Mirasın Reddinin İptali Davası

Av. İrem Bike Demirhan > Yazımlar  > Mirasın Reddinin İptali Davası

Mirasın Reddinin İptali Davası

Mirasin Reddinin Iptali Davasi

Mirasın reddinin iptali davası, mirası reddeden mirasçının alacaklılarının korunması hususunu amacıyla getirilmiştir. Mirasın reddi TMK’nın 605. ve 618. maddelerinin arasında düzenlenmiştir.

Mirasın Reddi Nedir?

Türk hukukunda, bir kimse öldüğünde, bir kabul beyanına gerek olmaksızın, terekeye dâhil bütün malvarlığı yasal ve atanmış mirasçılara geçer. Buna göre mirasbırakanın malvarlığında yer alan bütün haklar ve borçlar ölüm anında kural olarak mirasçılara geçer. Bu husus TMK’nın 599. maddesinde “Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar.” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.

Küllî halefiyet ilkesi olarak ifade edilen bu durumda, mirasçılar kendi iradeleri dışında mirasbırakanın malvarlığını, aktif ve pasifleri ile birlikte üzerine almak zorunda kalmaktadır. Mirasçıların bu zorunluluktan dolayı güç durumda kalmamaları için Kanun Koyucu tarafından mirası ret kurumu düzenlenmiştir.

Mirasın reddi, mirasçının ortaya koyabileceği, mirasçılık sıfatını kabul etmeme imkânı sağlayan bir hukukî kurumdur. Bir irade beyanı ile gerçekleşebilir. Bununla birlikte bazı durumlarda da mirasçı, herhangi bir irade beyanında bulunmadan kanun gereği miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605 f. II). Mirasçının iradesine dayanan redde gerçek ret, kanun gereği reddedilmiş sayılmaya ise hükmî ret denmektedir.

Mirasın Gerçek Reddi Nedir?

Yasal veya atanmış mirasçının, kendi iradesi ile mirasçılık sıfatını ortadan kaldıran bir beyanda bulunmasına mirasın gerçek reddi denir. Mirasçı bu hakkını mirasın ölümünden sonra kullanabilir. Mirasbırakanın sağlığında, mirasçı olmak istemeyen kişi mirastan feragat sözleşmesi yaparak, mirasçılık sıfatını sona erdirebilir. Mirasın reddine ilişkin TMK’nın 605. maddesindeki hüküm emredici niteliktedir. Bu sebeple mirasın geçmesinden önce, mirasçıların bu haktan feragat etmeleri mümkün değildir.

Mirasın reddinin gerçekleşebilmesi için, mirasçının bir irade beyanında bulunması gerekir. Bu irade beyanı tek taraflı varması gerekli bir irade beyanıdır. Mirasın reddi beyanı ile mirasçının, mirasçılık sıfatı sona erer. Bu sebeple mirasın reddi beyanı bozucu yenilik doğuran bir irade beyanıdır. Mirasçı, mirası reddettikten sonra, yenilik doğuran haklar bir defa kullanılmakla tükendikleri için bu beyanından dönemez ve geri alamaz.

Mirasçı, mirası üç ay içinde reddetmelidir (TMK m. 606 f. I). Mirası ret beyanı, bozucu yenilik doğuran bir beyan niteliğinde olduğu için, bu süre hak düşürücü süredir. Bu sebeple bu süreye uyulup uyulmadığı hâkim tarafından re’sen dikkate alınmalıdır.

Mirasçı yasal süresi içinde mirası reddetmezse, mirası kayıtsız ve şartsız kazanmış olur (TMK m. 610. f. I). Bununla birlikte, mirasçı ret süresi içinde mirası açıkça kabul etmesi halinde de mirası kazanır ve ret hakkından feragat etmiş kabul edilir.

Mirasın Hükmen Reddi Nedir?

Hükmi ret, kanun koyucunun bazı hallerde, mirasçının bir irade beyanına gerek kalmaksızın mirasın reddedildiğini kabul etmesidir. TMK’nın 605. maddesinin II. fıkrasına göre, ölüm tarihinde mirasbırakanın borç ödemekten aczi açıkça belli veya bu durum resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. Bu hükümle mirasın reddedilmiş olduğu bir karine olarak kabul edilmektedir. Ancak mirasçı, mirası bu haliyle kabul edebilir.

