idari dava açılan işlemin icrasını erteleleyerek idarenin davanın sonucunu beklemeden işlemi uygulamasını önlemektedir. Böylece idari işlem nedeniyle kişilerin zarara uğraması bu geçici nitelikteki kararla engellenmektedir.
Davanın başında veya ilerleyen aşamalarında (istinaf veya temyiz aşaması da dahil) yürütmenin durdurulması talebinde bulunulabilir. Yürütmeyi durdurma talebinin kabulüne karar verilmesi halinde, yürütmenin durdurulması tedbiri davanın sonuna kadar devam eder, yani idari işlemin uygulanması dava sonuna kadar askıya alınır. İptal davasının reddi halinde daha önce verilen yürütmeyi durdurma kararı da etkisiz hale gelerek ortadan kalkar.
Yürütmenin durdurulması kararı verilen iptal davası dosyalarının esası öncelikle incelenir ve karara bağlanır (İYUK 27/8).
Yürütmeyi durdurma kararı idari davalara bakma görevli mahkemeler tarafından verilebilir. İdari davalarda yürütmenin durdurulması kararı vermekle görevli mahkemeler; ilk derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri ve yüksek mahkeme olmak üzere üç çeşittir. Yürütmeyi durdurma kararı verebilecek mahkemeler şunlardır:
- İdare mahkemesi (İlk derece mahkemesi),
- Vergi mahkemesi (İlk derece mahkemesi),
- Bölge idare mahkemesi (İstinaf mahkemesi),
- Danıştay (Temyiz mahkemesi ve bazı idari davalar için ilk derece mahkemesi).
Yürütmenin Durdurulması Kararının Hukuki Niteliği ve Şartları Nelerdir?
İdari işlemin temel özelliklerinden biri olan hukuka uygunluk karinesi, bir idari işlem hakkında iptal davası açılmış olsa dahi, bu işlemin icrai etkisini işlem iptal edilene kadar sürdürmesi anlamına gelmektedir. Bu ilkenin sakıncası, hukuka aykırı bir işlemin iptaline karar verilene kadar ilgisi bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilmesidir. Yürütmenin durdurulması müessesesi de hukuka aykırı idari idari işlem uygulandığında ortaya çıkması muhtemel telafisi güç zararların en azından dava sonuna önlenmesi ve ertelenmesi veya dava sonunda verilecek bir iptal kararının etkisini yitirmeden sonuçlarını doğurabilmesi amacıyla getirilmiştir.
Bu yönüyle yürütmenin durdurulması kararları hukuk düzeni içinde varlık kazanmış hukuka aykırı kararın, ilgisi bakımından telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabilme ihtimali halinde, işlemin uygulanmasını dava sonuna kadar erteleyen ve davacının lehine sonuç doğuran kararlardır. İdari yargılama usulünde yürütmenin durdurulması kararları, idarenin üstün ve ayrıcalıklı yetkilerini dengelemek açısından önemli bir işleve sahiptir. Yürütmenin durdurulması kararlarında gerekçenin önemini ortaya koyabilmek için bu başlık altında öncelikle yürütmenin durdurulması kararının idari ve yargısal niteliği hakkında yapılan tespitlere yer verilerek, idari yargı yerlerinin yürütmenin durdurulması kararını verme sürecine ilişkin açıklamalarda bulunulacaktır.
Yürütmenin Durdurulması Kararı Verilemeyecek Haller Nelerdir?
İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlara neden olacak nitelikte bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde idare mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilebilir. Ayrıca yukarıda belirtildiği gibi uygulamakla etkisi tükenecek işlemler dışındaki işlemlere karşı açılacak davalarda, davalı idarenin savunması alınmadan yürütmenin durdurulması verilmesi yasaklanarak kararın zamanı konusunda bir kısıtlama yapılmıştır.
- Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama
- Naklen atama
- Görev ve unvan değişikliği
- Geçici veya sürekli görevlendirmelere
- Yoklukla malul işlemlerde
- Savaş halinde yürütmenin durdurulması kararı verilemez.
Yürütmeyi Durdurma Kararlarına Karşı İtiraz
Yürütmeyi durdurma kararlarına karşı itiraz edilmesi mümkündür. Fakat ivedi yargılama usulünün uygulandığı haller (İYUK m.20/A) ve MEB ile ÖSYM tarafından yapılan merkezi ve ortak sınavlar, bu sınavlara ilişkin iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılacak davalarda (İYUK m.20/B) yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak verilecek kararlara itiraz edilemeyeceği İdari Yargılama Usulü Kanununda ifade edilmiştir.
Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince verilmişse konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarına, bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mahkemesine, idare ve vergi mahkemeleri ile tek hâkim tarafından verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine, çalışmaya ara verme süresi içinde ise idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara en yakın nöbetçi mahkemeye veya kararı veren hâkimin katılmadığı nöbetçi mahkemeye, kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler, dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
Yürütmenin Durdurulması Kararı Nasıl Uygulanır?
İYUK m.27’de düzenlenen yürütmenin durdurulması kararı bir mahkeme kararı olduğu için bir mahkeme kararı gibi uygulanır. İdare kendisine tebliğ edilen yürütmeyi durdurma kararının tebliğinden itibaren bu kararı en geç 30 gün içinde uygulamak zorundadır. Eğer idare yürütmenin durdurulması kararını uygulamaz ise idare aleyhine idare mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
Danıştay Kararı Örnekleri
Danıştay 8.DAİRE Esas:2023-2502 Karar:2023-2502 Karar Tarihi:26.09.2023:
“DAVACININ İDDİALARI: Erciyes Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı’nda tezli yüksek lisans öğrencisi olduğu, dava konusu düzenleme ile yurtta barınma imkanının elinden alındığı, devlet tarafından öğrencilere sunulan burs ve yurt hizmetlerinde aranacak şartların maddi imkandan yoksunluk ve başarı kriteri olması gerektiği, mülga Yönetmelikte yaş şartı bulunmazken, 2019-2020 eğitim öğretim döneminde konuya ilişkin belirlenen usul ve esaslarda yaş kriterinin “kırk” olarak belirlendiği, 09/04/2021 tarih ve 31449 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği ile yaş kriteri sınırın “otuzbeş” olarak belirlendiği,
dava konusu düzenleme ile bu sınırın otuza” indirildiği, dolayısıyla otuz yaşından büyük olan öğrencilerin yurtlarda barınma imkanının kalmadığı, otuz yaş üstü öğrencilerin barınma imkanının elinden alınmasının ölçülü ve orantılı olmadığı, davalı idarece, barınan öğrenciler arasında oluşabilecek yaş farkından kaynaklı sorunları oluşabileceği değerlendirilmekte ise de; kat, blok ve oda düzenlemesi yapılarak gerekli tedbirlerin alınabileceği, yaş sınırı ile belli bir yaş sınırı üzerinde olup yüksek lisans yapan öğrencilerin çalıştığı, belirli bir kazancının olduğu gibi ön kabulün hukuki temelden uzak olduğu,
konuya ilişkin olarak benzer mahiyette Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 20/10/2016 tarih ve E:2016/3762; K:2016/2716 kararıyla üniversiteye girişte yaş şartının getirilemeyeceğine hükmedildiği, düzenlemenin Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu, yurt ve burs imkanından faydalanmak isteyen kişilerin başta öğrenci olup olmadıklarının tespiti üzerine maddi imkandan yoksunluğun araştırılmasının gerektiği, düzenlemenin temel hak ve hürriyetlerin ihlali sonucunu doğurduğu ve iptali gerektiği ileri sürülmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI: Anayasa’nın 65. Maddesine göre; Devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun olarak öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği, Devletin mali kaynaklarının sınırlı olduğu gerçeğinin Devletin sonsuz harcama imkanı olmadığı anlamına geldiği, dolayısıyla hizmet sunumunda gereksinimlerin önceliği yönüyle değerlendirme yapılmasının gerektiği, Bakanlığın kaynaklarını etkili ve verimli olarak kullanma yolunda benimsediği politika uyarınca dava konusu düzenlemenin hazırlandığı,
ayrıca sunulan hizmetin sunumuna ilişkin kriter belirleme yetkisinin takdir hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, onsekiz ve biraz üzeri yaşlarda olan öğrencilerin sayıca daha çok olduğundan hareketle ifade edilen yaş grubunda olan öğrencilerin öncelikli olarak kabulünün söz konusu olduğu, sosyal Devlet olmanın gereği doğrultusunda makul ve objektif kriter getirildiği, bu durumun belirlilik ilkesine de uygun olduğu, dava konusu düzenlemenin hukuka ve mevzuata uygun olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
….HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Anayasa’nın 124. maddesinde, kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren Kanunların ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, Yönetmelikler çıkarabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme, idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisinin anayasal dayanağını oluşturmaktadır.
