İletişime geçin
+905455880258Evlenmek isteyenlerin, evlenmeden önce geçirdikleri bir aşama olarak nişanlılığa her toplumda rastlanmaktadır. Medenî Kanunumuz, Alman ve İsviçre Medenî Kanunlarında olduğu gibi, nişanlılığı bir hukukî kurum olarak kabul etmiş ve bununla ilgili hükümler getirmiştir. Nişanlanma, kadın ve erkeğin karşılıklı evlenme vaadinde bulundukları bir hukukî işlemdir. Bu işlem sonucu içine girilen durum ise nişanlılıktır.
Nişanlanma, bir erkekle bir kadın arasında karşılıklı evlenme vaadi olduğuna göre, nişanlanmanın kurucu unsurları karşılıklı evlenme vaadi ile bu vaatte bulunanların ayrı cinsten olmalarıdır. Ancak bu iki unsur varsa, nişanlanmadan söz edilebilir.
Nişanlanmanın varlığı iki tarafın karşılıklı evlenme vaadinde bulunmasına bağlıdır. Sadece bir tarafın evlenme vaadi, nişanlanmanın oluşmasına imkan vermez. Evlenme vaadini içeren irade açıklaması, sözle veya yazıyla, açık olarak yapılmış olabileceği gibi, bu arzuyu açıklayan bir irade açıklamasıyla da yapılmış olabilir. Kadın ve erkeğin, hiçbir şey söylemeden nişan yüzüğü takmak için ellerini uzatmaları, taraflar arasında uzun süren cinsel cinsel ilişkiyi içeren birlikteliğin varlığı böyle yorumlanabilir.
Vaadi bizzat nişanlıların kendilerinin yapması gerekir. Diğer bir deyişle temsil yoluyla nişanlanma olmaz. Örneğin, anne ve babaların çocukları adına evlenme vaadinde bulunmaları üzerine çocukları nişanlı olmaz.
Nişanlananlar, ileride evleneceklerine göre, farklı cinsten olmaları gereği kendiliğinden anlaşılır. Taraflardan birinin sonradan cinsiyetini değiştirmesi hâlinde, nişanlılık kendiliğinden geçersiz hâle gelir.
Bir hukukî işlem olan nişanlanmanın geçerliliği; tarafların ehil olmasına, evlenme vaadinin emredici hukuk kurallarına, ahlâka ve adâba aykırı ya da muvazaalı olmamasına, nihayet evlenmenin imkansız olmamasına bağlıdır. Geçerlilik şartlarından birinin ya da birkaçının bulunmaması, nişanlanmanın hükümsüzlüğüne yol açar.
Tam ehliyetlilerin (mk10), diğer hukukî işlemleri gibi , nişanlanmayı da yapabilecekleri kuşkusuzdur. Buna karşılık, tam ehliyetsizlerin(ayırt etme gücüne sahip olmayanların), yapacakları nişanlanmanın kesin hükümsüz olması MK 15 gereğidir. Nişanlanmada, kişiye sıkı sıkıya bağlılık gereği temsil yasağı bulunduğu için, tam ehliyetsizlerin yasal temsilcileri aracılığıyla da nişanlanmaları mümkün değildir. Sınırlı ehliyetsizlere gelince MK 118/2'ye göre, " Nişanlanma, yasal temsilcinin rızası olmadıkça küçüğü ve kısıtlıyı bağlamaz ." demektedir.
Bu konularda önem taşıyan ihtimaller, aralarında evlenme engeli bulunanların nişanlanması ve bu kişinin aynı zamanda birden fazla nişanlanma yapmasıdır. Evlenme engeli olan hasımlığın, evlenmeye engel olan akıl hastalığının varlığı, evlatlık ilişkisinin bulunması, mevcut bir evliliğin nişanlanmaya engel teşkil etmesi, bu engellere rağmen yapılan nişanlanmaların hükümsüz olması, sözleşmenin konusunu teşkil eden evlenme vaadinin yerine getirilmesindeki imkânsızlık kadar, böyle vaatlerin kanuna, ahlâka ve adâba aykırı olmasının da bir sonucudur. Yani nişanlanma kesin hükümsüzlükle sakattır.
Gerçekte nişanlanmış olmadıkları hâlde, bir erkekle bir kadının nişanlanmış olduklarını açıklamaları, kendilerini nişanlı gibi göstermeleri çeşitli sebeplere dayanabilir. Bu şekilde yapılan nişanlanmalar da hükümsüzdür.
