Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davası
Sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası, kadastro ile sınırları ve yüzölçümü tespit edilen taşınmazda mevcut hataların düzeltilmesi için süre sınırın takılmaksızın açılabilen bir davadır.
Mevzuata göre bir yerin kadastrosu sadece bir kez yapılmaktadır. Zemin ve tapu uyumunun tesisi olarak kabul edilen kadastro çalışmaları bitirildikten sonra mevzuat gereği verilen, itirazlar için ayrılmış olan süreler de geçtikten sonra o yerin kadastrosu kesinleşmiş olmaktadır. Kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Ancak bu durum, daha önceden kadastrosu tamamlanmış yerlerde daha sonradan tespit edilen hataların düzeltilmesine engel değildir.
Bu hataların ortadan kaldırılması ise taşınmaz sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası ile gerçekleştirilir. Söz konusu dava “sınır ve yüzölçümü düzeltimi”, “mesaha tashihi” davaları olarak da adlandırılmaktadır.
İçindekiler
- 1 Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davası Hangi Durumlarda Açılabilir?
- 2 Tapu Sicilinin Tutulması
- 3 Hazine Taşınmazları Üzerinde Yapılan Yüzölçümü Düzeltmeleri
- 4 Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davasının Tarafları Kimlerdir?
- 5 Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
- 6 Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davasında Hak Düşürücü Süre
- 7 Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davası İle İlgili Örnek Yargıtay Kararları
- 8 Avukat vekalet ücreti ne kadardır?
Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davası Hangi Durumlarda Açılabilir?
Sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davasının açılabilmesi için bazı şartlara haiz olmak gerekir.
- Taşınmazın Sınırı Belirli ve Sabit Olmalıdır
Yargıtay kararlarına göre, taşınmazın sınırlarında çatak, bayır, kayalık ve dere bulunması durumunda değişkenlik göstereceğinden bahisle sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası açılamayacaktır. Taşınmazın sınırında yol ve ırmak bulunması durumunda ise somut olaya bakılarak değişkenlikleri belirlendikten sonra dava açılabilecek veya reddedilebilecektir. Yine sınırda mera kaydı bulunması durumunda komşu taşınmazın zilyetliğinde bulunmuyor, iskân suretiyle elde tesis edilmiş ise meralık kaldırılacaktır.
- Taşınmazın Gerçek Yüz Ölçümü Sicildekinden Fazla Olmalı
Taşınmazın fiziki yüzölçümünün sicilde yazandan fazla olması gerekmektedir. Ek olarak aşımın komşu taşınmazların alanını ihlal etmemiş olması gerekmektedir.
- Kayıtta bulunan Sınırlar ve Yüzölçümü Önceden Dava ile Düzeltilmiş Olmamalı
Taşınmaz daha önceden bir davaya konu olarak sınırı veyahut yüzölçümü hakkında karar verilmişse, sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası açılma şansı bulunmamaktadır.
- Taşınmazın Ölçekli Krokisi Bulunmamalı
TMK m.719’da “Taşınmazın sınırları, tapu plânları ve arz üzerindeki sınır işaretleriyle belirlenir. Tapu plânları ile arz üzerindeki işaretler birbirini tutmazsa, asıl olan plândaki sınırdır. Bu kural, yetkili makamlarca heyelân bölgesi olduğu belirlenen yörelerde uygulanmaz.” ifade edilmiştir.
Tapu Sicilinin Tutulması
Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Buna göre, devletin sorumluluğunun doğabilmesi için tapu sicilinin tutulması çerçevesindeki bir faaliyetten zarar doğmuş olması gereklidir. Tapu sicili taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tutulur. Bundan başka, tapu sicili ayni sistem denilen bir usule göre tutulur. Bu sistemde, her bir taşınmaz hukuki durumu ve nitelikleri gösterilmek suretiyle ayrı bir sayfaya kaydedilir.
Taşınmazlar üzerindeki ayni hakların kurulması, içeriğinin değiştirilmesi, devredilmesi ve sona ermesi de kural olarak tapu sicilinde yapılacak tescil veya terkin işlemi ile gerçekleşir. Sicile taşınmazların hukuki durumuyla ilgili bazı kişisel haklar, tasarruf yetkisi kısıtlamaları, ayni hak durumunu etkileyen bazı hukuki ve fiili ilişkiler de yazılır. Böylelikle belirlenmiş ayni hak durumu sicilin açıklığı sayesinde ilgisini inanılır kılan herkes tarafından görülebilir hale gelir.
