Hukuk Sistemleri

Av. İrem Bike Demirhan > Yazımlar  > Hukuk Sistemleri

Hukuk Sistemleri

Hukuk Sistemleri

Hukuk sistemleri günümüzde çeşitli ülkelerde farklı şekillerde uygulanmaktadır. Bu sistemler kabaca ”kara Avrupası hukuk sistemi”, ”Angola-Sakson sistemi”, ”İslam hukuku sistemi” ve ”sosyalist hukuk sistemi” olarak dört gruba ayrılabilir. Bu hukuk sistemlerine bakmak gerekirse;

Kara Avrupası Hukuk Sistemi

Kara Avrupası hukuku terimiyle kastedilen, büyük ölçüde roma Hukuku kaynaklı olan, Fransız, Alman, İtalyan, İsviçre, İspanyol vs. hukuk sistemleridir. Hukuk devriminden sonra ypaılan resepsiyonlarla Türk Hukuk sistemi de bu sisteme dahil olmuştur.

Kara Avrupası hukuk sistemi büyük ölçüde Roma hukuku kökenlidir. Roma hukuku, Roma şehrinin kuruluş tarihi olarak kabul edilen M.Ö. 753 yılından Doğu Roma İmparatoru Iustinianus’un M.S. 565 yılında ölümüne kadar geçen zaman içinde Roma’da ve Roma egemenliği altında bulunan ülkelerde uygulanmış olan hukuktur. Doğu Roma İmparatoru Iustinianus, Roma hukuk kurallarını yazılı bir hale getirmiş ve Corpus Iuris Civilis adı verilen bir eserde toplamıştır.3333itaylan üniversiteleri 11 ve 12.yüzyıllarda hukuk eğitiminde Roma hukuku esas aldı. Değişik batı Avrupa ülkelerinden gelen öğrenciler bu hukuku öğrendiler ve ülkelerine döndüklerinde bu hukuku öğretmeye ve uygulamaya başladılar. Böylece Roma hukuku İtalya’dan Kara Avrupasına yayıldı.

Kara Avrupası Hukuk Sisteminin Özellikleri

Kara Avrupası hukuk sistemi tedvin edilmiştir. Tedvin, yazısız halde bulunan kuralların derlenip bir kanunnamede toplanması demektir. Roma hukuku corpus iuris civilis ile bizzat tedvin edilmiştir. Modern anlamda ilk tedvin hareketleri Fransa’da XIV. Louis zamanında başlar. 1669 yılında medeni usul hukuku, 1670 yılında ceza usul hukuku kararname adı verilen kanunlarla tedvin edilmiştir. Ama Fransa’da asıl tedvin, medeni hukuk alanında, ihtilalden sonra 1804 tarihli kendisine Napolyon Kanunu da denilen medeni kanun ile olmuştur. Almanya’da 1896 da bir Alman Medeni Kanunu kabul edilmiştir.

İsviçre’de borçlar hukuku, 1874’de çıkarılan Borçlar Kanunu ile medeni hukuk alanı da 1907’de kabul edilen İsviçre Medeni Kanunu ile tedvin edilmiştir. Bu Kanun Türkiye’de 1926 Türk Medeni Kanunu ile iktibas edilmiştir. İstisna: Fransa’da ve Türkiye’de idare hukuku tedvin edilmemiş bir hukuk dalıdır.

Kara Avrupası hukuk sistemi yazılıdır (Örf ve Adet, Hukukun Ancak Tamamlayıcı Kaynağıdır). Kara Avrupası hukuk sisteminin başlıca özelliği kurallarının büyük ölçüde yazılı olmasıdır. Bu sistemde hukukun biçimsel kaynakları esas itibariyle anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik gibi yazılı kurallardan oluşur. Örf ve adet bu hukuk sisteminde hukukun tamamlayıcı kaynağı durumundadır. Geçerliliği için, yazılı hukukun örf ve adet hukukunu tanıması gerekir.

Kara Avrupası hukuk sisteminde içtihat hukukun ancak yardımcı kaynağıdır. Kural olarak bir mahkemenin kararı kendisini ve bir üst mahkemenin kararı alt mahkemeyi bağlamaz. Yani belli bir olayda belli bir karar veren mahkeme, benzer bir olayda tamamen başka bir karar verebilir. Keza bir alt mahkeme belli bir olayda üst mahkemenin aynı olayda belli bir şekilde verdiği kararı izlemeyebilir.