Evlenme için gerekli işlemlere girişmek ve sonunda gerekli şekilde evlenme iradesini açıklamak yükümlülüğü, bu husustaki vaadin doğal sonucudur. Medenî Kanun evlenmenin tamamen serbest irade ile gerçekleşmesine önem verdiği için evlenmeden kaçınan nişanlının evlenmeye zorlanamayacağını açık olarak öngörmüştür. MK 119/1'e göre," Nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez." diyerek evlenmenin tamamen serbest irade ile gerçekleşmesini sağlamaya çalışmıştır. Belirli bir nişan ilişkisinde, bir nişanlının, gerekli zamanda yükümlülüğünü yerine getirmeyeceğinin anlaşılması, diğer nişanlıya, nişanı bozması için haklı sebep sağlar. Bu haklı sebeple nişanı bozan taraf, kusurlu olan diğer nişanlıdan tazminat isteyebilir(MK.120).
Nişanlılardan her biri, nişanlılığın devamı süresinde, diğer nişanlıya karşı sadakatle yükümlüdür. Bu yükümlülük, dürüstlük kuralından ve örf ve âdetten kaynaklanır. Sadakat yükümüne aykırı davranışlar da, diğer nişanlının nişanı bozması için haklı bir sebep oluşturur ve bu sebeple nişanın bozulması halinde, nişanı bozan taraf, kusurlu diğer nişanlıdan tazminat isteme imkanı verir(MK.120).
Nişanlılardan birinin bir haksız fiil sonucu ölmesi hâlinde, sağ kalan nişanlı, faile karşı, TBK 55'teki şartlar gerçekleşmişse, destekten yoksun kalma tazminatı davası açabilir. Nişanlılardan birinin ölümü üzerine sağ kalan nişanlı, ölüme sebep olan kişiden manevî tazminat isteminde bulunabilir(TBK 56/2).
Nişanlılardan biri, diğerinin davalı ya da davacı olduğu bir davada ya da, nişanlının sanık olduğu bir ceza davasında tanıklık yapmaktan kaçınabilir(HMK 248; CMK 47). Aynı şekilde, nişanlılardan biri, diğeri ile ilgili davada hâkimlikten ya da hakemlikten kaçınabilir(HMK 34).
Nişanlılığın sona ermesinden, var olan ve geçerli bir nişanlılığın sona ermesi anlaşılır. Geçerli bir nişanlılığın sona ermesi şu şekilde olabilir:
Nişanlıların evlenmesi, nişanlılığın normal sona erme sebebidir. Bundan sonra taraflar arasında başka bir aile hukuku ilişkisi olan evlilik başlar.
Taraflar, karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklaması ile aralarındaki hukukî ilişkiye son verebilir. Nişanlılığa son verme anlaşması nişanlanma sözleşmesi gibi şekle tabi olmayan bir sözleşmedir. Taraflar anlaşarak nişanlılığa son vermişlerse, ortada nişanın bozulması bulunmadığı için, taraflar maddî ve manevî tazminat isteyemeyecekleri gibi, nişanlıların anne ve babaları ya da bunlar gibi hareket edenler de tazminat isteyemezler. Ancak, hediyelerin geri verilmesi istenebilir(MK.122).
Bozucu şarta bağlı nişanlanmada, nişanlılık baştan itibaren kurulmuştur. Ancak, ileride şart gerçekleşince nişanlılık ilişkisi kendiliğinden sona erer. Şartın gerçekleşmesinden sonra ise, nişan kendiliğinden sona erdiği için, nişanlıların birbirlerine verdikleri hediyeleri geri vermeleri dışında herhangi bir talep hakları olmadığı gibi, anne ve babaları ya da bunlar gibi hareket eden kimselerin de tazminat isteme hakları yoktur. Ancak onlar da verdikleri hediyeleri geri isteyebilirler.
Nişanlılardan biri ölünce nişanlılık sona erer. Nişanlılardan birinin gaipliğine karar verilmesi hâlinde de nişanlılığın sona erdiğini kabul etmek gerekir.
Nişanlıların evlenmesine imkân bırakmayacak kesin bir evlenme engelinin sonradan ortaya çıkması, örneğin nişanlılardan birinin iyileşmeyecek şekilde akıl hastası olması ya da nişanlılardan birinin diğerini evlât edinmesi hâlinde nişanlılık kendiliğinden sona erer.