Mirasın Reddinin Hüküm ve Sonuçları

Mirası reddeden mirasçının mirasçılık hak ve sıfatı, geçmişe etkili olarak sona erer. Mirası reddeden yasal mirasçı, mirasbırakandan önce ölmüş gibi kabul edilir (TMK m. 611 f. I). Mirası reddeden mirasçının miras payı, varsa altsoyuna, alt soyu yoksa, diğer mirasçılar geçer ve onların payı artar.

Atanmış mirasçı, mirası reddederse, ona bırakılmış miras payı, mirasbırakanın yasal mirasçılarına geçer. Ancak mirasbırakan yaptığı ölüme bağlı tasarrufta aksine bir hüküm koyabilir (TMK m. 611 f. II). Mesela miras bırakan bir yedek mirasçı atamış ise, atanmış mirasçı mirası reddederse miras payı yasal mirasçılara değil, yedek mirasçıya geçer.

En yakın mirasçıların tamamı mirası reddederse, tereke sulh mahkemesi tarafından iflas hükümlerine göre tasfiye edilir (TMK m. 612 f. I). En yakın yasal mirasçılardan kasıt, mirasbırakan öldüğünde, ona en yakın ve ilk planda doğrudan mirasçı olanlardır. Yapılan tasfiye sonucunda arta kalan bir şey olursa, bu değerler mirası reddetmemiş gibi hak sahibi mirasçılar arasında paylaştırılır.

Mirası Reddeden Mirasçının Alacaklılarının Korunması

Mirasçı, kendi alacaklarına zarar verme amacı ile de mirası reddedebilir. Malvarlığı borcunu karşılamaya yetmeyen mirasçı, kendisine kalan değerler üzerinde alacaklılarının hak sahibi olmasını engellemek amacıyla mirası reddedebilir. Kanun koyucu böyle bir durumda mirasçının alacaklılarını korumak amacıyla TMK’nın 617. maddesinde mirasçının alacaklılarına, mirasın reddinin iptalini için dava açma hakkı tanımıştır. Ayrıca mirasçının alacaklıları, şayet mirasın reddi geçerli şekilde yapılmamışsa veya mirasın reddi düşmüşse, mirasın reddinin hükümsüzlüğünün tespitini de dava yolu ile talep edebilirler.

Mirasın Reddinin İptali Davası Nedir?

Mirasın reddinin iptali davası TMK’nın 617. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre “Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.”

Mirasın reddi, her mirasçının bir hakkıdır ve mirası reddedebilmek için mirasçı, bir gerekçe göstermek zorunda da değildir. Ancak, TMK’nın 2. maddesinde yer alan hakkın kötüye kullanılması yasağı, mirasın reddi için de geçerlidir. Kanun Koyucu, mirasçının bu hakkını kötüye kullanmasını engellemek için mirasın reddinin iptali kurumunu getirmiştir. TMK’nın 617. maddesindeki düzenleme, TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının özel bir şeklidir.

Mirasın reddinin iptali davası, gerçek ret bakımından uygulanır. Mirasın reddinin iptalinin şartlarından biri mirasçının alacaklılarına zarar verme amacı ile hareket etmiş olmasıdır. Hükmî ret, kanun gereği olduğu için, mirasçının böyle bir amacının varlığından söz etmek mümkün değildir.

Mirasın Reddinin İptali Davasının Şartları Nelerdir?

Mirasın reddinin iptali davasının şartlarına bakmak gerekirse;

Mirası Reddeden Mirasçının Malvarlığının Borcuna Yetmemesi

Mirasçının alacaklılarının mirasın reddinin iptali talep edebilmeleri için, öncelikle mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yetmeyecek durumda olmalıdır. Başka bir ifade ile borçlu mirasçının aktiflerinin pasiflerini karşılayacak durumda olmaması gerekir. Mirasçının malvarlığının borçlarını karşılamayacak durumda olması, mirası reddettiği tarihte söz konusu olmalıdır. Mirasın geçtiği tarihte, mirasçının ekonomik anlamda iyi durumda olmasına rağmen, ret süresi içinde ekonomik durumunun kötüleşme ihtimali vardır. Bundan dolayı, söz konusu şartın gerçekleşip gerçekleşemediğinin tespitinde, mirasın reddedildiği tarih esas alınmalıdır.

