Mal Rejimi (Mal Tasfiyesi)

Av. İrem Bike Demirhan > Yazımlar  > Mal Rejimi (Mal Tasfiyesi)

Mal Rejimi (Mal Tasfiyesi)

mal rejimi

Mal rejimi müessesesi Türk Medeni Kanunu 202 ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir.

Mal Rejimi Nedir?

Eşlerin kanunun izin verdiği sınırlar içerisinde mal rejimine ilişkin hükümler hakkında düzenlemeler getiren, resmi şekil şartına bağlı iki taraflı hukuki işleme, mal rejimi sözleşmesi denir. Eşler kanunda gösterilen “seçimlik mal rejim” lerinden herhangi birini kendi iradeleriyle serbestçe seçebilirler.

Üç tür seçimlik mal rejimi vardır: mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı. TMK m. 203’ e göre “Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler.” Kanun metninde mal rejimlerinin yasada yazılı sınırlar içerisinde değiştirilebileceği düzenlenmiştir. Yasal veya seçimlik mal rejimlerinin içeriği kanunun emredici hükümlerine aykırı olmamak üzere değiştirilebilir. Bunu mal rejimi sözleşmesiyle yapmak zorundadırlar. Ancak eşler evlenme başvurusu sırasında, mal rejimi sözleşmesi yapmaksızın hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak bildirebilirler.

Mal Rejimi Sözleşmesinin Şartları nelerdir?

Mal rejimi sözleşmesi yapabilmek için tarafların ayırt etme gücüne sahip olmaları, sözleşmeyi bizzat yapmaları ve imzalamaları gerekir. Şayet eşler küçük veya kısıtlılarsa o zaman yasal temsilcilerinin rızasının alınması şarttır. Resmi şekil şartına tabii olan bu sözleşmenin noterce düzenleme veya onaylama şeklinde yapılması gerekir. Eğer eşler kanunda gösterilen bu mal rejimlerinden birini seçmezlerse malların yönetimi bakımından yasal mal rejimine tabi olacaklardır. TMK m 202’ye göre “Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.” Bu maddeden de anlaşılacağı üzere, yasal mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” kabul edilmiştir.

Mal Rejimi Türleri Nelerdir?

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi

TMK m.223/I hükmü şöyle demektedir;

“Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunların üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.” Dolayısıyla edinilmiş mallara katılma rejimi devam ettiği sürece her eş mal rejiminin başlangıcından önce sahip olduğu ve ayrıca mal rejimi süresince edinip kendi adına kaydettirdiği mallarının maliki olmaya devam edecektir. Eşler kural olarak kişisel ve edinilmiş malları üzerinde diğer eşin onayı olmadan tasarrufta bulunma, bu mallarından yararlanma ve bu malları yönetme hakkına sahiptirler. r. Ancak zayıf olan eşi ve çocukları korumak, mal rejimi sona erdiğinde eşler arasında eşit paylaşım söz konusu olacağından diğer eşin hakkını korumak ve benzeri sebeplerle eşlerin malları üzerinde ancak diğer eşin onayı ile tasarrufta bulunmasına yönelik sınırlamalar da mevcut bulunmaktadır.

Edinilmiş mallara katılma rejiminde üç tür mal çeşidi vardır. Bunlar edinilmiş mallar, kişisel mallar ve paylı mülkiyet konusu mallar. Erkek ve kadın eşlerin edinilmiş malları ayrıdır, yani her birinin kendi edinilmiş malları vardır. Aynı şekilde her bir eşin kendi mülkiyetinde kişisel malları olabilir. Tasfiye esnasında paylaşıma tâbi tutulacak mallar eşlerin edinilmiş mallarıdır.

Edinilmiş Mallar

Eşlerin, mal rejiminin (genel olarak evlilik birliğinin) devamı süresince emek karşılığı (karşılığını vererek) edindikleri mallar (kazançlar) bu grubu oluşturur. Edinilmiş malların neler olduğu TMK m. 219 hükmünde örnekler halinde sayılmıştır. Madde metninde “özellikle” denilerek sayıma başlanmıştır ve bu ibareden, madde metninde sayılanların sınırlı sayıda olmadıkları anlaşılmaktadır. Hükme göre, “Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.

Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:

  1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
  2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
  3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
  4. Kişisel mallarının gelirleri,
  5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.”

Kişisel Mallar

Kişisel mal grubuna girecek mal türleri TMK m.220 hükmünde sınırlı sayı prensibinde öngörülmüştür. Madde hükmü uyarınca kişisel mal sayılacak mallar beş grupta toplanmıştır. “Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:

  1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
  2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
  3. Manevî tazminat alacakları,
  4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.”

Bu verilenlere ek olarak TMK m. 221 hükmüne göre, “Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.

Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.”

Birinci fıkrada bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dâhil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılabileceği öngörülmüştür. Maddenin ikinci fıkrasında ise kişisel malların gelirlerinin de kişisel mal sayılabilmesine yönelik eşler arası anlaşmaların yapılabileceği düzenlenmiştir. Eşler arasında yapılacak bu madde hükmü kapsamındaki anlaşmalar mal rejimi sözleşmesi ile yapılmak zorundadır. Bu düzenlemeler ile genişletilebilecek olan mal grubu, kişisel mal grubudur.