İstisna olarak Fransa’da ve Türkiye’de idare hukuku büyük ölçüde içtihadi bir hukuk dalıdır. Kamu hukuku alanında devlet üstündür, egemen konumdadır. Özel hukuk alanında ise genellikle iki özel kişi arasında ilişki vardır; devlet kural olarak bu ilişkiye müdahale etmez, bu iki kişi kural olarak eşit konumdadır. Kara Avrupası hukuk sisteminin en önemli ayrıcı özelliklerinden birisi de yargı ayrılığının olmasıdır. Kara Avrupası hukuk sistemine mensup ülkelerde mahkemeler en az iki ayrı düzen oluşturur. Adli yargı ve idari yargı.

Her iki gruba dahil mahkemelerin de kendi üst mahkemeleri vardır. İdari yargı genelde kamu hukuku alanında, adli yargı ise genelde özel hukuk ve ceza hukuku alanında görevlidir. Örneğin Fransa’da ve Türkiye’de idare hukukuna giren uyuşmazlıklara bakmakla görevli idari yargı vardır. Bu yargının tepesinde Fransa’da Conseil d’Etat, bizde Danıştay vardır.

Common Law Sistemi ( Anglo-Sakson Sistemi)

İngiltere’de doğmuş Common Law sistemi, başta İngiltere( İskoçya hariç), Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya, Güney Afrika, Hindistan ve eski İngiliz sömürgesi olan bir çok ülkede uygulanmaktadır. Bu hukuk İngiltere’de doğmuş ve gelişmiştir. On birinci yüzyıla kadar İngiltere’de hukuki birlik yok idi. Ülkede örf ve adete dayanan kurallar bir yerden diğerine değişiyordu.

1. Common Law

1066 yılında İngiltere Normanlar tarafından istila edildi. Normanlar, adalet dağıtmak için, ülkenin değişik yerlerine gezici yargıçlar gönderdiler. Bu gezici yargıçlar, ülkenin çeşitli yörelerindeki örf ve adet kurallarından ihtiyaçlara en uygun gelenleri seçerler ve kararlarında bunlardan faydalanırlardı. İşte bu seyyar hakimler, İngiltere’nin ortak bir hukuka sahip olmasını sağlamışlardır. Yargıçlar tarafından yaratılan ve İngiltere’nin eski örf ve adetlerine dayanan bu hukuka common law (ortak hukuk) denmektedir.

İngiltere’de common law’un oluşup gelişmesi XII. Yüzyılda sona ermiştir. O zamandan beri common law hakimler tarafından muhafazakar bir şekilde tatbik edilmektedir. Common law oldukça katı ve şekilcidir. Örneğin dava açabilmek için Lord Chancellor (Adalet Bakanı)’dan bir ”writ” (yazı,ferman) satın almak gerekiyordu ve 1285’ten beri writ çeşitleri dondurmuştu. Writ’a uydurulamazsa dava açılamıyordu.

2. Equity Law (Hakkaniyet ve nefaset hukuku)

Common Law mahkemelerinde adalet bulamayanlar, ”Tanrı aşkına ve merhameten” krala başvurmaya başladılar. Kral önce bu dilekçeleri Curia Regis’te çözmeye çalıştı. Sonra bu işi Lord Chancellor’a bıraktı. Böylece XIV. Yüzyıldan itibaren ”Chancellor mahkemesi (Court of chancery)” kuruldu. Bu mahkeme writ koşulu aramıyordu. Bu mahkemede, biçimsel common law’un eksikliklerini gidermek için bir takım hakkaniyet ve nefaset kuralları geliştirildi. 1474 yılında bu hakkaniyet kuralları tam anlamıyla belirginleşmiştir.

Chancery mahkemesinin uyguladığı equity law öylesine gelişti ki 16. Yüzyıldan itibaren common law ile çatışmaya başladı. I. James çatışma halinde equity law’ın üstün olacağına karar verdi. Ancak bu keşmekeş, 1873-1875 ”Judicature Act”lara kadar devam etti. Bu Act’lara göre, bütün mahkemeler duruma göre hem common law’yu hem de equity law’yu uygulama hakkına sahip olmuşlardır.