Mirasçının malvarlığının borcunu karşılamayacak durumda olduğunu, iptal davası açan alacaklılar ispat etmelidirler. Bu durumun ispat edilebilmesi için bir aciz belgesi veya iflas kararının bulunması şart değildir. Ancak alacaklının elinde bu tür ispat vasıtaları yoksa borçlunun malvarlığının borcunu karşılamaya yetmediğini ispat etmesi hayli güçtür.

Mirasın reddinin iptalini, henüz vadesi gelmemiş veya şarta bağlı alacağı olan alacaklılar da talep edebilir. Bu durumda, malvarlığının borcu karşılamaya yetip yetmediğinin tespitinde, vadeye veya şartın gerçekleşeceği tarihe kadar mirasçı lehine muhtemel kazanılabilecek para, mal veya haklar varsa, dikkate alınmalıdır. Alacağın talep edilebileceği tarihte, ret tarihinden farklı olarak, borcu karşılamaya yetecek kadar bir değerin kazanılma olasılığı varsa, iptal isteği kabul edilmemelidir. Hâkim, böyle bir karar verebilmesi için detaylı bir araştırma yapmalıdır. Mirasçının para, mal veya hak kazanacağı yönünde kuvvetli ihtimaller bulunmalıdır.

Mirası Reddeden Mirasçının Alacaklılarına Zarar Verme Amacı Taşıması

Mirasın reddinin iptaline karar verilebilmesi için, mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yetmemesi şartı yanında, mirasçının alacaklılarına zarar vermek amacıyla hareket etmiş olması gerekir. Mirasçı, kendisine kalan malvarlığının aktifi iyi durumdayken, başka bir ifade ile kendisine terekeden ekonomik anlamda aktifi artıracak değerler geçecekken, kendi malvarlığı borca batık olmasına rağmen mirası reddederse, mirasçının alacaklılarına zarar verme amacıyla hareket ettiği kabul edilmektedir. Alacaklıların mirasın reddinin iptalini talep edebilmeleri için ret dolayısıyla zarara uğramış olmaları gerekmektedir. Miras reddedilmiş olmasaydı, miras paylaşımı sonucu, mirasçının payına düşen malvarlığı değerlerinden alacaklarının tamamını veya bir kısmını alabilme durumları varsa, mirası reddinin, alacaklıları zarara uğrattığı kabul edilmektedir.

Mirasçının mirası reddederken tek amacının alacaklılarına zarar verme olması şart değildir. Mirası reddederken, alacaklıların zarara uğrayabileceği bilincinde olması yeterlidir. Mirasçı, mirası reddederken, alacaklıların zarara uğrayacağını öngörerek doğrudan zarar verme kastıyla hareket edebilir. Bununla birlikte mirasçının doğrudan zarar verme kastı olmasa da zararı öngörmesine rağmen bu duruma razı olması da yeterlidir. Bu sebeple, mirasçı kendisiyle birlikte mirasçı olan kişilerin miras payını artırmak veya mirasın kendi mirasçılarına intikali için reddettiğini ya da alacaklılara zarara uğratma kastının olmadığını ileri sürerek reddin iptaline engel olamaz. Mirasçı, mirası reddederken meşru bir amacı olsa da aynı zamanda alacaklılarının zarar uğramalarını göze almaktadır.

Mirası Reddeden Mirasçının Güvence Göstermemiş Olması

Mirasın reddinin iptali için, bir diğer şart da mirasçının yeterli güvence göstermemiş olmasıdır. Başka bir ifade ile mirasçı, alacaklılara yeterli teminat gösterirse, mirasın reddinin iptaline karar verilmez. Mirasçının göstereceği teminat, ayni bir teminat olabileceği gibi şahsi teminatlarda olabilir. Mesela mirasçı bir taşınmazı veya taşınırı rehin verebileceği gibi, borcu için kefil de bulabilir. Önemli olan verilen teminatın, ret dolayısıyla zarara uğrayacak alacaklıların zararını karşılayacak miktarda olmasıdır.

Teminatın kimin tarafından sağlandığı önemli değildir. Teminat, mirasçının kendisi tarafından sağlanabileceği gibi, üçüncü kişi tarafından da verilebilir.

Mirasın Reddinin İptali Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Kanun koyucu, mirasçının malvarlığı borcunu karşılamaya yetmeyen mirasçının alacaklıları zarara uğratmak amacıyla mirası reddetmiş olması halinde, alacaklılara bu reddi iptal ettirme hakkı tanımıştır.