Kişisel malların gelirlerine gelecek olursak,

Kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mal sayılacağı, TMK m.219/b.4 hükmünde öngörülmüştür. Ancak eşler TMK m.221/II hükmü uyarınca bu hususun aksini bir mal rejimi sözleşmesi ile kararlaştırabilirler. Eşler mal rejimi sözleşmesinde kişisel mal gelirlerinden tümünün ya da bir kısmının kişisel mal sayılacağını kararlaştırabilecekleri gibi eşlerden her ikisinin ya da sadece bir tanesinin kişisel mal gelirinin, kişisel mal sayılacağını da kararlaştırabilirler.

Paylı Mülkiyet Konusu Mallar

Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallara TMK m. 222 hükmünde yer verilmiştir. Buna göre “Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.

Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.

Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.”

TMK m. 223 hükmü uyarınca eşler yasal sınırlar içerisinde kişisel mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkında sahiptir. Ancak eşlerin paylı mülkiyetinde olan bir malvarlığı değeri mevcutsa TMK m.223/II gereğince eşlerden biri, diğerinin rızasını almadan bu mal üzerinde tasarrufta bulunamaz. Böylece eşlerin kişisel ve edinilmiş mallarının yanı sıra eşlerin paylı mülkiyetlerinde bulunan mallar da edinilmiş mallara katılma rejiminde yer bulmaktadır.

Paylaşmalı Mal Ayrılığı

Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi, eşlerin kendi malvarlıkları üzerinde yasal sınırlamalar içerisinde yönetim, yararlanma ve tasarruf yetkilerini muhafaza ettikleri; tasfiye aşamasında ise ailenin kullanımına özgülenen malların eşler arasında paylaşıma tabi tutulduğu Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş seçimlik bir mal rejimidir. Kanun koyucu, temelde mal ayrılığı rejiminin üzerine edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin birtakım hükümleri işleyerek karma bir mal rejimi oluşturmayı amaçlamıştır. paylaşmalı mal ayrılığı rejimi, edinilmiş mallara katılma rejiminden farklı olarak kişisel mal ve edinilmiş mal ayrımı üzerine kurulmamıştır .

Bunun yerine, yalnızca “paylaşıma tabi olanlar” ve “paylaşım dışı olanlar” olmak üzere kişisel mallar bulunmaktadır. Edinilmiş mallara katılma rejimindeki edinilmiş mal kavramı yerine ise benzer bir düzenleme olarak “aileye özgülenen mallar” kavramı bulunmaktadır.

Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin sona ermesinin en önemli hukuki sonucu, mal rejiminin tasfiyesi aşamasına geçilmesidir. Bu aşamada, eşlerin mal rejiminin devam ettiği süre içerisinde edindikleri malların kime ait olacağı tespit edilmektedir.  Eşlerin boşanma aşamasında tasfiyenin nasıl yapılacağı konusunda anlaşmaları mümkündür. Eşlerin tasfiye sözleşmesi yapması ya da anlaşmalı boşanma davasında tasfiyeye ilişkin düzenlemeler yapması halinde, tasfiye bu anlaşmaya göre yapılır. Bu tür anlaşmalar mal rejimi sözleşmesi değil ancak bir tasfiye anlaşması olarak kabul edilmektedir.

Mal rejimi sona ermeden önce yapılan tasfiye anlaşmaları ise hükümsüzdür. Mal rejimi sona erdiğinde, paylı malik olan eşlerden biri, eşiyle arasında paylı mülkiyet konusu malın kendisine verilmesini ve diğer önlemlerin alınmasını isteyebilir. Düzenlemenin amacı malların karşılığı verilmek suretiyle bir eşte toplanması sağlanmakta; böylece hem eş dışında üçüncü kişilerin paylı malda paydaş olmasının önüne geçilmekte hem de malın ekonomik değerinin bölünmeden korunması sağlanmaktadır.Paylı malın kendisine verilmesini isteyen eş, diğer eşe payının karşılığını vermekle mükelleftir. Diğer eşin payının karşılığının belirlenmesinde payın ödeme günündeki karşılığı esas alınarak hesaplama yapılır.

Mal ayrılığı

Mal ayrılığı rejiminde eşler arasında ortak bir mal grubu olmayıp, eşlerin evlilik öncesinde veya evlendikten sonra fark etmeksizin malvarlıkları üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf yetkisi vardır. TMK 242. maddeye göre, “Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur.” Eşlerden her biri kendi malvarlıklarını yönetme hakkına sahiptir.

Mal ayrılığı rejimi Türk hukukunda olağanüstü mal rejimi olarak kabul edilmiştir.

TMK m. 206’ya göre “Haklı bir sebep varsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.

Özellikle aşağıdaki hâllerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:

  1. Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
  2. Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,
  3. Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
  4. Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,
  5. Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.

Eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise, onun yasal temsilcisi de bu sebebe dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.”

Mal Rejimine İlişkin Davalarda Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?