3. Statute Law (Kanun hukuku)

19. Yüzyıldan bu yana yeni sosyal ve ekonomik sorunlar ortaya çıktı. Bu yeni sorunların common law veya equity law ile çözümü mümkün değildi. Bu yeni sorunların çözümü için yasama yoluyla kuralları çıkarılması yöntemi benimsendi. İşte yasama yoluyla kabul edilen bu kurallara statute law denir. Diğer bir ifadeyle, statute law, İngiliz Parlamentosunun koyduğu kurallardır. Hakimler kanun koyucunun koyduğu bu kuralları da uygulamak zorundadır.

”Common law” ifadesi geniş anlamda kullanıldığında, sadece 12. Yüzyılda oluşumunu tamamlamış common law’ı değil, aynı zamanda statute law’u ve equity law’u da kapsar. Özellikle Kıta Avrupası sistemiyle karşılaştırma yapılırken kullanılan ”common law sistemi” ifadesinden, sadece yukarıdaki dar anlamıyla common law değil, aynı zamanda equity law ve statute law’dan oluşan hukuk anlaşılır.

Anglo-Sakson Sisteminin Özellikleri

Anglo-sakson hukuk sistemi tedvin edilmemiştir. Hukuk kuralları örf ve adet kurallarından ve çok sayıda mahkeme içtihatlarından oluşur. Bununla birlikte İngiliz hukukunda 19. Yüzyılın sonlarından itibaren kanunlaştırma yoluna gidildiği görülmektedir. İngiliz hukukunda kanunlaştırma faaliyeti sonucu konulan hukuk kurallarına statute law denir. Ancak statute law Kıta Avrupası hukuk sistemindeki kanunlarla karşılaştırılamayacak kadar azdır. İngiltere’de anayasa hukuku da tedvin edilmemiştir. Yazılı bir anayasa yoktur. Buna karşılık Amerika’da yazılı bir anayasa vardır.

Kıta Avrupasındakinin tersine, hakimlerin örf ve adet hukukunu uygulayabilmesi için yazılı kanunların bu hukuka atıfta bulunmasına gerek yoktur. Örf ve adet hukukunun geçerliliği, örf ve adet hukukundan kaynaklanır. Yani örf ve adetin, hukuk yaratıcısı bir olay olduğu yolundaki bir örf ve adet kuralı vardır.

Anglo-sakson hukuk sistemi esas itibariyle içtihadi niteliktedir. Yani bu sistemde içtihat hukukun bir kaynağıdır. İçtihat mahkemeler tarafından verilen kararlardan çıkan hukuk kurallarıdır. Anglo-sakson sisteminde bir mahkemenin vermiş olduğu bir kararda ifade ettiği ilke veya kural, hukuk kaynağı olarak kabul edilmektedir. Bu sistemde emsal teşkil eden karara mahkemelerin uyması zorunludur. Buna stare decisis ilkesi denir. Üst mahkeme kararları veya aynı mahkemenin aynı konuda daha önce verdiği karar emsal teşkil eder. Bu emsal kararlarının asıl gerekçesi veya temel hukuki dayanağı bağlayıcıdır. Ama kararın doğruluğunu kanıtlamak için kullanılan yan kanıtlar ve destekler bağlayıcı değil, yol göstericidir.

Bu içtihadi hukukun temelinde, bir mahkemenin verdiği bir kararda her hangi bir kuralı kabul etmişse, bu mahkemenin kendisinin dahi bu kuraldan dönmemesi gerektiği ilkesi yatar. Kıta Avrupasında hakimler genel soyut kuralları içeren kanunları somut olaylara uygular. Oysa Anglo-Sakson hukukunda hakimler, ilk önce, önündeki olaya benzer olayda daha önce kendisinin veya üst mahkemelerin verdiği kararı araştırır. Böyle bir karar bulursa bunu örnek kalır. Ona göre yeni olay hakkında karar verir. İşte bu nedenden dolayı, Anglo-Sakson hukukuna case law(vaka hukuku, örnek olay hukuku) denir.