Nişanlılardan biri, nişanlılık ilişkisini bir taraflı irade açıklaması ile son verebilir. Nişanı bozma açık bir irade açıklaması ile olabileceği gibi örtülü bir irade açıklamasıyla da olabilir. Nişanlının, diğerinin ziyaretlerini kabul etmemesi ya da ziyaretlerini ve mektuplarını tamamen kesmesi, başkası ile nişanlanması ya da evlenmesi, haber vermeden ve adres bırakmadan başka bir kente ya da ülkeye gitmesi, nişanlılığın örtülü olarak bozulması sayılabilir.
Nişanlılardan birinin nişanı bir taraflı irade açıklamasıyla bozabilmesi, ilke olarak haklı sebep olan durumlarda daha kolay anlaşılır. Zira haklı sebep, nişanlıya, bozma hakkı sağlar. Fakat, nişanı bozmak isteyen nişanlı lehine haklı bir sebep bulunmasa dahi, nişanlıya yine de nişanı bozma yetkisi tanınmıştır. Ancak bu yetkiyi haklı bir sebep olmadan kullanan nişanlı evlenme vaadini ihlal etmiş olur. Haklı bir sebebin bulunmadığı zamanlarda bile nişanlıları nişanı bozma yetkisinin tanınması, evlenmeye zorlamamanın uygun görülmesinin bir sonucudur. Ancak haklı sebep olmaksızın nişanlılık ilişkisine son veren taraf, tazminatla yükümlü olur. Şu hâlde nişanı bozmak iki şekilde olur: haklı sebeple nişanı bozma ve haklı bir sebep olmadan nişanı bozma.
Nişanlılığın devamını ve evlenmeyi, dürüstlük kuralı çerçevesinde bir taraftan beklenemez kılan sebepler nişanı bozmak için haklı sebep sayılır. Örneğin taraflardan birinin ekonomik durumunun iyice sarsılması, diğer nişanlının devamlı ve ağır hastalığa yakalanması, karşı tarafın çok önemli tecrübesizliği, nişanlının sık sık sarhoş olması... Haklı sebeple nişanı bozmaya örnek verilebilir. Nişanı bozan tarafın haklı sebebe dayanıp dayanmadığını hâkim taktir eder(MK.4).
Nişanlılardan birinin, haklı bir sebep olmaksızın ya da kendinden kaynaklanan bir sebeple nişanlılığa son vermesi, nişanın haksız bozulmasıdır. Bu durumda, haksız olarak nişanı bozan taraf diğer nişanlıya tazminat ödemek zorunda kalır.
Nişanın Sona Ermesinin Sonuçları: Nişanlılık normal şekilde evlenme ile sona ermişse, artık evlilik ilişkisi hükümleri uygulanır. Nişanlılığın ölüm ile ya da gaiplikle sona ermesi hâlinde, hediyelerin geri verilmesi ve diğer nişanlının serbest kalması dışında başka bir sonuç doğurmaz. Aslında, nişanlılığın evlenmeyle sona ermesi dışındaki diğer bütün sona erme hallerinde hediyelerin geri verilmesi gerekir.
Nişanın bozulması sebebiyle maddî tazminat istenmesi MK.120'de düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre, " Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yüklenebilen bir sebeple bozulduğu taktirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralı çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakarlıklar karşılığına uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural, nişan giderleri hakkında da uygulanır. Tazminat istemeye haklı olan tarafın anası ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilir."
Yukarıda açıklandığı gibi, ancak nişanlılığın bir taraflı sona erdirilmesi hâlinde tazminat isteme söz konusu olur ve tazminat ödemekle sorumlu olan, nişanın bozulmasında kusuru olan taraftır. Bu kusur, haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozma şeklinde olabileceği gibi, karşı tarafın nişanın bozulmasına kusuru ile sebep olması şeklinde de olabilir. Nişanın bozulmasına neden ola haklı sebep hiçbir tarafın kusuruna dayanmıyorsa, hiçbir nişanlı diğerinden tazminat isteyemez.
Ödenecek olan masraflar ve tazmin edilecek zararlar, kusursuz olan nişanlının, nişanlanmanın geçerli olduğuna güvenerek yaptığı masraflardır. Örneğin, nişan töreni için kiralanan yerin kira bedeli gibi...
İkinci olarak, kusursuz nişanlı, kusurlu nişanlıdan, evlenme amacıyla yaptığı masrafların tazminini isteyebilir. Örneğin, oturulacak evin kiralanması, möble satın alınması, balayı seyahati için yapılan hazırlıklar, boya ve badana masrafları vb.