Mirasın reddinin iptali, alacaklılar ve iflas idaresi tarafından açılacak iptal davası ile gerçekleştirilebilir. Bu iptal davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Çünkü sulh hukuk mahkemelerinin görev alanını düzenleyen HMK’nın 4. maddesinde mirasın reddinin iptali davası sayılmamıştır. HMK’nın 4. maddesinde sayılanlar dışındaki davalar asliye hukuk mahkemesinde görüleceğinden, mirasın reddinin iptali davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.

Mirasın reddinin iptali davası, yenilik doğuran bir davadır. Zira dava sonunda reddin iptali ile mirasın resmî tasfiyesine karar verilmektedir. Böylece yeni bir durum ortaya çıkmaktadır.

Mirasın Reddinin İptali Davasının Tarafları

Davacılar

Mirasın reddinin iptali davasını, TMK’nın 617. maddesine göre mirasçının alacaklıları veya iflas idaresi açabilir.

Mirasçının Alacaklıları

Mirasın reddinin iptalini, ret sebebiyle zarara uğramış veya uğraması kuvvetle muhtemel olan mirasçının alacaklıları dava edebilir. Mirasbırakanın alacaklıları tarafından bu dava açılamaz. Reddin iptali davasını, alacakları mirasın reddinden önce doğmuş olan alacaklılar tarafından açılabilir. Alacağı redden sonra doğan alacaklıların, ret dolayısıyla zarara uğradıklarını ileri sürmeleri mümkün değildir88. Zira alacaklının alacağı doğduğu anda, ret sebebiyle miras payı borçlu mirasçının malvarlığından çoktan çıkmıştır. Başka bir ifade ile alacak mirasın reddinden sonra doğmuşsa, mirasçının henüz var olmayan bir alacaklıyı, zarara uğratma amacıyla hareket ettiği düşünülemez.

İflas İdaresi

Mirası reddeden mirasçı iflas etmiş ise, iflas idaresi de mirasın reddinin iptalini isteyebilir. İflas açılması ile, müflisin haczi kabil bütün malları ve iflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar iflas masasını oluşturur (İİK m. 184). İflas masası, iflas idaresi tarafından temsil edilir (İİK m. 226). İflas masasının idaresi ve tasfiyesi için gerekli bütün işlemleri iflas masası adına iflas idaresi yapar. Bütün alacaklılar kendi aralarında anlaşsalar dahi, üçüncü kişilere karşı iflas masasını temsil edemezler. İflas masası ile ilgili davalar iflas idaresi tarafından açılır ve daha önce açılmış olan davalara da iflas idaresi devam eder.

İflas idaresinin, mirasın reddinin iptali davasını açabilmesi için, iflasın mirasın reddinden önce veya redden sonraki altı ay içinde açılmış olması gerekir. Mirasçının iflasın açılmasından sonra da mirası reddetme hakkı vardır. Bundan dolayı müflis durumunda olan mirasçı, iflasın açılmasından sonra, kendisine intikal eden mirası reddederse, iflas idaresi TMK’nın 617. maddesi çerçevesinde reddin iptalini dava edebilir. Çünkü söz konusu miras payı iflas dolayısıyla, iflas masasına girmesi gerekirken, mirası reddi dolayısıyla iflas masasına girmeyeceğinden, iflas masasının zararı söz konusu olur.

Davalılar

Mirasın reddinin iptali davasının kime karşı açılacağı hususunda Kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Öğretideki hâkim fikre göre, iptal davası mirası reddeden mirasçıya karşı açılmalıdır.

Mirasın Reddinin İptali Davasında Süre

Mirasın reddinin iptali için TMK’nın 617. maddesinde altı aylık bir süre öngörülmüştür. Önceki Medeni Kanunun 557. maddesinde iptal davası için üç aylık bir süre düzenlenmişti. TMK’nın 617. maddesinin gerekçesinde, mirasın reddi halinde, reddeden kişinin yerine geçen mirasçıları tespit etmeleri ve gerekli güvencenin verilip verilmeyeceği araştırmaları uzun zaman alabileceğinden üç aylık sürenin yeterli olamayacağı sebebiyle sürenin altı aya çıkarıldığı belirtilmiştir.