Bir hukuk sisteminin veya dalının içtihadi olmasının avantajı bu hukuk dalına esneklik sağlaması, dezavantajı ise hukuki belirsizliğe yol açmasıdır. Ayrıca idare hukukunun içtihadi nitelikte olması yüzünden bu hukuk dalının kuralları, dağınık halde bulunur ve bu nedenle de öğrenilmeleri çok zordur. Anglo-Sakson sisteminde kamu hukuku- özel hukuk ayrımı yoktur. Hukuk bütün dallarıyla aynı hukuktur.

Anglo-Sakson sisteminde yargı birliği hakimdir. Yani mahkemeler adli mahkemeler ve idare mahkemeleri şeklinde ikiye ayrılmamıştır. Tüm mahkemeler, değişik isim taşısalar da, aynı üst mahkemelere, nihayette tek ve en yüksek mahkemeye tabidir. Kısacası bu common law sisteminde idare mahkemeleri ve bunların üst mahkemesi durumunda bir danıştay veya devlet şurası yoktur.

İslam Hukuku Sistemi

İslam hukukunun diğer adı ”fıkıh”tır. Fıkhın dine ait kurallarına ”ibadat”, eşya ve borçlar hukukuna ait kurallarına ”münakalat”, miras hukukuna dair kurallarına ”feraiz” ve ceza hukukuna ilişkin kurallarına ”ukubat” denir.
İslam hukukunun başlıca dört kaynağı vardır: Kur’an, sünnet, icma ve kıyas.

Kur’an (Kitap)

Kur’an-ı Kerim İslam hukukunun ilk kaynağıdır. Bir mesele hakkında İslam hukukundaki hükmünü bulmak isteyen hukukçunun öncelikle Kur’an-ı Kerime başvurması gerekir. Kur’an Hz. Muhammed’e inen bir kitaptır. Kur’an birden değil, parça parça inmiştir. Hz. Muhammed 40 yaşına girdiği 610 yılından öldüğü 632 yılına kadar geçen süre içinde, kendisine Allah tarafından Cebrail aracılığıyla ayetler bildirilmiştir. Peygamber de bu ayetleri etrafındaki Müslümanlara sözlü olarak aktarmıştır. İşte bu ayetlerin hepsine birden Kur’an denir.

Kur’an yazılı olarak indirilmediği gibi, hemen de yazılı hale getirilmemiştir. Kur’an nesilden nesile tevatür yoluyla geçmiştir. Sahabiler Kur’an’ı Hz. Muhammed’den öğrendikleri şekliyle ezberlemişler, onlardan sonra da tabiiler aynı şekilde Kur’an-ı Kerimi ezberlemişlerdir. Kur’an-ı kerim bugünkü biçimiyle 653 yılında halife Hz. Osman tarafından yazılı hale getirilmiştir. Hz. Osman zamanında derlenirken, sureler, geliş sıralarına göre değil, uzunluk sıralarına göre sıralanmıştır. Kur’an-ı Kerim’de 114 sureden oluşur. Her sure de ayetlerden oluşur. Kur’an’da 6236 ayet vardır.

Sünnet (Hadis)

Sünnet Hz. Muhammed’in söz, fiil ve takrirleridir. Buna göre sünnet üçe ayrılır: Kavli sünnet, fiili sünnet ve takriri sünnet.
Kavli sünnet, Peygamberin sözle koyduğu kurallardır, Fiili sünnet, peygamberin yaptığı bir iş, bir hareket ile koyduğu kurallardır.
Takriri sünnet, Peygamberin bir kimseyi bir işi yaparken görüp de engellememek, bir şeyin yapıldığını duyup da ses çıkarmamak yoluyla koymuş olduğu kurallardır. İslam hukukun ikinci kaynağı olan sünnet birinci kaynağı olan Kur’an’ın yardımcısıdır. Bu şu demektir: sünnet Kur’an’ın hükümlerini açıklar. Kur’an’daki farzlara tamamlayıcı hükümler getirir. Sünnet kur’an’da bulunmayan bir takım hükümleri beyan eder.

