Marka Hakkına Tecavüz

Av. İrem Bike Demirhan > Yazımlar  > Marka Hakkına Tecavüz

Marka Hakkına Tecavüz

Marka Hakkina Tecavuz

Marka hakkına tecavüz halleri farklı durumlarda tezahür etmekle birlikte marka hakkına tecavüz halinde başvurulabilecek hukuki yollar ilgili yazımıza incelenmiştir.

Marka Nedir?

Marka kavramı, SMK’nin “marka olabilecek işaretler” başlıklı 4. maddesinde şöyle tanımlanmaktadır “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konu­sunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üze­re her tür işaretten oluşabilir.” Tanımdan da anlaşıldığı üzere marka olabi­lecek işaretlerin kapsamı oldukça geniştir.

Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller Nelerdir?

Marka hakkında tecavüz sayılan filler marka sahibinin izni olmaksızın markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edi­lemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, marka hakkına tecavüz oluşturan işareti taşıyan ürün­leri ticarette kullanmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek ya da bu hakları üçüncü kişilere devretmek olarak sayılabilir.

Marka Sahibinin İzni Olmaksızın Markayı 7. Maddede Belirtilen Biçimlerde Kullanmak

SMK’nin 7. maddesinde bu Kanunla sağlanan marka korumasının tescil ile sağlandığı ve markanın tescilinden doğan hakların münhasıran marka sahibine ait olduğu belirtilmiştir. Marka sahibinin kendisinden izin alınmadan gerçekleştirilen şu fiillerin engellenmesini isteme hakkı vardır:

-Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.

-Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kap­sadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsa­yan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihti­mali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kulla­nılması.

-Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakıl­maksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeni ile markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleye­cek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanıl­ması.

Aynı kanun maddesinin diğer bir fıkrasına göre işaretin ticaret ala­nında kullanılması hâlinde şu fiiller de yasaklanabilir:

-İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması.

-İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceği­nin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya bu işaret altında hiz­metlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.

-İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.

-İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlar­da kullanılması.

Tescilli markanın sahibine tanıdığı haklar, üçüncü kişilere marka tescilinin yayım tarihi ile birlikte hüküm ifade edecektir. Ancak marka başvurunun marka bülteninde yayımlanmasından sonra yapılan ve tescil ilanından sonra yasaklanması mümkün olabilecek fiiller nedeniyle mar­ka başvurusunda bulunan kişi de aşağıda anlatılacak olan tazminat dava­sını açabilecektir.

Marka Sahibinin İzni Olmaksızın Markayı veya Ayırt Edi­lemeyecek Kadar Benzerini Kullanmak Suretiyle Markayı Taklit Etmek

Bu fiilin tecavüz teşkil edebilmesi için madde hükmünden de anla­şılacağı üzere, kullanımın taklit teşkil etmesi için tescilli markanın aynı­sının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin üçüncü kişi tarafından kullanılması gerekmektedir. Hükümden açıkça anlaşılmamakla beraber markanın taklit edilmesinde bazı durumlarda markayı taşıyan ürünün de taklit edilebilmesi mümkündür. Çoğu kez taklit fiilini gerçekleştiren kişi yalnızca markanın aynısını veya benzerini kullanmanın yanında marka­nın üzerinde yer aldığı ürünü de kullanır. Markanın ayırt edilemeyecek ka­dar benzerinin tespitinde tecavüz teşkil edebilecek işaretin tanımlayıcı ve yanıltıcı olup olmadığına bakılacaktır. Şöyle ki, ayırt edici nitelik bir işaretin diğerlerinden farklı olmasını sağlayan rastgele bir özellikle sağ­lanabilmektedir. Bu ayırt edici nitelik, sözcükler kadar resim, logo, şekil veya daha birçok unsurla oluşacaktır.

