Taşkın Yapı (Taşkın İnşaat)
Taşkın yapı Türk Medeni Kanunu’nun 725. Maddesinde ele alınmıştır. İlgili maddeye bakmak gerekirse;
“Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir”
İçindekiler
- 1 Taşkın Yapı Nedir?
- 2 Taşkın Yapı Halleri Nelerdir?
- 3 Haklı ve Haksız Taşkın Yapı Nedir?
- 4 Taşkın Yapının Korunmasının Koşulları Nelerdir?
- 5 Taşkın Yapı Sonucu Hangi Davalar Açılabilir?
- 6 Konuya İlişkin Yargıtay Kararları
- 7 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2004/14-492 K. 2004/474 T. 06.10.2004
- 8 Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2004/6856 K. 2004/9891 T. 24.09.2004
- 9 Avukat vekalet ücreti ne kadardır?
Taşkın Yapı Nedir?
Türk Medeni Kanunu m.718/2’ye göre, bir arazideki yapı, bulunduğu arazinin bütünleyici parçasıdır ve onun mülkiyetine tabidir. Bir kimse kendi taşınmazının sınırlarını aşarak komşu arazinin de üzerine bir yapı inşa ederse, bütünleyici parça kuralı gereği olması gereken, o yapının taşan kısmının komşu arazi malikine ait olmasıdır. Ancak TMK m.725’te yer alan şartlar gerçekleştiğinde taşkın yapı, taştığı arazinin değil; yapıldığı taşınmazın mülkiyetine tabi olacaktır. Dolayısıyla Türk Medeni Kanunu’nda taşırılan bu taşkın yapı için bir istisna öngörülmüştür. Maddeye göre,
“Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur. Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.”
Buna göre taşkın yapı, yapıldığı taşınmaz sınırının aşılması suretiyle yapının komşu (bitişik) araziye girmesidir. Taraflar karşılıklı olarak yapının taşırılması konusunda anlaşabilecekleri gibi bu konuda aralarında herhangi bir anlaşmanın bulunmaması da mümkündür. İlk ihtimalde sözleşmeye dayanan ve hukuka uygun bir taşkın yapı söz konusu olup m.725/1 uygulama alanı bulurken, ikinci ihtimalde haksız veya yetkisiz şekilde taşırılan yapılara ilişkin m.725/2 uygulanacaktır.
Türk Medeni Kanunu m.718’de taşınmaz mülkiyetinin neleri kapsadığı düzenlenmiştir. Buna göre, “Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.”
TMK m.718/2’de geçen yapı kavramından ne anlaşılması gerektiği TMK m.728’den yola çıkıldığında, “Başkasının arazisi üzerinde kalıcı olması amaçlanmaksızın yapılan kulübe, büfe, çardak, baraka ve benzeri hafif yapılar, bunların malikine aittir. Bu tür yapılar, taşınır mal hükümlerine tabi olur ve tapu kütüğünde gösterilmez.” denilerek ne olduğu açıklanmıştır.
Taşkın Yapı Halleri Nelerdir?
Taşkınlığın Arzın Altında, Üstünde veya Hava Sahasında Olması
Taşkınlık arzın altında ve üstünde olabilir, hatta arz ile maddi temas dahi zorunlu değildir. Çünkü komşu arsanın mülkiyet hakkı sadece arz ile temas eden yüzey ya da altına sınırlı olmayıp, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava sahasını da kapsamaktadır. O halde bir balkon, yangın merdiveni çıkıntısı, çatının taraçaları ya da üst katlarda sınırı aşan genişletilmiş katların aşkın kısımları taşkın yapıya dahildir.
Taşkınlığın Sonradan Oluşması
Taşkın yapı asıl inşaata sonradan yapılan eklemeler yoluyla da meydana gelebilir. Örneğin uygulamada sık karşılaşıldığı üzere, imar planlarına uygun olarak yapı ruhsat izni ve oturma izni alındıktan sonra binaya balkon ya da kaçak katlar eklenmek suretiyle taşkın yapı halleriyle karşılaşılmaktadır. Sonradan yapılan eklenmelerin idari kurallara uygun olup olmaması bir yana, komşu taşınmazın mülkiyet kapsamına tecavüz etmesi yeterlidir. Burada dikkat edilecek husus eklenme yoluyla inşa edilen yapının asıl yapının bütünleyici parçası olması gerekliliğidir.