Doktrinde yer alan görüş; Türk hukukunda yürütme ve idarenin özerk düzenleme yetkisinin bulunmadığı, bunun türevsel ve bağımlı olduğu, ancak kanundan veya kanunlar bütününden güç alabileceği, hiçbir halde asli (ilkel) ve koşulsuz sayılamayacağı yolundadır. (Lütfi Duran, İdare Alanının Düzenlenmesinde Teşrii ve Tanzimi Tasarrufların Sınırları, İÜHFM, cilt XXX, sayı 3-4, s.466 vd.; Turan Güneş, Türk Pozitif Hukukunda Yürütme Organının Düzenleyici İşlemleri, s.80-86; Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, s.377-378; Tahsin Bekir Balta, İdare Hukukuna Giriş I, s.79-82; Şeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, s.178-179;Turgut Tan, Ekonomik Kamu Hukuku, s.42)
İdarenin düzenleme yetkisinin aslında ikincil, türev nitelikte olduğu hususunda bugün için bir duraksama bulunmamaktadır.
Normlar hiyerarşisi olarak bilinen temel hukuk ilkesine göre, normlar arasında altlık ve üstlük ilişkisi söz konusu olmakta ve her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Başka bir anlatımla normlar hiyerarşisi, her türlü normun hiyerarşik olarak bir sıra dahilinde sıralanması ve birbirine bağlı olması anlamına gelmekte olup; bunun doğal sonucu olarak, hiyerarşik sıralamada daha altta yer alan normun, kendisinden üstte bulunan norma aykırı hükümler içeremeyeceği, bir başka deyişle alt norm niteliğindeki düzenleyici işlemlerin, bir hakkın kullanımını üst normda öngörülmeyen bir şekilde daraltamayacağı veya kısıtlayamayacağı; dolayısıyla, düzenleyici bir işlemin kendinden önce gelen kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı düzenlemeler getiremeyeceği kabul edilmektedir.
Dava konusu Yönetmelik hükmü ile Gençlik ve Spor Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtları Kurumu’na ait yurtlarda otuz yaşından büyük olan öğrencilerin barınma hizmeti alamayacağı kuralı benimsenmiştir.
Davalı idarece, Anayasa’nın 65. maddesine göre; Devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun olarak öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği, Devletin mali kaynaklarının sınırlı olduğu dolayısıyla hizmet sunumunda gereksinimlerin önceliği yönüyle değerlendirme yapılmasının gerektiği savunulmaktadır.
Ancak; dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan, 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 184 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi ile 188 inci maddesinde ve 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurt Hizmetleri Kanununun 46 ncı maddesinde barınma hizmeti sunulacak öğrenciler açısından yaş kriterine yönelik herhangi bir kısıtlamanın bulunmadığı görülmekte olup; dava konusu düzenleme ile üst normlarda öngörülmeyen bir sınırlamanın getirildiği anlaşıldığından Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’nin “Barınma şartları” başlıklı 6. maddesinin (h) bendinde yer alan “otuz” ibaresinde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan; anılan Yönetmeliğin “Başvuru şartları” başlıklı 6. maddesinde; yurt başvuru şartları arasında, örgün eğitim veren bir yükseköğretim kurumuna kayıtlı olmak, kamu personeli olmamak ve zorunlu staj hariç brüt asgari ücret tutarının bir buçuk katı üzerinde ücretli bir işte çalışmamak şeklinde ilgilinin ekonomik durumunun tespitine yönelik kriterlerin belirlendiği, böylece Devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini yerine getirirken dar gelirli öğrencilerin barınma ihtiyacının karşılanmasına öncelik verildiği anlaşılmakta olup; davalı idarenin bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir.
Bu itibarla; 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesinde öngörülen ve yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için gerekli olan koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
KARAR SONUCU: Açıklanan nedenlerle; 1.Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’nin “Barınma şartları” başlıklı 6. maddesinin (h) bendinde yer alan; “otuz” ibaresinin YÜRÜTMENİN DURDURULMASI HAKKINDAKİ İSTEMİN KABULÜNE,”
Avukat Vekalet Ücreti Ne Kadardır?
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. İcra hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
İlgili yazılarımız;
- Yürütmenin Durdurulması
- Tam Yargı Davaları
- İptal Davaları
- İdari sözleşmeden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?
Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
AV.İREM BİKE DEMİRHAN