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E. 2015/2313 K. 2015/8045 T. 09.09.2015:

“…Mahkemece, “davacının terekenin tespiti talebinde bulunduğu, TMK.nun 612. maddesi gereğince terekenin iflas suretiyle tasfiyesi gerektiğinden, bu tasfiye sırasında murisin terekesinin aktifi ve pasifi belirleneceğinden davacı tarafın terekenin tespiti açısından talebinde hukuki yarar bulunmadığı; TMK’nın 618. maddesi hükmüne göre, davacının, mirasçıların iaddesi ile yükümlü oldukları edindikleri malvarlığı olduğu taktirde bunlara karşı hasımlı olarak istirdat davası açması gerektiği; mevcut duruma göre tasfiye memurunca tereke tespit olacağından davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Türk Medeni Kanununun 612. maddesi uyarınca, en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddedilen miras, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Sulh hukuk hakiminin, en yakın yasal mirasçılarının tamamının mirası reddettiklerini belirlemesi halinde her hangi bir başvuruya gerek olmadan, kendiliğinden, resmi tasfiye yoluna gitmesi gerekir. Öte yandan, kanun koyucu murisin alacaklılarına mirasçıların mirası ret hakkından mahrum olduklarının tespiti davası açma imkanı tanımıştır. Ödemeden aciz bir murisin mirasını reddeden mirasçılar onun alacaklarına karşı ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar (TMK m. 618 f.I).

Murisin alacaklılarının korunması aşağıdaki koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Bunun için, miras açılmış olmalıdır. Ödemeden aciz bir muris bulunmalıdır. Miras süresinde reddedilmelidir. Reddeden mirasçıya kazandırma yapılmış olmalıdır. Eda davası açılmış olmalıdır. Somut olayda; muris S.. İ.. 09.02.2009 tarihinde ölmüş, en yakın mirasçılarının tamamı mirası reddetmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki bir davada olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir (HUMK m.76). Mevcut durumda, mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi, borç ödendikten sonra da geriye kalan kısmın ret vaki olmamış gibi hak sahiplerine ödenmesi gerekir. Tereke, alacağı karşılayabiliyorsa murisin alacaklıları tarafından mirasçılarına karşı dava açılması mümkün değildir.

Davacı, resmi tasfiye sonunda alacağına kavuşamazsa, tüm mirasçılara yönelteceği bir dava ile TMK’nın 618. maddesinde öngörülen koşulların varlığı halinde alacaklının korunmasından yararlanabilecektir.

Mahkemece, anılan bu hususlar gözetilmeksizin eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.”

AYM İptal E. 2013/148 K. 2014/62 T. 27.03.2014:

…İtiraz konusu kuralda, mirasın reddinin iptali davası açabilmek için alacaklılara altı aylık süre sınırlaması getirilmekle birlikte, “ret tarihi” bu sürenin başlangıcı olarak belirlenmiştir. İtiraz konusu kuralda düzenlenen “ret tarihi” mirası ret beyanının sulh hâkimine ulaştığı tarih olup 4721 sayılı Kanun’un sistemi, reddin alacaklılar tarafından derhal öğrenilebilmesine imkân tanımaktadır. Zira, mirasbırakanın yerleşim yeri sulh mahkemesine yöneltilen ret beyanı hâkim tarafından tutanakla tespit edilerek, ret özel kütüğüne tescil edilecektir. Mirasçının alacaklıları, mirasın reddedilip reddedilmediğini mirasbırakanın yerleşim yeri sulh mahkemesi nezdinde yapacakları girişim ile öğrenme imkânına her zaman sahiptirler.

Dolayısıyla, itiraz konusu kuralda belirlenen altı aylık süre, alacaklıların mirasın reddedilip reddedilmediğini, reddedilmiş ise borçlu mirasçı tarafından yeterli güvence verilip verilmediğini araştırabilmeleri ve dava açma haklarını kullanabilmeleri için ölçülü olduğu gibi, reddin iptali davasının süresinin başlangıcının ret tarihi olarak belirlenmesi, borçlu dışındaki diğer mirasçıların terekeye bir an önce kavuşmasını ve uzun süre dava tehdidi altında kalmasını önlemeye, reddeden mirasçının alacaklılarının korunması sağlamaya elverişli olup, itiraz konusu kuralın, hukuk devleti ilkesine ve hak arama hürriyetine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 13. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.”

Avukat vekalet ücreti ne kadardır?

Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir.  Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer.  Türk hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla avukat vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)

İlgili yazılarımız;
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?

Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)

AV.İREM BİKE DEMİRHAN

Sivas Avukat Irem Bike Demirhan

Sohbeti Aç
Hemen iletişime geç
Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?