Şayet bütünleyici parça niteliğinde olmayıp taşınır yapı vasfını haiz ise; taşınırlara ilişkin hükümler veya taşınmaz yapı vasfını haiz ise; asıl yapı ile bütünleyici parça ilişkisi bulunmadığından haksız inşaat hükmü uygulama alanı bulacaktır. O halde sonradan sebep olunan taşkınlık hallerinde de araştırılacak olan taşkın yapıların esaslı unsuru olan ana yapı ile taşkın kısım arasında bağımsızlığın olmaması ve bütünleyici parça ilişkisinin mevcut olmasıdır.
Taşkınlığın Kamu Taşınmazında Olması
. Taşkın yapı hükmü, taşırılan arazinin kamu malvarlığına ait taşınmazlardan olması durumunda uygulanmayacaktır. Zira bu taşınmazlar üzerinde özel mülkiyetin kurulması, gerekli düzenlemeler yapılmadan mümkün olamaz ve kamu hukuku kuralları uygulanır. İmar planında yol (sokak, cadde), park, kamu ormanlık alanı, deniz ve benzeri kamu kullanımına tahsis edilen yerlerde oluşan taşkınlık hallerinde kural olarak özel mülkiyet kazanılamayacağından, bunun yolunu açan TMK m. 725 hükmü de uygulanmayacaktır.
Haklı ve Haksız Taşkın Yapı Nedir?
Haklı Taşkın Yapı
İrtifak Hakkına Dayanan Taşkın Yapı
Taraflar aralarında anlaşarak sınır taşkınlığına hak veren ve taşınmaza bağlı bir irtifak hakkı tesis edebilirler. TMK m. 725/1 hükmünün öngördüğü durum taşkın yapı inşa edilmeden tarafların anlaşmasıyla tapuya tescil edilen irtifak hakkıdır. Bu irtifak hakkının kurulabilmesi için sözleşmenin tapu memuru önünde resmi olarak yapılması ve tapu siciline tescil edilmesi gerekir. Genel olarak bu irtifak hakkına taşkın yapı irtifakı da denmektedir. Bu irtifak hakkı sayesinde, taşkın yapı ana yapının bütünleyici parçası kabul edilerek, kural olarak maddi kapsamına dahil olduğu arazinin dışında kalır. Bununla beraber taşkın inşaat irtifakı karşılıklı olarak da kurulabilir, yani iki arazi de birbirine yapı taşırma hakkı tesis edebilirler.
Nisbi Hakka Dayanan Taşkın Yapı
TMK m. 725/1 hükmü her ne kadar sadece irtifak hakkına dayanan taşkın yapının ana yapının mülkiyetine dahil olacağını düzenlemişse de, komşu taşınmaz malikleri aralarında sahsi katlanma yükümlülüğü doğuran sözleşme de yapabilirler. Bu sözleşmenin eksikliği ayni nitelikte olmayışı ve sadece sözleşmeyi yapan o anki komşu taşınmaz malikleri arasında hükümlerinin geçerli olmasındadır. Üst hakkı ya da taşkın yapıya katlanma irtifakında olduğu gibi, bir taraf taşkın yapı inşa etme hakkı elde ederken diğer taraf buna katlanma yükümlülüğüne girmektedir. Taşkın yapıya katlanma borcu altına giren komşu arazi maliki müdahelenin men’i davasını açmamak ve sözleşmede düzenlendiği boyutuyla mülkiyet hakkının verdiği yetkileri kullanmaktan kendini men etmiştir.