Görevli mahkeme aile mahkemesi olmakla birlikte TMK m. 207’ye göre yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesidir. TMK’nın 178. Maddesinde “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” denilerek mal rejimine ilişkin taleplerin de zamanaşımına tabii olduğu belirtilmiştir.

Mal rejimine ilişkin davalar; “olağanüstü mal rejimine geçiş davası”, “değer artış payı alacağı davası”, “artık değere katılma alacağı davası” ve “katkı payı alacağı davası” dır. Bu davalardan “olağanüstü mal rejimine geçiş davası bir alacak davası olmayıp, eşler arasındaki mevcut mal rejimini değiştirmeyi, mevcut mal rejimini hakim kararı ile “mal ayrılığı” rejimine dönüştürmeyi hedefleyen bir davadır. Diğer üç dava ise; kişisel hakka dayalı bir alacağın tahsilini amaçlayan davalardır.

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar: 2016/5975:

Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir ( TKM m. 186/1 ). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır ( TKM m. 189 ). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı sebebiyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.

Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala, düzenli gelir dışındaki diğer malvarlığı ( ziynet, miras, bağış vs gibi ) ile toplu katkıda bulunulduğu iddia edildiğinde; katkıda kullanılan malvarlığı değerinin, tasfiyeye konu malın satın alma tarihindeki bedelinin tamamı karşısındaki oranı saptanarak, bulunan bu katkı oranının, tasfiyeye konu malın dava tarihindeki sürüm ( rayiç ) değeri ile çarpılmak suretiyle, davacı eşin katkı payı alacak miktarı belirlenir.

Bu açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, öncelikle katkıda kullanılan malvarlığının ( ziynet, miras, bağış vs ) katkı tarihindeki parasal değeri ile tasfiyesi istenen malın hem satın alma bedeli hem de dava tarihindeki sürüm ( rayiç ) değerleri ayrı ayrı tespit edilmelidir.

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;

Tüm dava dosyası kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu … parsel 4 numaralı bağımsız bölüm üçüncü kişiden satın alınarak davalı/karşı davacı eş adına tapuya tescil edilmiş ise de; yukarıda açıklanan Dairemiz uygulama ve ilkeleri gereğince, davacı/karşı davalının davalı/karşı davacıya gizli bağışı şeklinde bir işlem mevcut değildir. Toplanan delillerden öncelikle evin geçimine katkının büyük ölçüde davacı/karşı davalının sağladığı, davalı/karşı davacının da sürekli olmamakla birlikte zaman zaman çalışarak geçime katkı sağladığı; taşınmazın edinilmesinde asıl katkı davacı/karşı davalı da olmakla birlikte davaşı/karşı davacının da diğer eşe göre daha az katkısının bulunduğu anlaşılmaktadır.

Mahkemece, iddia, savunma ve deliller bu çerçevede değerlendirilerek yukarıda açıklanan Dairemiz, ilke ve uygulamaları gözönünde tutularak davacı/karşı davalının katkı oranı tespit edilerek davaya konu taşınmazın dava tarihi itibariyle tespit edilecek sürüm ( rayiç ) değeri ile çarpılması suretiyle davacının katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş; bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay 8.HD – Karar:2017/366:

Davacı … vekili, boşanma dava dilekçesi ile birlikte fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak evlilik birliği içinde edinilen ve davalı adına kayıtlanan bir adet araç ile taşınmazın paylaşımını talep etmiştir. Tefrik edilen mal rejimine yönelik bu talepleri yönünden 16.12.2014 tarihli dilekçe ile 28.281,77 TL üzerinden dava harcı tamamlayarak araç ve taşınmazdan taraflarına düşecek payın parasal değerini talep ettiklerini açıklamıştır.

Davalı … vekili, davacının ev hanımı olduğunu ve malvarlığının edinilmesinde hiçbir katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulü ile 28.281,77 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mal rejiminin devamı süresince bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır. (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m)

Somut uyuşmazlık incelendiğinde, taraflar, 07.12.1995 tarihinde evlenmiş; 18.01.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 11.02.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. (TMK 225/son), Tasfiyeye konu edilen araç ise mal rejimi sona erdikten sonraki bir tarih olan 22.06.2010 tarihinde davalı eş adına satın alınmıştır. Edinme tarihi itibariyle mal rejimi sona ermiştir.

Mahkemece, talebin Aile Hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlık olarak nitelendirilip kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Talep, genel hükümlere dayalı olarak alacak niteliğinde olup mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bulunmadığından, anılan istek bakımından 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi uyarınca Aile Mahkemesi görevli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere aile hukukundan (TMK.nun m.118-395) kaynaklanmadığından görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir.

Mahkemece, dava dilekçesinin bu istekle ilgili olarak görev yönünden reddine, görevli ve yetkili genel mahkemeye gönderilmesine (tefrik edilerek yeni esas ile) karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru değildir.

Avukat vekalet ücreti ne kadardır?

Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir.  Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer.  Türk hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla  avukat vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)

İlgili yazılarımız;
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?

Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz.  Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)

AV.İREM BİKE DEMİRHAN

Sivas Avukat Irem Bike Demirhan

Sohbeti Aç
Hemen iletişime geç
Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?