Hazine Taşınmazları Üzerinde Yapılan Yüzölçümü Düzeltmeleri
Mülkiyet kavramı yönünden geniş kapsamda şahıs mülkiyeti ve kamu mülkiyeti olarak iki sınıfa ayrılmaktadır. Kamu mülkiyeti içerisinde ise miktarı ve yürüttüğü hizmetler bakımından en çok öne çıkan taşınmaz türü Hazine parselleridir. Herhangi bir parselin üzerinde yüzölçümü hatası tespit edilebilmesi için o parselin illaki şahıs mülkiyetinde bir taşınmaz olması şart değildir.
Kadastrosu ve tapulaması yapılırken tıpkı şahıs mülkiyetindeki taşınmazlar gibi teknik işlemlere tabi tutulan Hazine parselleri üzerinde de yüzölçümü hatası ve buna bağlı olarak da Tasarrufu Milli Emlak Genel Müdürlüğüne ait olan Hazine parsellerinin tabii tutulacağı yüzölçümü düzeltmesi iş ve işlemleri çeşitlilik ve yoğunluk arz etmekte olduğundan dolayı ilgili idare olan Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nce bu konuda mevzuat hükümleri ortaya çıkarılarak bu iş ve işlemlerde istikamet belirlenmiştir.
Hazine tarafınca da sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası açılması mümkün olmaktadır.
Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davasının Tarafları Kimlerdir?
Davacı: Sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davasını tapu sınırı veya yüzölçümü düzeltilecek taşınmazın maliki ya da mirasçıları açabilir.
Davalı: Sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası çekişmesiz yargı işi sayılır ve hasımsız açılır. Sınır komşusu dinlenince sınır çekişmesi ortaya çıkarsa dava reddedilir. Keza, tapu sicil müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılan yüzölçümü miktarının düzeltilmesi davasının husumet yönünden reddedilmesi gerekir Hazine hasım gösterilmez. (14. HD. 14.3.2006-1377/2920 s.)
Ne var ki hazinenin davada menfaati bulunduğu durumlarda mevcut ise hazineye husumet yöneltilmesi mümkün olabilir.
Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Taşınmaz sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davasında görevli mahkeme Sulh hukuk mahkemesi yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davasında Hak Düşürücü Süre
Sınır ve Yüzölçümü düzeltilmesi davalarında Kadastro Kanunu’nda düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Bu türden davaların mülkiyete ilişkin olmaması nedeniyle süre koşuluna bakılmaksızın her zaman açılması mümkündür. Buna ilişkin pek çok Yargıtay kararı vardır.
Sınır ve Yüzölçümü Düzeltilmesi Davası İle İlgili Örnek Yargıtay Kararları
YARGITAY 8.Hukuk Dairesi, Esas: 2021/ 5125, Karar: 2022 / 6145, Karar Tarihi: 27.06.2022:
“Davacı vekili, dava konusu 391 ada 2 nolu parsel sayılı taşınmazın … Caddesi cephesi zeminde 12 metre olan cephesi, kadastro kayıtlarına göre haritacıya yaptırılan ölçüye göre 12 metre yerine 11 metre olarak geldiğini, davalı 391 ada 1 parsel üzerinden 1974-75 yıllarında … Caddesi açılırken, dava dışı 366 ada 38 parselin önde olması sebebiyle dava dışı 366 ada 21 parsele cepheden 1 metre bırakılarak 6 metre genişliğinde de yol açıldığını, önceki cephesi 20 metre olan davalı adına kayıtlı 1 parselin son hali 13 metre cephesi kalması gerekirken, 1979 yılında kadastro ölçümleri yapıldığını,
dava dışı 366 ada 21 parsele cepheden bırakılan 1 metrelik kısım dikkate alınmayarak gözden kaçırılmış olması nedeniyle eski haliyle 20 metre cepheli 1 parselden 7 metre yerine yalnızca yol için 6 metre düşülerek cephe 13 metre yerine 14 metre yazılması sonucu 2 parselin cephesi 1 metre azaldığını, miktar olarak cephenin azalması, davalı adına olan 1 ve davacı adına olan 2 parseller arasındaki zaten yamuk olan sınır, 2 parselin zeminde mevcut cephesi 12 metre iken 11 metreye düşmesiyle bitişik nizamla yapılacak yapılar için daha yamuk ve gönyesiz elverişsiz bir durum olma ihtimalinin olduğunu,