Haksız Taşkın Yapı
İrtifak hakkına ya da şahsi katlanma taahüdüne dayanmaksızın inşa edilen taşkın yapılar haksız taşkın yapı olarak kabul edilebilir. Taşkın yapının meydana getirilmesinde ona katlanmayı gerektirecek bir hakkın olmaması halinde TMK m. 725/2 devreye girecektir. Arazisinin sınırlarını aşarak komşu taşınmazın sınırlarına tecavüz etmek bilinçli veya bilinçsiz olabilir. Bazı durumlarda yapı sahibi komşu arazinin sahasına geçtiğini bilmektedir ve yapıyı bu bilinç ile sürdürmektedir. Bu bilinç ya doğrudan hukuka aykırılığa dair olabilir ya da aşkınlığın sadece kendisine ilişkin olabilir. Diğer yandan bazı hallerde ise bu kişi sınırı aştığının farkında dahi değildir. Yapıyı bütünüyle maliki olduğu veya inşaat hakkına sahip olduğu arazi üzerinde inşa ettiğini düşünür. İki halde de yapı sahibinin komşu arazinin üzerinde yapı inşa etmesi için hakkı yoktur.
Kasıtlı-Bilinçli Haksız Taşkın Yapı
Esasında haksız taşkın yapı halini bir haksız fiil durumu olarak değerlendirecek olursak, kasıtlı olarak inşa edilen haksız taşkın yapıda hukuka aykırı fiil, yapı sahibinin arazisinin sınırlarını aşarak komşu arazinin sahasında yapısını inşa etmesidir. Ayrıca hukuka aykırı fiil olarak nitelendirilen taşma eylemi bilinçli olarak işlenebilir. Yani kişi sınırı aştığının farkındadır. Fakat bu farkındalık kişinin taşkınlığı kötü niyet ile meydana getirdiğini tek başına göstermez. Taşkın yapı inşa etmeye hukuken korunan bir hakkı olduğunu düşünen kişi ile böyle bir hakkının olmadığını bilen kişi arasında korunmaya dair farklılık vardır.
Kasıtlı olarak inşa edilen haksız taşkın yapılar bakımından yapı sahibi iyiniyetli sayılamayacağından TMK m. 725/2’nin uygulanması mümkün olmayacaktır. Bir kişi göz göre göre hukuka aykırı olarak komşusunun arazisine tecavüz ediyorsa, burada karşılıklı menfaatlerin dengelenmesi ve ekonomik yarar dikkate alınmadan taşkınlığın kaldırılmasına hükmetmek hakkaniyete de uygun düşecektir.
İhmal ya da Ağır Kusur ile Haksız Taşkın Yapı
Yapı sahibi gerekli dikkat ve özeni göstermediğinden yapısını komşu araziye taşırabilir. Burada hukuk düzenin mazur görebileceği veya göremeyeceği bir ihmal söz konusu olabilir. Özellikle ağır kusuru nedeniyle yani normal kişilerce dahi bilinebilecek bir meselenin bilinmemesi üzerine işlenen hukuka aykırı fiillerde ağır kusurun varlığı kabul edilir. İşte kimi haksız taşkın yapılar bu vurdumduymazlık ve boş vermişlik içerisinde girişilen yapılar içinde meydana gelebilmektedir.
İrtifak Hakkının Sona Ermesi ile Haksız Taşkın Yapı
İrtifak hakkına dayanarak inşa edilen taşkın yapılar, irtifak hakkının sona ermesi ile birlikte haksız taşkın yapı konumuna geleceklerdir. Genel olarak denilebilir ki; tescil ile doğan irtifak hakları terkin ile de sona ererler. Ayrıca taşkın yapılara uygun irtifak hakları dikkate alındığında, tapuda resmi olarak yapılan sözleşmede kararlaştırılan sürenin dolması veya daha önce bir mahkeme kararı ile de sona ermesi mümkündür.
Taşkın Yapının Korunmasının Koşulları Nelerdir?