İcma

İcma, belli bir dönemde yaşayan fakihlerin bir sorun üzerinde aynı düşüncede olmalarıdır. İcma bağlayıcı bir hukuk kaynağıdır. Bir kez oluşunca, gelecek kuşaklar buna uymak zorundadır. İcmanın aksine bir düşünce ileri sürülemez. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra, Kur’an ve hadis bir çok sorunları doğrudan doğruya çözmeye yetmeye yetmediği için, ”icma” İslam hukukunun kaynakları arasında önemli bir yer almıştır. Örneğin İslam devletinin en büyük ve temel kurumu olan halifelik, icma ile meydana gelmiş sayılmaktadır.

Kıyas (İçtihad)

Kıyas, fıkhın dördüncü kaynağıdır. Kıyas, Kur’an veya sünnette bir sorunun çözümlenmesi için konulmuş bir kuralın, aynı kaynaklarda yer almamış olan bir sorunu çözmek için benzetilerek uygulanmasıdır. İşte, Kur’an ve hadiste mevcut bir hükme dayanılarak çözümlenmemiş bir sorunun kıyas yoluyla çözümlenmesine ”içtihad” denir. İçtihadda bulunanlara ise müçtehid adı verilir. Müçtehid sorunu çözerken ya bir ayete ya bir hadise dayanır. Bir sorun hakkında değişik ayetlere ve hadislere dayanılabileceği gibi, aynı ayet veya hadis değişik şekillerde de yorumlanabilir. Dolayısıyla müçtehidlerin vardıkları sonuçlar değişik, hatta birbirleriyle çelişkili olabilir. İçtihad ile başka içtihad ortadan kalkmaz. Sonuçta her içtihad yürürlükte olur.

Sünnet Kur’an’a, icma sünnete, içtihat icmaya aykırı olamaz. Görüldüğü gibi İslam hukukunda da ”normlar hiyerarşisi” vardır.
Bu dört kaynak İslam hukukunun ”asli kaynakları”dır. Bununla birlikte bazen bunların dışında, Hanefilerde ”istihsan”, Malikilerde ”istislah”, Şafiilerde ”istishab” denilen metotları da bazı fıkıhçılar, fıkhın kaynakları arasında saymışlardır. Bunlara İslam hukukunun ”fer’i kaynakları” denir. İstihsan bir şeyin iyi olduğunu, istislah ise bir şeyin salih, yani yararları olduğunu kabul etmektir. İstishab ise bilinen bir şeye uyulması demektir.

İslam hukuku günümüzde pek çok İslam ülkesinde etkilidir. Ancak İslam hukukunun bu ülkelerde mutlak uygulandığı düşünülmemelidir. Pek çok İslam ülkesinin hukuku az ya da çok İslam hukuku kaynaklıdır. Ancak bu ülkelerde hukuki ilişkilerde en az fıkhın kaynakları kadar beşeri kanunlarla da düzenlendiği gerçektir. Ülkemizde Osmanlı İmparatorluğu döneminde de mevcut hukuk büyük ölçüde İslam hukukuydu. Ancak ülkede uygulanan hukuk, İslam hukukundan ibaret değildi. Dini ilkelere dayanmayan, hatta onlara aykırı olabilen padişahın iradesinden kaynaklanan bir hukuk da vardı ki buna ”örfi” hukuk denir. Örfi hukuk padişahın yasama yetkisiydi. Padişah fermanlarıyla ortaya çıkardı. Daha sonra belli konularda olan fermanlar ”kanunname” adı altında toplanırdı.

Şüphesiz İslam hukukuna göre de padişahın, İslam hukukunun asli kaynaklarına aykırı olmamak şartıyla kural koyabilme imkanı vardır. Burada sorun padişahın koyduğu kuralların İslam hukukunun kaynaklarına uygun olmasalar bile geçerli olmaları ve uygulanmalarıyla alakalıdır. Vakıa şudur ki, padişahın koyduğu kurallar, İslam hukukuna uygun veya aykırı olsunlar, geçerli olarak kabul edilmiş ve uygulanmışlardır.

Tanzimattan sonra, Osmanlı imparatorluğunda Avrupa hukukundan esinlenen kanunlar kabul edilmeye başladı. Cumhuriyetin kurulmasından ve Medeni Kanun, Ceza Kanunu gibi kanunların kabulünden sonra ülkemiz İslam hukukuyla bağlarını koparmıştır. 1924 Anayasasındaki mevcut ”Devletin dini İslam’dır.” hükmü 1928’de çıkarılmıştır. 1934’te de bunun yerine devletin laik olduğu hükmü getirilmiştir.

