İletişime geçin
+905455880258Ticari temsilci, Türk Borçlar Kanunu m 547 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Ticari temsilci, BK 547’de “…işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği…” tacir yardımcısı şeklinde tanımlanmaktadır. Buradan yola çıkılarak ifade edilmelidir ki ticari temsilci, en geniş yetkili tacir yardımcısı olup, tacirin işletmeyle ilgili yapabileceği işlemlerin birçoğunu yapma yetkisini haizdir.
Ticari temsilcinin haiz olduğu “ticari temsilcilik yetkisi”, kapsamı kanunla belirlenmiş ve üçüncü kişilere karşı kural olarak sınırlandırılamayan bir temsil yetkisidir. “Temsil yetkisinin kapsamı” kenar başlıklı BK 548/1’de “Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır.” hükmü yer almaktadır. Buna göre ticari temsilcinin, atandığı ticari işletmenin amacına giren tüm konularda yetkili olması esastır.
Bununla birlikte, ticari temsilci BK 548/2 gereği “…açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz”. Bu fıkrada temsil yetkisinin kanuni kapsamı dışında bırakılan hukuki işlemler hüküm altına alınmıştır. Yani ticari temsilcinin temsil yetkisinin kapsamını düzenleyen 548. maddenin birinci fıkrası bu kapsamı olumlu (müspet) açıdan, ikinci fıkrası ise olumsuz (menfi) açıdan belirlemiştir.
Ticari temsilci müvekkil tacir adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya yetkilidir. Bununla birlikte, ticari temsilcinin kambiyo senetleri dışında kalan diğer tüm kıymetli evrakı ve kıymetli evrak benzeri senetleri düzenleme/ciro etme yetkisini haiz olduğundan şüphe yoktur.
Kambiyo taahhüdünde bulunmak, kambiyo senedinin düzenlenmesini, ciro edilmesini, aval verilmesini ve senedin kabul edilmesini (poliçe bakımından) kapsamaktadır. Ticari temsilci, ticari vekilin aksine, ayrıca bir yetkilendirmeye gerek olmaksızın kambiyo senetlerinde taciri bağlayıcı bu işlemleri gerçekleştirebilecektir.
Ticari temsilci ticari vekilden farklı olarak, ayrıca bir yetkilendirmeye gerek olmaksızın tacir adına ticari işletme ile ilgili dava açma ve davayı takip etme yetkisini haizdir. Ticari temsilcinin tacir adına ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinde bulunması da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Keza ticari temsilciye benzer olarak, acentenin dava yetkisini düzenlendiği maddedeki “dava açma” ibaresinin icra takiplerini ve icra şikayetlerini de kapsadığı ifade edilmektedir. Bu yetki esas itibarıyla ticari temsilcinin işletmeyle ilgili tüm işleri yapabilmesi ilkesinden ve aynı zamanda BK 551/2’nin mefhum-u muhalifinden ortaya çıkmaktadır.
Ticari temsilcinin temsil yetkisinin kapsamı dışında bıraktığı hukuki işlemler BK 549/2’de düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca: “Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz.” Hükmün amacı, işletmenin “işletilmesi” bakımından önem taşıyan ve değerleri çoğu zaman taşınırlardan yüksek olan varlıkların açık yetkilendirme olmadan ticari temsilci tarafından devrini veya ayni hak ile sınırlandırılmasını engellemektir. Bu sınırlama iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın herkese karşı geçerli olur.
Taşınmazın kapsamını tespit ettikten sonra bunun devri veya ayni bir hakla sınırlandırılması üzerinde durulmalıdır. Devir, mülkiyet hakkının geçişine ilişkin bir işlem olup, bir tasarruf işlemi olan devrin kendisinin yapılması mümkün olmadığı gibi devre ilişkin borçlandırıcı sözleşmeler de yapılamaz. Zira bunların taciri bağlayıcı olduğu kabul edilirse, üçüncü kişi MK 716 hükmü uyarınca taşınmazın mülkiyetinin kendisine geçmesini sağlayabilecektir. Bu durum ise BK 548/2’nin varmak istediği sonuca aykırılık teşkil edecektir.
BK’da açıkça ifade edilmese de öğreti tarafından kabul edilen “temel işlemler”, ticari temsilcinin temsil yetkisinin kanuni kapsamının dışında kalan bir diğer konudur. Temel işlem olarak adlandırılan işlemlerin kaynağı, BK 547 hükmüdür. Buna göre ticari temsilci, “işletmeyi yönetmek” diğer bir deyişle işletmek üzere atanmaktadır. İşte bu yüzden işletmeyi sona erdirici faaliyetleri yapması temsil yetkisinin kapsamının dışında sayılmıştır. Bu sebeple ticari temsilci işletmeyi kapatamaz, devredemez, tacirin iflasını isteyemez, konkordato talep edemez. Keza temsil yetkisi şube ile sınırlandırılan ticari temsilci, atandığı şubeyi kapatamaz. Zira söz konusu temsilci bu şubeyi “yönetmek” üzere atanmaktadır.
Ticari temsilci, taşınmazlar haricinde ticari işletmenin içerdiği malvarlığı unsurlarını (TK 11/3) devretmeye yetkilidir. Ancak söz konusu malvarlığı, ticari işletmenin malvarlığının önemli bir miktarını oluşturuyorsa, bunun ticari temsilci tarafından devri, söz konusu devrin temel işlem kapsamında sayılmasından dolayı mümkün olmamalıdır.