davacının 1967 yılından beri 12 metre olan ve halihazırda fiili kullanımı da 12 metre olan taşınmazı 1979 senesinde yapılan kadastro ölçümleri sonrası 1 metre azalış gösterilerek kayıtlara bu şekilde geçtiğini, oysa ki fiili kullanımı 12 metre şeklinde devam ettiğini, davacının davalı lehine kendisi aleyhine 1 metrelik farkın düzeltilmesi için Kadastro Müdürlüğü’ne başvurusunun idare tarafından reddine karar verildiğini açıklayarak davalı 391 ada 1 parsel maliki lehine 1 metre olarak tescil gören artışın iptali ile, davacı adına 391 ada 2 nolu parsele 1 metre eklenerek davacı adına kayıt ve tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının 1967 yılından beri 12 metre fiili kullanımı olduğu iddiasının doğru olmadığını,ayrıca cephenin 12 metre olması gerektiği yönündeki iddiasının hukuki dayağınında olmadığını, davacının talebinin Kadastro Müdürlüğünce reddedilmesinin yerinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; tüm dosya kapsamı, tanık beyanları, kadastro tutanakları, tapu kayıtları, bilirkişi raporu incelendiğinde taşınmazlara ilişkin kadastro tespit tutanaklarının 1980 yılında kesinleştiği, taşınmazları ayıran sabit sınır bulunmadığı, kadastro tespiti ile fiili kullanımların uyumlu olduğu, ölçü, tersimat ve sınırlandırma hatasının olmadığı anlaşılmakla kadastro tespitindeki yüzölçüm ve sınırlandırmaya itirazın kadastrodan önceki sebebe dayandığı,
kadastro tespitinin 1980 yılında kesinleştiği 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir. Hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. … Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince; somut olayda; davacı tarafça çekişmeli taşınmazların kadastro paftasındaki sınırlarında sınırlandırma, ölçü ve tersimat hatası bulunduğu iddiası ile ilgili Kadastro Birimine başvurulduğu; başvurunun ilgili birim tarafından reddedilmesi üzerine görevli genel mahkemede (Asliye Hukuk Mahkemesinde) eldeki davanın açıldığı,
davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılıp görülmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, Mahkemece dava konusu taşınmazların mahallinde yapılan keşif sonunda düzenlenen 15.01.2019 tarihli harita mühendisi ve gayrimenkul değerlendirme uzmanı bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazların 1980 yılında kesinleşen ilk tesis kadastrosu sırasında prizmatik yöntemle ölçüldüğü, alanlarının prizmatik ölçü karneleri ile hesaplandığı, zemin koordinatları ile ilk tesis kadastrosundaki prizmatik ölçü karnesinden oluşturulan sınırlar bilgisayar ortamında çakıştırıldığında,
fiili kullanım ile mülkiyet sınırlarının uyumlu olduğu, uyuşmazlık konusu sınırda ilgili yönetmeliğin 8. maddesinde tanımlanan sabit sınır tesisine rastlanmadığı; uygulanan … fotoğrafında dava konusu alanın ağaçlık olması nedeniyle herhangi bir sınır tespitinin yapılamadığı, her iki taşınmazın ortak sınırında ölçü, tersimat ve sınırlandırma hatası olmadığının bildirildiği; dosya içinde bir örneği bulunan orjinal ölçü krokisinin incelenmesinden de, davacı parselinin … Caddesine olan cephesinin davacının iddia ettiği gibi, 12 metre değil, 11 metre olduğunun anlaşıldığı,
tüm dosya kapsamına göre, dava konusu edilen taşınmazların pafta sınırlarında 3402 sayılı Kanun’un 41. maddesi ve ilgili yönetmelik hükümlerine göre, düzeltilmesi gereken ölçü, tersimat veya sınırlandırma hatasının bulunmadığı anlaşıldığı, 3402 sayılı Kanun kapsamına ve yerleşik Yargıtay kararlarına göre, 3402 sayılı Kanun’un 41. maddesi uyarınca açılan sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davalarında, anılan Kanun’un 12/3 maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanma imkanı bulunmadığı, bu türden davaların, mülkiyete ilişkin olmaması nedeniyle,
süre koşuluna bakılmaksızın her zaman açılması mümkün olduğu, açıklanan nedenlerle, dava dilekçesindeki anlatıma ve davanın niteliğine göre husumet yöneltilmesi imkanı bulunmayan, davalı Kadastro Müdürlüğünü temsilen Hazine yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı … yönünden esastan reddine karar verilmesi gerekirken, davanın nitelemesinde hataya düşülerek, her iki davalı yönünden 3402 sayılı Kanun’un 12/3 maddesi uyarınca davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı,