İtirazın Zamanında Yapılmamış Olması
İrtifak hakkına dayanmayan taşkın yapı ile mülkiyet hakkı ihlal edilen komşu taşınmaz yetkilileri taşkınlığın giderilmesini en doğal hakları olarak talep edebilirler. Ancak bu taleplerinin aynen karşılık bulması taşkın yapının çeşitli değişkenlerine göre belirlenir. Bu değişkenlerden biri de arazisine tecavüz edildiğini gören malikin veya diğer yetkili şahısların zamanında itiraz edip etmemesi durumudur. TMK m. 725/2 zarar gören malikin taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmemesi halinde yapıyı inşa edenin iyi niyetli olması ve hal ve koşulların da elverişli olmasına bağlı olarak taşkın yapı lehine irtifak hakkının tanınması ya da üzerinde bulunduğu arazinin mülkiyetinin devrini öngörmüştür. Taşkın yapılanmaya zamanında itiraz edilmesi halinde taşkınlığın giderilmesi sonucu kaçınılmaz olacaktır.
Taşınmazına tecavüz edilen kişinin taşkın yapının varlığından haberdar olmasına rağmen yasal süresi içinde itiraz etmemiş olması durumu, yapı sahibi açısından da birtakım sonuçlara götürür. Şöyle ki; komşu taşınmaz sahibi on beş gün içinde bilinçli olarak itirazda bulunmamışsa taşkın yapı lehine irtifak hakkı tesisine veya mülkiyet hakkı devrine de razı olacağı anlaşılabilir. Eğer yanılgıya düşerek, yani taşkın yapıyı fark edememe hali, itirazda bulunmamışsa, yapı sahibinin de yanılmakta pek de kusurlu olmadığı ortaya çıkmaktadır. Arazisi üzerinde başkasının yaptığı inşaatı kendi ağır ihmali yüzünden öğrenemeyen kişinin inşaatın kaldırılmasını isteyemeyeceği söylenmektedir.
Taşkın Yapıyı İnşa Edenin İyiniyetli Olması
Haksız olarak komşu taşınmaz üzerine yapıyı taşıran kişinin taşkın yapının devamını sağlayabilmesi ve üzerinde mülkiyet hakkına sahip olabilmesi için, komşu taşınmazda itiraz yetkilisinin zamanında itiraz etmemesinin yanında ikinci şart, yapıyı inşa eden kişinin iyiniyetli olmasıdır. Eğer yapı sahibi taşkın yapının yıkılmasını istemiyor ve yapısının aynen muhafazasını istiyorsa, taşkın yapının inşasında iyiniyetli olduğunu ispat etmek mecburiyetinde kalacaktır.
Taşkın yapı sahibinin haksız taşkınlığı bilmemesi ve bilmesinin de gerekmemesi için kendi taşınmazının sınırlarını mevcut bilgi ve kayıtların sunduğu katiyet ölçüsünde belirlemesi ve bunun için gerekli özeni göstermesi, tüm araştırmaları yapması ve sınırı aşmadığına ilişkin kanaatle hareket etmesi zorunludur. Diğer yandan taşkın yapıyı yapan, sınırı aştığını bilmesine rağmen komşusunun sınır aşkınlığına muvafakat ettiği ya da ileride bu yeri devredebileceği yönünde ağır kusuru olmaksızın bir kanaate sahipse ve bu inancı hukuken haklı görülebilir bir temele dayanıyorsa, o kişi iyiniyetli kabul edilebilir
Durum Ve Koşulların Haklı Göstermesi
Taşkın yapı lehine irtifak hakkının kurulabilmesi veya kapsamında bulunduğu taşınmaz parçasının mülkiyetinin devredilebilmesi için üçüncü koşul olarak durum ve koşulların söz konusu mülkiyet kısıtlaması için elverişli olması gerekir.
İmar hukukuna uygunluk
Taşkın yapının aynen korunması ve irtifak ya da mülkiyet hakkının devredilebilmesi için, bu yapının imar hukukuna uygun inşa edilmiş olması gerekir. Taşkın yapı aynı zamanda imar hukukunun emredici hükümlerine aykırı şekilde meydana getirilmiş ise TMK m.725/2 hükmünde belirtilen diğer koşullar sağlanmış olsa dahi, artık durum ve koşullar haklı göstermez. Burada kastedilen sadece taşkın yapının değil ana yapının da imar hukukuna aykırı olmasıdır. Yani ana yapının imar hukukuna aykırı olması, taşkın yapının da işletilerek korunmasına engel teşkil eder. İmar planına aykırı inşa edilmiş olan yapılarda ihlal edilen alan üzerinde irtifak hakkı kurulamayacaktır.