Sosyalist Hukuk Sistemi

Sosyalist hukuk1917 yılında Rusya’da yapılan Bolşevik ihtilalinden sonra uygulanmaya başlamıştır. İkinci Dünya savaşından sonra Avrupa’nın Almanlardan SSCB tarafından kurtarılan bölümünde de uygulanmıştır. Sosyalizmin 1980’lerin sonlarında çökmesiyle, sosyalist hukuk, 1990’ların hemen başında, gerek ex-SSCB’de, gerek Doğu Avrupa ülkelerinde ortadan kalkmıştır. Küba ve Kuzey Kore bir yana bırakılırsa, bugün için tarihi bir özelliğe sahiptir. Sosyalist hukuk, Roma ve Common law hukuk sistemlerinden önemli ölçüde farklı idi. Bu hukuk sisteminin temelinde Marksizm yatar. Marksizm, toplumda kurumlar arasında altyapı ve üst yapı kurumları diye ayrım yapar.

Ekonomi alt yapı kurumudur. Ahlak, örf ve adet, din ve hukuk ise üst yapı kurumudur. Marksist teoriye göre altyapı üst yapıyı belirler.
Bir üst yapı kurumu olan hukuk, tamamen toplumu yönetenlerin elinde bir araçtır. Hukukun amacı adalet sağlamak değil, toplumu değiştirmek, komünist toplum safhasına geçmektir. Bu safhada devlet de, hukuk da kendiliğinden yok olup gidecektir.

Sosyalist hukuk sisteminde üretim araçlarının özel mülkiyetine izin verilmemiştir. Kişiler ancak, kendi oturdukları evinin, bahçesinin, arabasının sahibi olabilmekteydi. Bu sistemde özel hukuk aşağı yukarı tamamıyla ortadan kaldırılmış, yerini kamu hukuku almıştır. Bu sistemin temelinde irade özgürlüğü tarafların eşitliği gibi özel hukuk ilkeleri değil, toplumun çıkarı gibi kamu hukuku ilkeleri güdülmüştür.

Sosyalist hukuk sisteminde kanunların bağlayıcılığı ilkesi gibi temel bir ilke bile tam anlamıyla yoktu. Bu konuda, ”sosyalist kanunilik” ilkesi denen bir ilke vardı. Bu ilkeye göre, kanunlar, yönetenleri değil; yönetilenleri bağlıyordu. Yönetenler kamu yararına gördükleri durumlarda kanunlardan ayrılabiliyordu. Keza bu sistemde anayasanın üstünlüğü ve dokunulmazlığı da nispi nitelikteydi. Bu sistemde anayasa, sadece bir yönde, komünist topluma geçiş yönünde değişime açıktı. Sosyalist hukuk sistemi 1980’lerin sonunda çökmüş ve 1990’ların hemen başında yerini Kıta Avrupası hukukuna benzer bir sisteme bırakmıştır.

Avukat vekalet ücreti ne kadardır?

Avukat vekalet ücreti, hakkınızda yürütülecek işlem ve dava üzerinden belirlenmektedir.  Bilindiği üzere her yıl  Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” yasalaşarak yürürlüğe girer.  Görülen davalarda avukat vekalet ücreti, bu tarifede belirtilen ücretin altında bir tutar olarak belirlenemez, dolayısıyla  her zaman sabit ve kesin değildir. Bununla birlikte Baro tarafından belirtilen asgari ücret tarifesinin üzerinde bir avukatlık ücreti belirlenmesi mümkün olabilir. (2024 -2025 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi için tıklayınız.)

İlgili yazılarımız;
Bizimle nasıl iletişime geçebilirsiniz?

Her türlü avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi almak için 0545 588 0258 numarası üzerinden tarafımıza ulaşabilir, her türlü sorunuz için irembikedemirhan@gmail.com adresine mail gönderebilirsiniz. Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için tarafımız ile iletişime geçebilirsiniz. (Avukatlık Kanunu uyarınca ücretsiz danışmanlık ve bilgi verme hizmetimiz bulunmamaktadır.)

AV.İREM BİKE DEMİRHAN

Sivas Avukat Irem Bike Demirhan

 

 

Sohbeti Aç
Hemen iletişime geç
Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?