Marka Hakkına Tecavüz Oluşturan İşareti Taşıyan Ürün­leri Ticarette Kullanmak

SMK’nin 29. maddesinin.1-c bendinde, aynı veya ayırt edilemeye­cek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak herhangi bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithalat ve ihracata konu etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürünle ilgili sözleşme yapmak için teklifte bulunmak fiilleri marka hak­kına tecavüz edecek fiiller kapsamında sayılmıştır.

Bu hüküm uyarınca ürünler ticari amaçla kullanılmalıdır. Taklit olan markayı taşıyan malları sadece kişisel ihtiyaçlarla elinde bu­lunduran tüketicilerin marka hakkına tecavüz fiilleri meydana getirece­ğinden söz edilemeyecektedir.

Marka Sahibi Tarafından Lisans Yoluyla Verilmiş Hakları İzinsiz Genişletmek ya da Bu Hakları Üçüncü Kişilere Devretmek

Marka çeşitli hukuki işlemlere konu olabilmektedir. Tescilli marka başka birine devredilebileceği gibi miras yoluyla da intikal edebilir. Bu­nunla tescilli bir marka rehin edilebilir, haczedilebilir veya mar­ka kullanma hakkı lisans sözleşmesine konu olabilecektir.

Lisans iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bunlar basit lisans ve in­hisari lisanstır. Marka sahibi markanın kullanımı hakkını basit lisans sözleşmesine konu etmişse markayı kendisi kullanabileceği gibi, üçüncü kişilere de aynı markayla ilgili lisanslar verebilecektir. Aksi kararlaştı­rılmadıkça lisans inhisari değil basittir. Eğer marka sahibi markanın kul­lanımı hakkını inhisari lisans sözleşmesine konu etmişse bu hakkın kul­lanımı ile ilgili başkasına lisans veremeyeceği gibi bu marka hakkını kendisi de kullanamayacaktır. Eğer lisans sözleşmesi inhisari ise bunun açıkça belirtilmesi şarttır.

İşte üçüncü bir kişiye lisans yolu ile devredilen marka kullanım hakkının izinsiz şekilde genişletilmesi ya da bu kişi tarafından başka kişilere devredilmesi marka hakkına tecavüz teşkil edecektir.

Marka Hakkına Tecavüzün Hukuki Yaptırımları Nelerdir?

Marka hakkında tecavüz hallerinde, hak sahibinin başvurabileceği çeşitli hukuki yollar mevcuttur.

İhtiyati Tedbir Talebi

SMK m. 159 uyarınca marka sahibi, tecavüz teşkil eden kullanı­mın ülke içerisinde marka haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde yürü­tülmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve güncel çalışmalar yapıldığını ispat ederek dava sonucu verilecek hükmün etkisini koruma altına almak için, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. İhtiyati tedbirlerin özellikle hangi tedbirleri kapsayacağı da marka hükmünde belirtilmiştir. Bu tedbirler şu şekilde sayılmaktadır:

-Davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesi ve durdurulması.

-Marka hakkına tecavüz sonucu üretilen veya ithal edilen tecavüz oluşturan ürünlere, bunların üretilişinde münhasıran kullanılan araçlara, tecavüze konu olan ürünlerin dışındaki ürünlerin üretimine mâni olma­yacak şekilde, Türkiye sınırları içerisinde ya da gümrük ve serbest liman veya bölge gibi yerler dâhil, bulundukları her yerde elkonulması ve bu elkonulan ürünlerin saklanması.

-Herhangi bir zararın tazmini için teminat gösterilmesi.

Yani marka sahibi markaya tecavüzün niteliğine göre, markasının kullanılmakta olduğu tüm ürünlerin koruma altına alınarak yok edilme­sini, bu ürünleri üretme esnasında kullanılan makine ve teçhizatın da yok edilmesini talep edebilecektir.[

Marka Hakkına Tecavüzde Hukuk Davaları

Fiilin Tecavüz Oluşturup Oluşturmadığının Tespiti Davası

SMK’nin 149. maddesinin 1-a bendi uyarınca hak sahibi ve bu ta­lepleri ileri sürmeye yetkili diğer kişiler markaya karşı yöneltilen fiille­rin marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığının tespit edilmesini mahkemeden isteyebilir. Böyle bir davanın açılabilmesi için fiilleri yö­nelten kişinin kusurlu olması gerekmemekte olup tecavüzün varlığı ye­terlidir.