İhlal Edilen Taşınmazın Kamu Taşınmazı Olmaması
Taşkın yapının tecavüz ettiği arazi ya da taşınmaz; yol, meydan, mezarlık, pazar alanı veya hazine arazisi gibi kamunun kullanımına hasredilmiş kamu malı niteliğindeki taşınmaz ise gerek mülkiyet hakkının devri gerekse irtifak hakkının kurulması mümkün değildir.
İhlal Edilen Arazinin İfrazının Mümkün Olması
Taşkın yapının tecavüz ettiği alanın mülkiyetinin yapı sahibine devredilebilmesi için bu yerin ayrı mülkiyete konu olabilmesi gerekir289. Bir diğer ifadeyle; şayet ihlal edilen komşu arazi parçası ihlal edilmemiş diğer arazi parçasından ayrılabiliyorsa ancak bu kısmın mülkiyeti devredilebilir. İmar mevzuatı ışığında incelendiğinde ifraz, bir taşınmazın inşaata elverişli olacak şekilde imar parsellerine ayrılması anlamına gelmektedir.
Taşkın Yapının Yıkılmasının Aşırı Zarar Doğuracak Olması
Taşkın yapının değerinin tecavüz ettiği taşınmazın değerinden yüksek olması gerekir. Taşkın yapı sahibi ile komşu taşınmaz sahibinin menfaatleri karşılaştırılırken göz önünde bulundurulacak bir diğer ölçüt, taşkın yapının yıkılması halinde yapı sahibinin uğrayacağı zarar ile onun korunması halinde komşu taşınmaz sahibinin uğrayacağı zararın dengeli olmasıdır. Mahkeme kararlarında da durum ve koşulların haklı göstermesinden taşkın yapı ile komşu taşınmaz sahiplerinin uğrayacağı zararın karşılaştırılması anlaşılmaktadır. Eğer taşkın yapının kaldırılması ile oluşacak zarar daha fazla olacak ise bu durumda menfaat kriteri çerçevesinde mülkiyet ya da taşkın yapı hakkının sağlanması haklı olacaktır. Buna karşın komşu taşınmazın sahibinin uğrayacağı zararın fazla olması halinde diğer koşullar yerine gelse bile taşkın yapı kaldırılacaktır.
Taşkın Yapı Sonucu Hangi Davalar Açılabilir?
Müdahalenin Men’i (El Atmanın Önlenmesi)
Kendisinin muvafakati olmadan haksız olarak arazisine yapı inşa edilen kişi, müdahalenin men’i (el atmanın önlenmesi) davası açabilir. Bu davada arsa sahibi, bedeli taşkın yapıyı yapana ait olmak üzere, yapının kal’ini (yıkılmasını) talep eder. Bu dava TMK’nın 683. maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkına dayanır. Buna göre “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.”
Ecrimisil (Haksız İşgal Tazminatı)
Ecrimsil, haksız kullanılan bir taşınmaz veya taşınır eşya için mülk sahibine ödenmesi gereken bir tazminat türüdür. Bu talep TMK m.995 düzenlemesine dayanır. Buna göre “İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.”
Konuya İlişkin Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2004/14-492 K. 2004/474 T. 06.10.2004
“…Davalı taşınmaz malikinin, taşkın yapıyla ıttıladan itibaren onbeş gün içerisinde itiraz etmemiş olması davacıyı kendiliğinden “iyi inançlı levazım sahibi” durumuna getirmez. Yasa koyucu, anılan süre ile taşkın yapı sahibinin iyiniyet iddiasını önlemek için arsa malikine bir olanak sağlamıştır. Bu olanağın kullanılmamış olması mülkiyet hakkından kaynaklanan hak ve yetkilerin kullanmasını engellemeyeceği gibi taşkın yapı sahibi yararına da bir sonuç doğurmaz. taşkın yapıya ilişkin kuralların uygulanabilmesi için ayrıca; yapılan yapının sürekli kalıcı biçimde yapılmış olması ve ana yapıyla arasında sıkı bir bağlantının bulunması gerekir. Uyuşmazlığa konu olayda soğutma kuleleri olarak nitelendirilen tesisin, sürekli kalıcı biçimde yapılmış bir yapı olduğu ve ana yapıyla arasında sıkı bir bağlantı bulunduğu kanıtlanmadığı gibi kaldırılması halinde fahiş bir zararın doğacağından söz etmeye de olanak yoktur.
Bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.”
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2004/6856 K. 2004/9891 T. 24.09.2004
“…Medeni Kanunun 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasa ile korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyi niyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir.
Kural olarak iyiniyetin ispatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması def’i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulmalıdır. Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka aynı hak sahibi olup da zarar gören kimselerin taşınmaza elattığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağı ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan sübjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasal koyucunun amacını ortadan kaldırır.
(Durum ve koşulların haklı göstermesi) şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre ifrazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır.Bu iki koşulun varlığı halinde taşkın yapı maliki uygun bir bedel ödeyeceğini bildirerek açacağı yenilik doğurucu nitelikteki temliken tescil davası ile taşkın kısmın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını isteyebilir. Ayrıca, iyiniyet savunmasının yukarıda açıklanan niteliği dikkate alınıp, bu savunma içerisinde temliken tescil isteğinin de bulunduğu kabul edilerek, tescil talebi, ayrı bir davaya gerek olmaksızın açılan davada savunma yoluyla da ileri sürülebilir.
Esasen bu kuralın uyuşmazlıkların en kısa sürede sağlıklı biçimde çözümlenmesi ve dava ekonomisi yönünden büyük yarar sağlayacağı da kuşkusuzdur. Her davada hakim muhik tazminat (uygun bedel) olarak salt temlik edilecek arsanın bedelini değil gerektiğinde taşınmazının bir kısmını terk etmek zorunda kalan malikin özverisini düşünerek uzman bilirkişiden dava tarihine göre devredilen arsa bedeli yanında, geride kalan kısmın uğradığı değer kaybı varsa taşınmaz malikinin öteki zararları gibi konularda da rapor almak suretiyle Medeni Kanunun 4. Borçlar Kanunun 42. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi de önleyecek biçimde en uygun bedeli tayin ve takdir etmeli, bu bedel karşılığında tecavüzün şekline, taşkın yapının ve taşınmazların niteliğine göre, taşılan yerin mülkiyetinin devrine veya üzerinde irtifak hakkı kurulmasına karar verilmelidir.
Öte yandan taşkın yapı ile iki komşu taşınmaz fiilen birleşmekte, iktisadi bir bütün oluşturmaktadır. Olayın bu özelliği itibariyle taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Bu durumda taşınmazların miras yoluyla veya temliken intikal etmesi halinde yeni maliklerde madde de belirtilen haklardan yararlanabildikleri gibi borçlardan da sorumlu tutulurlar.
Somut olayda açıklanan ilkeler uyarınca bir inceleme yapıldığı söylenemez.
Yukarıda belirtilen şekilde gerekli araştırmanın yapılması savunmada belirtilen vakıaların incelenmesi sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ : Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.09.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Avukat vekalet ücreti ne kadardır?
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
İlgili yazılarımız;
- Taşkın yapı
- Geçit Hakkı Davası
- Şufa Hakkı Davası
- Şufa Hakkı (Önalım Hakkı)
- Önalım hakkı (şufa) davası
- Mühalenin men-i (Elatmanın önlenmesi) davası
- Ortaklığın giderilmesi/İzale-i şuyu davası
- İstihkak davası
- Ecrimisil davası
- Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası
- Sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası
- Taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davası
- Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi
- Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinin Tapuya Şerhi
- Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil Davası
- Muris ve Mirasçı
- Ortaklığın giderilmesi davası nedir?
- Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davasının Açılamayacağı Durumlar
- Tapu kayıt düzeltme davası
- Kamulaştırma davaları
- İnançlı işlem davaları
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?
Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
AV.İREM BİKE DEMİRHAN