İnfazın Sona Ermesi Halleri
İnfazın sona ermesi; kesinleşmiş cezaların, infaza verilmesinden önce veya infaza verilmesinden sonra çeşitli sebeplerden dolayı sona ermesi şeklinde tezahür edebilir.
İçindekiler
- 1 İnfazın Sona Ermesi Halleri Nelerdir?
- 2 Cezanın Yerine Getirilmesi Suretiyle İnfazın Sona Ermesi
- 3 Hükümlünün Ölümü Nedeniyle İnfazın Sona Ermesi ve Gaiplik Kararının İnfazdaki Etkisi
- 4 Af Nedeniyle İnfazın Sona Ermesi
- 5 Şikayetten Vazgeçme Nedeniyle İnfazın Sona Ermesi
- 6 İlgili Yargıtay Kararları
- 7 Avukat Vekalet Ücreti Ne Kadardır?
İnfazın Sona Ermesi Halleri Nelerdir?
İnfazın sona ermesi maddi hukuktan ve infaz hukukundan kaynaklanabilir. Maddi ceza hukukundan kaynaklanan sebeplerden dolayı cezanın infazı sonlanabileceği gibi, infaz aşamasında infaz rejiminden kaynaklanan sebeplerden dolayı da infaz ilişkisi sonlandırılabilecektir. Mahkumiyet kararının usulüne uygun olarak infaz edilmesi, hükümlünün ölümü veya cezasının affa uğraması ile zamanaşımı gibi sebeplerden dolayı infaz ilişkisi sona erebilecektir.
Kesinleşmiş mahkeme kararının infaza gelmesinden sonraki aşamalarda, yasada yapılan değişiklik ile kesinleşmiş mahkumiyete konu suçun suç olmaktan çıkması halinde, mahkemece yapılacak uyarlama yargılaması sonrası cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmesi ile cezanın infazı sona erecektir.
Şikayete tabi suçlarda, kararın kesinleşmesinden sonra şikayetten vazgeçme kesinleşmiş mahkumiyet hükmünü ortadan kaldırmayacağından, şikayetten vazgeçme ile cezanın infazı sona ermeyecektir. Fakat İİK uyarınca verilen tazyik hapsi ve hapsen tazyik kararları, şikayete tabi olup, infaz aşamasında bile şikayetten vazgeçme cezanın ortadan kaldırılmasına sebebiyet verdiğinden, şikayetten vazgeçme ile cezanın infazı sona erecektir.
Cezanın Yerine Getirilmesi Suretiyle İnfazın Sona Ermesi
Mahkemece verilen kararın yerine getirilmesi halinde infazın sona ermesi mümkündür. Hapis cezası içeren kesinleşmiş mahkumiyet kararı ile adli para cezasına mahkumiyeti içeren kararlarının infazı, karar veren mahkemenin bulunduğu yer Cumhuriyet savcılıkları tarafından yapılacak ve takip edilecektir.
Hükümlünün Ölümü Nedeniyle İnfazın Sona Ermesi ve Gaiplik Kararının İnfazdaki Etkisi
Hükümlünün ölümü halinde infazı sona erecektir. 5237 sayılı TCK’nın 20. maddesi uyarınca ceza sorumluluğu şahsidir. Bu sebeple, ölen kişi hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülemeyeceği gibi, kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün infazı da mümkün değildir.
Cezaların şahsiliği ilkesinin bir sonucu da; 5237 sayılı Yasanın 64. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını ortadan kaldıracaktır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm infaz olunacaktır.
Hükümlünün ölümü ile beraber, kişi ile devlet arasındaki ceza ilişkisi son bulduğundan, ilamın üzerinden belli dönemlerde yapılan sorgulama ve çıkarılan nüfus kayıt suretlerinde, hükümlünün öldüğünün tespiti halinde, ilam mahkemesinden bu hususta herhangi bir karar almaksızın, 5237 sayılı TCK 64/2. maddesi uyarınca cezanın ortadan kalktığı belirtilerek, ilamat evrakı mahkemesine iade edilmelidir. Hükümlünün UYAP sisteminden alınan nüfus kayıt örneğine göre, hükmün kesinleşmesinden önce öldüğünün tespiti halinde, yargılama giderleri ve müsadereye ilişkin hükmün yerine getirilmesinde mirasçılarına gidilmemesi için yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmeli ve mahkemesinden cezanın ortadan kaldırması talebinde bulunulmalıdır.
Türk Medeni Kanununun 32. maddesi uyarınca; ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, mirasçılarının talebi üzerine kişi hakkında mahkemece gaiplik kararı verilebilecektir. Gaiplik kararı halinde, kişinin öldüğünden veya ölmüş sayılmasından bahsedilmeyeceğinden, ceza zamanaşımı süresi dolana kadar hükümlünün infaz dosyası Cumhuriyet savcılığında bekletilecek hükümlünün aranmasına devam edilecektir.