Ticari temsilcinin temsil yetkisine ilişkin ve herkese karşı ileri sürülebilen bir iradi sınırlama olan birlikte temsil BK 549/2’de “Temsil yetkisi, birden çok kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda, diğerlerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması, işletme sahibini bağlamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca, ticari temsilcilik yetkisinin kullanılması için birden çok temsilcinin birlikte işlem yapmaları şartını koyma imkânı oluşturulmuştur. Hükmün ihdas edilmesindeki amaç, yetkisi çok geniş olan ticari temsilcinin bu yetkisini kötüye kullanmasını engellemek için yapacağı işlemlerde bir veya birkaç temsilcinin işleme katılmasını sağlayarak bir kontrol mekanizması geliştirmektir.
“Temsil Yetkisinin Sınırlandırılması” kenar başlıklı BK 549’da düzenlenmiş olan bir diğer sınırlama, ticari temsilcinin temsil yetkisinin bir veya birden fazla şube ile sınırlandırılmasıdır. Bu hâlde ticari temsilci işletmenin konusuna giren tüm işlemleri değil, şubenin konusuna giren işlemleri yapmaya yetkili olacaktır. Dolayısıyla yapılabilecek işlemlerin hukuki niteliği bakımından esasen bir sınırlandırma olmamaktadır. Ticari temsilcinin yetkisinin şube ile sınırlandırması istisnai olduğundan bu durumun açıkça belirtilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Kanunun cevaz verdiği sınırlamalara ilişkin olarak BK 549/3’te “Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar, ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm doğurmaz.” Dolayısıyla anılan bu sınırlamaların herkese karşı ileri sürülebilmesi için ticaret siciline tescil edilmiş olması gerekmektedir. Ticari temsilcilerin temsil yetkisi baştan itibaren bu sınırlamalarla tescil edilebileceği gibi anılan sınırlamaların sonradan da yapılması mümkündür. Keza çeşitli sınırlamalar aynı zamanda tescil edilebilir.
Temsil yetkisinin sona ermesi temelde iki şekilde gerçekleşebilir: Bunlardan ilki, BK 42’de düzenlenen temsil yetkisinin tamamen geri alınması ve BK 43’te sayılan hâllerde temsil yetkisinin sona ermesidir. BK 554 hükmü esasen BK 43’e göre özel hüküm niteliğinde olup, adi temsil açısından geçerli olan kuraldan ayrılmaktadır. Nitekim BK 43/1 uyarınca temsil yetkisi “…aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya iflas etmesi durumlarında sona erer.” Maddede sayılan durumların temsil edilen veya temsilci bakımından gerçekleşmesi hâlinde temsil yetkisi sona erecektir. Oysa BK 554/2 gereği “İşletme sahibinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya ölümü, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkisini sona erdirmez.”
Bu sebeple işletme sahibinin (tacirin) ölmesi veya fiil ehliyetini kaybetmesi durumunda adi temsil hükümleri uygulanacak olsaydı temsil yetkisi sona erecektiyse de burada ticari temsile ilişkin hüküm olan BK 554 uyarınca bu hâllerde temsilcinin temsil yetkisi devam edecektir. Tacirin ölümü sonrasında devam eden temsil yetkisinin kapsamı değişmemektedir. Anılan hükümle işletmenin devamlılığının sağlanması amaçlanmıştır Bununla birlikte tacirin ölümü veya fiil ehliyetini kaybetmesi hâlleri dışındaki sona erme sebeplerinde BK 43 uygulama alanı bulacak ve hükümde belirtilen istisnalar her somut olay bakımından değerlendirilecektir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E. 2013/14105 K. 2013/24179 T. 27.06.2013:
Karar: Alacaklı tarafından yapılan kambiyo senedine özgü takibe borçlu şirketin imzaya itiraz ettiği, mahkemece bilirkişi raporuna göre imzanın şirket temsilcisine ait olmadığı ve şirket temsilcisinin yetkili kıldığı vekilin vekaletten azledildiği gerekçesiyle talebin kabulü ile takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 449. maddesine göre ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından, işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir. Aynı kanunun 450/1. maddesinde de ticari mümessilin, hüsnüniyetli 3. şahıslara karşı müessese sahibi hesabına kambiyo taahhüdünde bulunmak ve onun namına müessesenin gayesine dahil olan bilumum tasarrufları yapmak selahiyetini haiz sayıldığı belirtilmiştir.
Yasada ticari mümessilin iyi niyetli 3. kişilere karşı kambiyo taahhütlerinde bulunacağından söz edilmesinin nedeni, ticari senetlerin niteliklerinden doğmaktadır. Ticari senetlerin, ticari işletme ile olan ilgilisi, iyi niyetli 3. kişilerce kolaylıkla anlaşılamayacağından, ticari mümessilin imzaladığı senetlerin iyi niyetli 3. kişiler bakımından işletmeyi bağlayacağı öngörülmüştür (HGK’nun 30.01.1980 tarih ve 1979/1692 Esas 1980/170 Karar).
Somut olayda keşideci borçlu şirket tarafından Antalya 6. Noterliğinin 08.12.2006 tarih ve 35279 yevmiye nolu vekaletnamesiyle S.’e “…. çek ve belgeleri imzalamaya” yetkisi verildiği, S.’in Antalya 16. noterliğinin 05.07.2011 tarih ve 4042 yevmiye nolu ihtarnameyle azledildiği ve muhataba 15.07.2011 tarihinde tebliğ edildiği, çekin tanzim tarihinin 01.11.2012 olduğu, azilnamenin Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilip edilmediğine ilişkin dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı görülmüştür.
O halde mahkemece azilnamenin senedin tanzim tarihinden önceki bir tarihte Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilip edilmediği araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.”
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
İletişime geçin
+905455880258