Olası Bir Tecavüzün Önlenmesi (Men’i) Davası

Marka hakkı tecavüz tehlikesinde bulunan marka sahibi, gerçek­leşmiş bir tecavüzün devam etmesini veya tekrar meydana gelmesini ihtimal dâhilinde görüyorsa tecavüzün önlenmesi için dava açabilir. Te­cavüzün önlenmesi davasının açılabilmesi için başlamayan fakat başla­ma ihtimali olan ya da başlayan tecavüzün devam ettirilmesini engelle­me talebi bulunmalıdır.

Bu düzenleme yeni SMK’nin getirdiği yeniliklerden olup hak sa­hiplerinin elini fazlasıyla kuvvetli hâle getirmiştir.

Kural olarak bu talebin ileri sürülebilmesi için tecavüz fiilini ger­çekleştiren kişinin kusurlu olmasına ya da hak sahibinin herhangi bir zarara uğramış olması şartı aranmayacaktır. Bu davada amaçlanan şey, hak sahibinin uğraması muhtemel zararlarının doğmasını engellemek­tir.

Tecavüz Fiillerinin Durdurulması (Ref’i) Davası

SMK’nin 149. maddesinin 1-c bendi uyarınca hak sahipleri mah­kemeden devam etmekte olan tecavüz fiillerinin durdurulmasını isteyebi­lir. Bu dava devam etmekte olan tecavüz fiillerinin sona erdirilmesi amacı gütmektedir. Tecavüzün önlenmesi davasında güncel olarak bir tecavüz değil tecavüz tehlikesi bulunurken tecavüzün durdurulması da­vasında tecavüz fiilleri güncel olarak süregelmektedir.

Tecavüzün Kaldırılması (Ref’i) ile Maddi ve Manevi Zara­rın Tazmini Davası

SMK’nin 149. maddesinin 1-ç bendi uyarınca hak sahipleri sona ermiş olan tecavüz fiillerinin bırakmış olduğu etkilerin kaldırılmasını ve bu tecavüzden dolayı uğramış olduğu zararlarının tazminini mahkeme­den isteyebilecektir. Bu dava tecavüz fiillerinin ortaya çıkardığı sonu­cun kaldırılmasına hizmet eder. Davanın açılabilmesinin şartı tecavüzün gerçekleşmiş olmasıdır, tecavüz ihtimalinin mevcut olması şart değildir. Bu dava ile ileri sürülebilecek talepler markanın üzerinde yer aldığı ürünlerin piyasadan çıkarılması veya imha edilmesi vs. gibi tecavüz fiil­lerinin etkilerinin sona erdirilmesine hizmet edebilecek taleplerdir.

Tecavüzün kaldırılması davasının açılabilmesi tecavüz fiilini ger­çekleştiren kişinin kusurlu olmasına bağlı değildir. Ayrıca bir zararın doğmuş olması gerekmez ancak tecavüz fiilinden kaynaklanan maddi ve manevi zararlarının tazmininin talep edilebilmesi için fiilleri gerçekleşti­ren kişinin kusurlu olması ve dava isminden de anlaşıldığı üzere zararın doğmuş olması gerekmektedir.

Zarar kavramı hak sahibinin mal varlığı unsurlarında meydana ge­lebileceği gibi şahıs varlığı unsurlarında da mal varlığında meydana ge­len zararların tazmini maddi tazminat davası ile sağlanacaktır. Hak sahi­binin, mal varlığının aktifindeki eksilme ya da pasifindeki artış mal var­lığı zararı anlamına gelmektedir.