davacı vekilinin istinaf itirazlarının açıklanan yönlerden kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nin 353/(1)-b/2 ve 355. maddeleri uyarınca kabulü ile kararın kaldırılarak, davanın davalı Kadastro Müdürlüğü’ne izafeten Hazine yönünden pasif husumet yokluğundan; davalı … yönünden esastan reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz etmiştir.”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/9024 E., 2018/8338 K. Karar Tarihi: 28.11.2018:
“Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.04.2011 gününde verilen dilekçe ile … kaydında yüzölçümü düzeltilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 04.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, 5520 sayılı Kanun ile değişik … Kanununun 31. maddesi uyarınca … kaydında yazılı yüzölçümün düzeltilmesi istemiyle açılmıştır. Mahkemece, dava konusu taşınmazların sınırlarının değişken nitelikte olduğu ve anılan davanın şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti; davaya konu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir.
Davacı sıfatı, davaya konu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise davaya konu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde kabul edilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Taraf sıfatı bu anlamda, defi değil itiraz niteliğinde olup; taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği gibi taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmalıdır. Somut uyuşmazlıkta, davacılar vekili tarafından; öncesi 3 ada 4 parsel sayılı taşınmazda davacılar murisi ..’ın da hissedar olduğu, komşu taşınmazlarla evveliyatı bir bütün halindeyken Silvan Kadastro Müdürlüğünün ek kararı ile yapılan taksim çalışmaları sonucu yüzölçümlerinin hatalı belirlendiğini ileri sürerek, … Kanununun 31. maddesi gereği yüzölçümlerinin düzeltilmesini talep etmiştir.
Ancak dosya içerisinde yer alan … kaydında; davacılar murisi …’ın dava konusu 3 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 hissesini 17.05.1990 tarihinde …’ye sattığı, taşınmazda payının kalmadığı anlaşılmaktadır. Davacılar murisinin … kaydında malik sıfatı bulunmadığından davacıların da aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle davacıların dava açma ehliyeti bulunmadığından aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle davanın reddi doğru değilse de, sonucu itibariyle doğru olan hükmün yukarıda açıklanan gerekçeyle onanması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesinin DEĞİŞTİRİLEREK ve düzeltilerek ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 28.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
YARGITAY 20.Hukuk Dairesi, Esas: 1994/ 720, Karar: 1994 / 789, Karar Tarihi: 03.02.1994:
HUDUT TASHİHİ DAVASI – SINIR VE YÜZÖLÇÜMÜ DÜZELTİLMESİ İSTEMİ – ÇATAK BAYİİ VE DERE GİBİ SINIRLARI İÇEREN TAPU KAYITLARININ SINIR VE YÜZÖLÇÜMLERİNİN DÜZELTİLEMEYECEĞİ – DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREĞİ
“ÖZET: Dava, sınır ve yüzölçümü düzeltilmesine ilişkindir. Düzeltilmesi istenen kayıt, çatak, bayii ve dere gibi değişken sınırları içermektedir. Bu gibi sınırları içeren tapu kayıtlarının, sınır ve yüzölçümlerinin düzeltilmesi olanaksızdır. Değinilen yön gözetilip, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Dava: Taraflar arasındaki hudut tashihi davasının yapılan duruşması sonunda; davanın kabulü yolunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi Hazine temsilcisi ile Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenerek, gereği düşünüldü:
Karar: Dava,2644 sayılı Yasanın 5520 sayılı Yasa ile değişik 31. maddesine dayalı olarak açılan sınır ve yüzölçümü düzeltilmesine ilişkindir. Davacı; her ne kadar, dava dilekçesinde miktar yönünden bir talepte bulunmamışsa da, hükme dayanak alınan bilirkişi krokisinde (A) ve (B) harfleri ile işaretli bölümlerin toplam miktarının tapu miktarını aştığı gözlendiğinden, yukarıda belirtilen niteleme yapılmıştır.