Tazminat verilmesi gerektiğinde, taraflar tazminat miktarı üzerinde anlaşırlarsa mesele yoktur. Anlaşamazlarsa hak sahibi olan nişanlı veya bu nişanlının ana ve babası veya onlar gibi hareket eden kimseler de diğer nişanlı aleyhine tazminat davası açacaktır.
Maddi tazminattan farklı olarak manevi tazminat isteme hakkı sadece nişanlılara tanınmıştır. Nişanlıların ana ve babaları ya da onlar gibi hareket eden kimseler, nişanın bozulması sebebiyle MK.121'e göre manevi tazminat isteyemezler. Manevî tazminat istemenin şartları şöyledir:
Nişanlılık bozma ile sona ermiş olmalıdır: Nişanlılık devam ederken MK.121'e göre manevî tazminat istenmesi söz konusu olmayacağı gibi, nişanın bozmadan başka bir sebeple sona ermesi hâlinde de manevî tazminat istenemez.
Tazminat isteyen nişanlının kişilik hakları bir zarara uğramış olmalıdır: Uğranılan kişisel zararın manevî tazminat istenmesini haklı kılacak nispette olması gerekir. Özellikle nişanlının terk edilmesi, onun şerefini yaralıyorsa onu çevresinde küçük düşürüyorsa, kişilik haklarının zarara uğradığı söylenebilir. Uygulamada, genellikle, nişanlı kadının, erkek ile cinsî münasebette bulunduktan sonra erkeğin nişanı bozmasında MK.121'in uygulandığı görülür.
Davalının kusurlu olması gerekir: MK.121, manevî tazminat ödemesi gereken tarafın kusurlu olması gerektiğini açıkça ifade etmiştir. Bu kusur, çoğu zaman, nişanın bozulmasındaki kusurdur. Dava kusurlu olan eski nişanlıya karşı açılacaktır. Başkalarına karşı MK.121'e göre dayanılarak dava açılamaz. MK 121, manevî tazminat olarak sadece uygun miktarda para istenebileceğini öngörmüştür.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 6.10.2015 tarihli 8007/15143 sayılı kararına göre" ... Nişanın bozulması nedeni ile fahiş bir zarar doğmuş ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise, bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir.
Somut olaya dönüldüğünde; nişanın davalı tarafından sebepsiz yere mesaj atılarak bozulduğu, davacı seda'nın kusursuz olup çektiği üzüntü gözönüne alınarak, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, olayın özellikleri bir arada değerlendirildiğinde, davalının mesaj atarak nişanı bozması, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmez." şeklinde kararları mevcuttur.
Hediyelerin Geri Verilmesi
MK.122'ye göre, " Nişanlılık evlenme dışında bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve baba ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye, aynen veya mislen geri verilmiyorsa sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır." Nişanlanma ve nişanlılık dolayısıyla, bir nişanlıya ekonomik değeri olan her türlü kazandırma hediye kavramının içine girer. Başta nişan yüzükleri olmak üzere, mücevher, çeşitli eşya, para vs. Hediye teşkil eder. Hediyelerin geri verilmesini istemenin şartları şunlardır:
Hediye nişanlılık dolayısıyla verilmiş olmalıdır: Hediye, nişanlanma sırasında verilmiş olabileceği gibi nişanlılık devam ederken de verilmiş olabilir.
Geri istenecek hediyenin alışılmışın dışında olması: Bir hediyenin, alışılmışın dışında olup olmadığını hâkim taktir edecektir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 17.03.2015 tarihli 18045/4348 sayılı kararında "... Nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet eşyaları mutat dışı hediye olarak kabul edilmiştir. Eldeki davada mahkemece; nişan yüzüğünün de iadesi yönünde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bu husus da hükmün bozulmasını gerektirmiştir." şeklinde kararları mevcuttur.
Nişanlılık, evlenme dışında bir sebeple sona ermiş olmalıdır
Geri vermeyi isteme hakkına, nişanlılar; ana ve babaları ya da onlar gibi hareket eden kimseler sahiptirler
MK.123'e göre, " Nişanlılığın sona ermesinden doğan talep hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanlaşımına uğrar." Bu hüküm, maddi ve manevi tazminat talepleri ile hediyelerin geri verilmesine de uygulanır. Bunun gibi, sadece nişanlıların değil, onların ana ve babaları ile onlar gibi hareket edenlerin talepleri de MK.123'ün zamanaşımına tabidir.
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir. (2024 -2025 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
AV. İREM BİKE DEMİRHAN
Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.
İletişime geçin
+905455880258