Şahıs varlığı unsurlarında meydana gelen zararlar manevi tazminat davası ile giderilecektir. Marka hakkına tecavüz edilen hak sahibi bu tecavüzün kişilik haklarına yönelik olması, tecavüzü gerçekleştiren kişi­lerin kusurlu olması ve bu tecavüz fiilleri sonucunda zarara uğramış ol­ması şartlarının mevcudiyeti halinde bu zararlarının tazmini için dava açabilecektir.

Yoksun Kalınan Kazancın Talebi Davası

SMK’nin 150. maddesinde sınai mülkiyet haklarına tecavüz fiilleri ile ilgili ortak bir hüküm yer almaktadır. Bu hükme göre marka hakkına tecavüz gerçekleştirilmesi halinde hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz fiili gerçekleştiren kişilerce kötü şekilde kullanılması veya üre­timlerinin yapılması, üretilen ürünlerin elde edilmesi veya uygun bu­lunmayan bir şekilde piyasaya çıkarılması sonucunda markanın itibarı zarara uğrarsa hak sahibi bu sebeple tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu hükümdeki zararlar SMK m. 151 uyarınca fiili kayıp ve yoksun kalı­nan kazancı kapsamaktadır. Bu maddenin devamında yoksun kalınan kazancın zarar gören kişinin seçimine bağlı olarak aşağıdaki değerlen­dirme şekillerinden biri ile hesaplanacağı ifade edilmiştir:

-Marka hakkına tecavüz eden kişinin rekabeti olmasaydı hak sahi­binin kazanabileceği olası gelir.

-Tecavüz fiillerini gerçekleştiren kişinin kazanmış olduğu net mik­tar.

-Tecavüz fiillerini gerçekleştiren kişinin bu marka hakkını lisans sözleşmesi ile hukuka uygun olarak kullanmış olma ihtimalinde ödemesi gerekli bulunan lisans bedeli.[32]

Yoksun kalınan kazancının hesaplanışında özellikle marka hakkı­nın ekonomik önemi veya tecavüz fiillerinin meydana geldiği anda mar­ka hakkı ile ilgili lisansların sayısı, geçerli olacağı süre ve türü, tecavü­zün boyutu gibi durumlar dikkate alınacaktır.

Yoksun kalınan kazancın tazmini istendiğinde tecavüz fiilleri ne­deniyle zarar gören hak sahibinin kazanması muhtemel kazançlarını elde edememesi önündeki engeller kaldırılmak istenmektedir.

Yoksun kalınan kazancın talep edilebilmesi için hukuka uygun olmayan bir fiil, bu fiil sonucu uğranılan zarar ve fiil ile zarar arasında nedensellik bağı bulunması gereklidir

El Koyma Davası

MK’nin 149. maddesinin 1-d bendi uyarınca tecavüz fiilini mey­dana getiren ya da cezayı gerektiren ürünler ile bu ürünlerin üretimi sıra­sında münhasıran kullanılan makine, cihaz vb. araçlara tecavüze konu teşkil eden ürünler harici diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek bi­çimde el konulması talep edilebilir.

Eğer bir araç marka tecavüzüne konu ürünlerin üretiminde ve bu­nun dışındaki ürünlerin üretiminde aynı anda kullanılıyor ise bu durum­da söz konusu araçlara el konulabileceği savunulmaktadır.

Aynı maddenin devamına göre hak sahibi el koyulan ürün cihaz vb. araçlar bakımından kendisine mülkiyet hakkının tanınmasını da talep edebilecektir.

Tecavüzün Yürütülmesini Engellemek İçin Tedbirlerin Alınması Talebi Davası

SMK’nin 149. maddesinin 1-f bendi uyarınca hak sahibi tecavüz fiillerinin yürütülmesini engellemek için çeşitli tedbirlerin koyulmasını, özellikle masrafları tecavüz fiillerini gerçekleştiren kişiler tarafından ödenmek üzere el koyma davası ile el konulan ürünler ile araçların şekil­lerinin değiştirilmesi, üzerlerinde yer alan markaların kaldırılması veya marka hakkına tecavüzün engellenmesi için mutlaka gerekiyor ise yok edilmesini talep edebilecektir.