Af Nedeniyle İnfazın Sona Ermesi
Ceza hukuku sisteminde; suç işlenmesi nedeniyle, suç işleyen kişiler hakkında devletin yargı organlarınca yargılama faaliyeti yürütülerek ceza vermesi kabul edildiği gibi, yargının verdiği cezasının Devletçe yani, yasama veya yürütme tarafından kaldırılması da kabul edilmektedir. Genel af nedeniyle verilen cezaların infazının sona ermesi mümkün olabilmektedir.
Genel Af
5237 sayılı TCK’ nın 65/1. maddesinde düzenlenen genel af halinde; kamu davası düşecek, hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkacaktır.
Genel af; TBMM tarafından çıkarılan, cezayı ve cezanın bütün sonuçlarını ortadan kaldıran konudur. Genel af fiile yöneliktir, yani işlenmiş olan fiili değil, o fiilin suç olmak niteliğini ortadan kaldırmaktadır. Genel af, halen yargılaması devam eden kovuşturma faaliyetlerini kapsamına almış ise, kamu davasını, kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunan suçları kapsamına almış ise, cezayı bütün sonuçlarıyla, yani asıl ceza ile buna bağlı ehliyetsizlikler gibi, feri cezaları da ortadan kaldırır.
Özel Af
5237 sayılı TCK 65/2-3. Maddelerinde; “Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adli para cezasına çevrilebilir.
Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir.” hükümleri düzenlenmiştir. Özel affın, cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları hakkında herhangi bir etkisi olmayacaktır. Bunlar özel affa rağmen etkisini sürdürür.
Cumhurbaşkanının Özel Af Yetkisi
Anayasanın 104. maddesi ile Cumhurbaşkanına, kesinleşmiş cezası nedeniyle ceza infaz kurumunda bulunan hükümlünün, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile cezasını hafifletmek veya kaldırmak yetkisi verilmiştir.
Şikayetten Vazgeçme Nedeniyle İnfazın Sona Ermesi
5237 sayılı TCK’nın 74. Maddesi uyarınca; Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde, soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar. Burada şarta bağlı bir soruşturma ve kovuşturma söz konusudur. Bu sebeple şikayet vaki olmadan soruşturma ve kovuşturma işlemlerine başlanılmayacağı gibi, şikayette bulunan kişinin şikayetinden vazgeçmesi halinde, soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, kovuşturma aşamasında ise düşme kararı verilmelidir.
Hükmün kesinleşmesinden sonra, şikayetten vazgeçilmesi cezanın infazına engel olmaz. Hüküm verildikten sonra, fakat kesinleşmeden önce şikayetten önce vazgeçildiği takdirde mahkeme düşme kararı verecektir. İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 8. CD. E: 2018/5247 K: 2018/13827 KT:05.12.2018:
“TCK’nin 151/1. maddesindeki mala zarar verme suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi olup, mağdur …’in duruşmada şikayetten vazgeçtiğini belirtmesi ve sanığın da duruşmada şikayetten vazgeçme olursa kabul edeceğini beyan etmiş olması karşısında; davanın şikayetten vazgeçme nedeniyle düşmesine karar verilmesi yerine, yargılamaya devamla yazılı biçimde mahkumiyet kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Dava: Mala zarar verme suçlarından sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 151/1. ve 62/1. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair MALATYA 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.01.2018 tarih ve 2017/288 esas, 2018/35 sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre, söz konusu suçun mağduru olan …’in yargılama aşamasında 23.01.2018 tarihli oturumda alınan beyanında sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi sebebiyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73/4. ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK’.nin 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 21.03.2018 gün ve 3883 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.03.2018 gün ve KYB/2018…25942 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
Karar: TCK’nin 151/1. maddesindeki mala zarar verme suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi olup, mağdur …’in 23.01.2018 günlü duruşmada şikayetten vazgeçtiğini belirtmesi ve sanığın da 07.11.2017 tarihli duruşmada şikayetten vazgeçme olursa kabul edeceğini beyan etmiş olması karşısında; davanın şikayetten vazgeçme nedeniyle düşmesine karar verilmesi yerine, yargılamaya devamla yazılı biçimde mahkumiyet kararı verilmesi,
Sonuç: Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görüldüğünden, Malatya 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 23.01.2018 tarih ve 2017/288 esas, 2018/35 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, mala zarar verme suçundan açılan kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle 5237 sayılı TCK’nin 73/6. ve 5271 sayılı CMK’nin 223/8. madde ve fıkraları uyarınca düşürülmesine, sanık hakkında bu suçtan hükmedilen cezanın infaz edilmemesine, hükümdeki sair hususların aynen korunmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine, 05.12.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.”