Düzeltilmesi istenen kayıt, 14.5.1933 tarih, 52 sıra numarasında kayıtlı olup; çatak, bayii ve dere gibi değişken sınırları içermektedir. Bu gibi sınırları içeren tapu kayıtlarının, sınır ve yüzölçümlerinin düzeltilmesi olanaksızdır. Değinilen yön gözetilip, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde Orman Yönetimine iadesine, 03.02.1994 günü oybirliği ile karar verildi.”
YARGITAY Hukuk Dairesi Esas: 2021/ 2965 Karar: 2022 / 44 Karar Tarihi: 10.01.2022:
“…Hüküm, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 07.02.1985 Tarih, 1985/ 1014 Esas, 1201 Karar sayılı ilamıyla; “ davacı tarafın, dava dışı 40 ve 41 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gören tapu kaydına dayandığını ancak Mahkemece söz konusu tapu kaydının tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte getirtilip dosya arasına alınmadığını, dosya arasında bulunan tapu kaydı ve bir kısım geldisinin incelenmesinden, bu tapu kaydının,
3 adet tapu kaydının mahkeme ilamı ile tevhidinden oluştuğu ve yüzölçümünün 14.000 hektara çıkarıldığı ve bundan sonra intikal ve düzeltmelerin yapıldığının anlaşıldığı, davacı tapusuna ait olup dosyada mevcut sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi ilamlarında Hazine ve köy tüzel kişiliği taraf olmadığından o ilamların davalıları bağlamayacağı, tapudaki sınır ve yüzölçümünün geçerli bir sebebe dayanılarak değiştirildiği kanıtlanamadığı takdirde tesis kaydındaki sınır ve yüzölçümlerine itibar edilmesi gerektiği belirtilerek,
Mahkemece davacı tarafın dayandığı tapu kaydının tesisinden itibaren getirtilerek dosya arasına alınması, mahallinde keşif yapılarak, tapudaki sınır ve yüzölçümünün geçerli bir sebebe dayanılarak değiştirildiği kanıtlanamadığı takdirde, tesis kaydındaki sınırlara itibar edilerek, kök tapuya ve kök tapu içerisindeki müfrez kayıtlara yöntemince kapsam tayin edilmesi, bu amaçla dava konusu taşınmazların sınırlarında bulunan taşınmazlara ait kayıtlar da getirtilerek, bu kayıtlardan da yararlanılması, bundan sonra toplanan ve toplanacak deliller uyarınca karar verilmesi” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.”
Avukat vekalet ücreti ne kadardır?
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Türk hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla Gayrimenkul avukatı vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
İlgili yazılarımız;
- Sınır ve yüzölçümü düzeltilmesi davası
- Kamulaştırmasız fiili el atma davası
- Kamulaştırmasız hukuki el atma davası
- Taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davası
- Ortaklığın giderilmesi davası nedir?
- Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davasının Açılamayacağı Durumlar
- Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası
- Ortaklığın giderilmesi/İzale-i şuyu davası
- Satış yoluyla ortaklığın giderilmesi,
- Mirastan mal kaçırma (muris muvazaası) davası,
- Mirasın hükmen reddi davası
- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi,
- Mirasta tenkis davası,
- Mirasta denkleştirme davası,
- Vasiyetnamenin tenfizi,
- İnançlı işlem davaları
- Miras hukuku nedir?
- Ecrimisil davası
- İstihkak davası
- Hukuk davaları
- Şufa Hakkı (Önalım Hakkı)
- Mühalenin men-i (Elatmanın önlenmesi) davası
- Önalım hakkı (şufa) davası
- İmar Kanunu 18. Madde Uygulamaları
- Terekenin tespiti ve teslimi davası
- Geçit Hakkı Davası
- Şufa Hakkı Davası
- Taşkın Yapı (Taşkın İnşaat)
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?
Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
AV.İREM BİKE DEMİRHAN