Markanın silinmesi ya da kaldırılması talebi mahkemenin takdirin­dedir. Bu karar verilebilmesi için markanın silinmesi veya kaldırılması talebinin hak sahibi tarafından net bir şekilde ileri sürülmesi gereklidir. Yani bu talebin yapılması salt mahkemenin bu yönde karar vereceği so­nucunu doğurmaz. Eğer tecavüz fiillerinin devamı başka şekillerde en­gellenebiliyorsa mahkeme bu karara hükmetmeyecektir. Ayrıca bu tale­be karar verilebilmesi tecavüz fiilini gerçekleştiren kişilerin kusuruna bağlı değildir.

Dava Sonunda Verilen Hükmün Kamuya İlan Edilmesi ve İlgili Kişilere Tebliği Talebi

SMK’nin 149. maddesinin 1-g bendi uyarınca hak sahibi haklı bir nedeni veya menfaati varsa, masrafları davalıya ait olmak üzere kesin­leşmiş mahkeme hükmünün günlük gazete veya benzeri araçlarla tama­mıyla veya özet şeklinde ilan edilmesini veya ilgili kişilere hükmün teb­liğini talep edebilecektir. Eğer bu talep kabul edilirse ilanın nasıl olacağı mahkeme kararında tespit edilecektir. Bu hak, hükmün kesinleşmesinden sonra üç ay süre içerisinde ileri sürülmez ise düşecektir.

Bu talep dava sonucunda haklı çıkan ve tecavüz fiillerini yönelt­mesi iddiası ile kendisine dava açılan davalı tarafından da ileri sürülebi­lir. Eğer mahkeme bu talebi reddederse tarafların kendi iradeleri ile ilan vermesi hukuka aykırı sonuçlar doğuracaktır.

Marka Hakkına Tecavüzde Ceza Davaları

Marka hakkına tecavüz halinde uygulanacak cezai hükümler SMK’nin 30. Maddesinde açık şekilde düzenlenmiştir. Bu maddeye gö­re;

-Başka bir kişiye ait olan marka hakkına iktibas veya iltibas mey­dana getirerek tecavüz eden ve bu tecavüz fiili sonucu mal üreten veya hizmet sunan, satışa sunan, ithalat ve ihracata konu eden, ticari bir amaç güderek satın alan, elinde bulunduran, nakleden veya saklayan kişi bir yıl ile üç yıl arası hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile ceza­landırılır.

-Marka korumasının mevcudiyetini belirten işareti mal veya amba­lajdan yetkisiz olmasına rağmen kaldıran kişi, bir yıl ile üç yıl arası ha­pis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

-Yetkisiz olduğu hâlde başka birine ait olan marka hakkı üstünde devir, lisans veya rehin vererek tasarrufta bulunan kişi, iki yıl ile dört yıl ile hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Bu madde uyarınca cezaya hükmedilebilmesi için markanın Türki­ye’de tescil edilmiş olması gerekmektedir. Ayrıca bu maddedeki suçların soruşturulması ve kovuşturulması için şikâyet şartı aranacaktır.

Eğer başka birine ait olan markanın taklidi suretiyle üretilen bir mal varsa, bu malı satışa sunan kişinin malı nasıl tedarik ettiğini bildir­mesi ve üreticilerin açığa çıkarılmasını sağlaması hâlinde bu kişiye ceza verilmeyecektir.

Marka hakkının bu ceza hükmü uyarınca korunması bir yandan pi­yasa kurallarının devamlılığını garanti altına alırken diğer yandan da piyasada önemli rol üstlenen marka hakkına sahip kişilere tanınmış olan tekel hakkının zarar görmemesini sağlayacaktır.