Yargıtay CGK. E: 2012/4-158 K: 2012/1773 KT:18.09.2012:
“Dava: Hakaret suçundan sanık Ö. S.’nin 765 Sayılı T.C.K.nın 266/3, 59, 71 ve 72. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 363.504.000 TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanunun 272. maddesi uyarınca ıskatına ilişkin, Pendik 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 2.6.2003 gün ve 720-277 Sayılı hükmün, katılanlar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 7.11.2005 gün ve 6454-18347 sayı ile;
<… 5237 Sayılı Yasasının 7 ve 5252 Sayılı Yasasının 9/3. maddeleri ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Yasası uyarınca sanığın hukuki durumunun 5237 Sayılı Türk Ceza Yasası hükümleri de gözetilerek yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması…>,isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece yapılan lehe yasa değerlendirmesi sonucu 14.4.2006 gün ve 8-119 sayı ile, aynı Yasa maddelerinin uygulanmasına ve cezanın ıskatına karar verilmiş, katılan N. Ş. B. vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 15.10.2008 gün ve 13622-18567 sayı ile;
<… Hükümden sonra 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve T.C.K.nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 Sayılı Kanunun 562. maddesinin 1. fıkrası ile C.M.K.nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de C.M.K.nın 231/14. madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu…>,Gerekçesiyle hüküm başkaca yönler incelenmeksizin oyçokluğuyla bozulmuştur.
Pendik 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise 23.3.2009 gün ve 914-224 sayıyla önceki hükümde direnilmesine karar vermiştir. Bu hükmün de katılan İ. B. ve katılan N. Ş.B. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığının 23.11.2011 gün ve 210883 Sayılı istekli tebliğnamesiyle Yargıtay 2. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 16.1.2012 gün ve 37652-189 Sayılı tevdi kararıyla Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
Karar: Özel Daireyle yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 765 Sayılı T.C.K.nın 272. maddesi uyarınca verilen ıskat kararının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu olup olamayacağının belirlenmesine dair ise de; öncelikle sanığın temyiz aşamasında ölmesi hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. İncelenen dosya içeriğinden;
UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydına göre yerel mahkeme direnme hükmünden sonra sanığın 30.1.2012 tarihinde öldüğü, tebliğnamenin tebliği için çıkarılan tebligat parçasının da sanığın öldüğünden bahisle iade edildiği anlaşılmaktadır. 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı T.C.K.nın 64. maddesindeki;<(1) Sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine dair olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur> şeklindeki düzenlemeyle sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibariyle müsadereye tabi eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü halinde ise, cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine dair hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle, sanık ve hükümlünün ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre somut olay değerlendirildiğinde;
UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydında, sanığın yerel mahkeme direnme kararından sonra 30.1.2012 tarihinde öldüğünün belirtilmesi ve bu hususun tebliğnamenin tebliği için çıkarılan tebligatın sanığın öldüğünden bahisle iade edilmesiyle de doğrulanması karşısında, yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA ve sanık hakkındaki kamu davasının T.C.K.nın 64 ile 5271 Sayılı Kanunun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 765 Sayılı T.C.K.nın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca suç tarihi olan 5.7.2002 tarihinden itibaren 7 yıl 6 aylık olağanüstü zamanaşımının yerel mahkeme direnme kararından sonra ancak dosyanın Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce 5.1.2010 tarihinde dolmuş olması sebebiyle sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımından düşmesine karar verilmesi gerektiği ileri sürülebilecek ise de; ölüm halinde, sanığın cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasına, dışında hiçbir şekilde devam olunamayacağından ve bu kapsamda zamanaşımına dair değerlendirme de yapılamayacağından kamu davasının ölüm sebebiyle düşmesine karar verilmesi gerekmektedir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle, 1) Pendik 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 23.3.2009 gün ve 914-224 Sayılı direnme hükmünün sanığın ölmüş olması sebebiyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, zoralımına karar verilmesi gereken bir eşya ya da maddi menfaatin bulunmadığı da göz önüne alındığında, 1412 Sayılı C.Y.U.Y.’nın 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı bulunduğundan sanık hakkındaki kamu davasının T.C.K.nın 64 ile 5271 Sayılı Kanunun 223. maddeleri uyarınca düşmesine,
2) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 18.09.2012 tarihinde yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.”
Avukat Vekalet Ücreti Ne Kadardır?
Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir. Bilindiği üzere her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer. İnfaz hukuku kapsamında görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez. Dolayısıyla vekalet ücreti her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir.(2023 -2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)
İlgili yazılarımız;
- İnfaz hukuku dava ve işlemleri
- İnfazın Sona Ermesi Halleri
- Tazyik Hapsi
- İnfazın ertelenmesi
- Suçta tekerrür (TCK m.58)
- Koşullu salıverme (Şartlı tahliye)
- Adli Kontrol Tedbirleri
- Asliye Ceza Davaları
- Ağır Ceza Davaları
- Şikayet (TCK m.73)
- Sulh Ceza Davaları
- Çocuk Ceza Davaları
- Vergi Ceza Davaları
- Şahsi Cezasızlık Sebepleri
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?
Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numaralı telefondan numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)
AV.İREM BİKE DEMİRHAN