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2014/19074 K. 2015/13339 T. 10.12.2015:

” Davacı vekili birleşen davada, manevi tazminatı hem haksız rekabet, hem de 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca markaya tecavüzden dolayı talep etmiş olmasına rağmen mahkemece daha önce tesis edilen ilk kararda sadece davacı markasına tecavüzden dolayı manevi tazminata hükmedilmiştir. Anılan bu kararı davacı vekili sadece birleşen davada hüküm altına alınan manevi tazminatın miktarının düşük olduğu gerekçesiyle temyiz etmiş, haksız rekabet hükümlerine dayalı olarak da manevi tazminat talepleri bulunduğu vurgusu yapılarak gerekçe yönünden temyiz etmemiştir. Dairemizin 08.05.2014 tarih 2013/1074 Esas 2014/8756 Karar sayılı bozma ilamında davalı tarafın temyizi üzerine “…davacı markasına tecavüz ettiği kabul edilen davalı markası tescilli olup,

Dairemizin yerleşik içtihatları uyarınca terkin edilinceye kadar tescilli markanın kullanımının haksız bir kullanım teşkil etmeyeceği, bu durumda, hükümsüzlük kararının tescilli dönemdeki kullanımları yasaya aykırı bir hale getirmemesi nedeniyle bu dönemdeki kullanımların markaya tecavüz teşkil etmeyeceği ve markaya dayalı manevi tazminatın 556 sayılı KHK’nın 62/b maddesi uyarınca ancak marka hakkına tecavüz halinde talep edilebileceği, somut olayda şartları oluşmayan markaya tecavüzden dolayı manevi tazminata karar verilmesinin yerinde olmadığı…” gerekçesiyle davalı yararına bozulmasına karar verilmiş, bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına ilişkin temyiz itirazları incelenmemiştir.

Mahkemece, bozmaya uyulmuş ve birleşen davada yazılı gerekçe ile “TTK’nun 57/5. ve 58./1-e maddeleri uyarınca 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline” şeklinde hüküm kurulmuştur. Bozma ilamına uyulmakla davalı yararına usulü kazanılmış hak doğmuştur. O halde mahkemece, birleşen davada manevi tazminat istemi ile ilgili olarak davalı yararına oluşan usulü kazanılmış hak da nazara alınarak manevi tazminat isteminin reddine karar verilmek gerekirken davalı yararına oluşan usulü kazanılmış hakkı zedeleyecek şekilde haksız rekabet hükümleri uyarınca manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi E. 2024/392 K. 2024/650 T. 04.04.2024:

“İhtiyati tedbir talep eden tarafça, kendilerine ait “…” esas unsurlu markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil edecek şekilde karşı tarafın iş yerinde marka kullanıldığı iddiasıyla, bu kullanımların önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir.Mahkemece, karşı tarafın da tescilli markaları bulunduğu ve “…” ibaresinin bir yer adı olduğu, uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, ihtiyati tedbir talep eden vekili karara karşı istinaf yargı yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.6100 sayılı HMK’nun 389/1. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, 390/son maddesinde ise tedbir talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu belirtilmiştir.

Karşı tarafa ait iş yerinde bilirkişiler tarafından yapılan tespit sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunun kapsamına göre “…” ibaresinin ön plana çıkartılacak şekilde kullanıldığının tespit edildiği, bilirkişiler tarafından, bu ibarenin tedbir isteyen tarafça uzun süredir kullanılması nedeniyle 43. sınıf için ayırt edici hale geldiğine dair de görüş bildirildiği görülmekle, HMK’nun 390/son maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği kanaatine varılmış, ihtiyati tedbir talep edenin istinaf talebinin kabulüne, İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 19/01/2024 tarihli 2024/7 D.iş sayılı kararının kaldırılmasına, mevcut delil durumu dikkate alınarak uygun bir teminatla ihtiyati tedbir kararı verilmesi için dosyanın Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.”

Avukat vekalet ücreti ne kadardır?

Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir.  Bilindiği üzere her yıl  Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer.  Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla  her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)

İlgili yazılarımız;
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?

Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)

AV.İREM BİKE DEMİRHAN

Sivas Avukat Irem Bike Demirhan

Sohbeti Aç
Hemen iletişime geç
Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?